Bu yazıyı başınıza çorap örmek için yazmadım, size çorabın hayatımızdaki önemini anlatmak için yazdım.


Biz küçükken annem harçlıklarımıza hep çorap almamızı isterdi, biz almazdık. Çikolatayı, leblebi tozunu, şekerlemeyi tercih ederdik. Hesap işlerine de hiç aklımız ermezdi. Halen de ermez. Diyelim ki elli kuruşumuz var üzerine iki lira daha ekleyip çorap almamızı öneren annemizi bir türlü anlayamadık. Matematiğimiz hep bu çorap hesabı yüzünden zayıf oldu. Kayserili olarak ticaretle uğraşacak kadar zeki olmadığımızdan dolayı da bizi okuttular. 


Annem, bütün hastalıkların vücuda ayaktan geldiğine gönülden inanır. Çorapsız gezilmesine asla müsaade etmediği gibi kalkar kalkmaz ilk yaptığı da çorabını giymek olur. Çocuklar çıplak ayakla dolaşmayı sever bilirsiniz. Biz de öyleydik. Üstelik artık evde çorap lafı duymak istemeyen beş kardeştik.


Atalarımız “Ayağını sıcak tut başını serin” demişler, bu atasözünü annem sık sık söyler bize. Bir de çorapla yatılmayacağını.  Çorapla yatmanın mantardan, egzamaya kadar birçok hastalığa davetiye çıkardığını da biliyorduk. Müslüman çorapla yatmaz diye de sık sık hatırlatırlardı. Kış günlerinde sedir üzerine yapılan yatağımıza sokulduktan bir süre sonra ayaklarımız sıcacık yorganın altında ısınırdı. Ayağımızı ne kadar sıcak tuttuk bilemiyorum ama annem ağzımızdan çıkan olumsuz her ne varsa dönüp dolaşır çorapsız gezdiğimize bağlardı.


çorapçı ile ilgili görsel sonucu

 

“Öksürüyorum.”


“Çorabını giymezsen öksürürsün tabi.”


“Başım ağrıyor.”


“Demiştim çorapsız dolaşma diye… Bak başına vurdu.”


“Sınavdan düşük not aldım.”


“Çorabını giymedin, bedenin üşüdü, zihnin de çalışmadı.”


“Yok artık!”


Annem hiç değişmedi, halen aynı. Çarşıya çıktığında mutlaka birilerine çorap alır. Evinde herkesin yerini bildiği ve her çeşit çorabın bulunduğu çorap sepetleri vardır.


Bizde de var. Alışkanlık olsa gerek…


Çorap bizim için bulunmaz bir  velinimettir.


Sizlerle çorabın sağlığa etkisini tartışmayacağım, bu yaştan sonra annemden azar işitemem ama bütün hastalıklar ve sorunlar sadece ayaktan gelmiyor artık…


Çok düşünmekten, çok yorulmaktan, yıpranmaktan, basit meseleleri düşünüp kendini kızdırmaktan, içine zararlı maddeler katılan besinleri tüketmekten… Velhasıl bir yerden başlayınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor.


İnsanın en çok ihtiyacı olan belki de istirahat… Belki de huzur… Belki de gamsızlık… Belki de doğru karar…  Ve en önemli kararlar çoğunlukla tek kelimeliktir bilirsiniz. Evet, hayır gibi…


İş ve evlilik tekliflerine, günlük hayattaki öneri ve isteklere cevabınız sizin hayat boyu mutlu ve mutsuz olmanızı etkiler. Hatta musalla taşında imamın “Bu faniye hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna verdiğiniz cevap bile. O şahsa verdiğiniz son cevap olduğundan dolayı sorumluluğunuz büyük…


Referandumda ne cevap verirsiniz bilmem fakat cevabınızın sonucu hepimizi ilgilendiriyor. İyi düşünmek lazım…


evet hayır ile ilgili görsel sonucu


Hayatta hep doğru kararlar verdim diyorsanız sorun yok, hepimiz adına sevinirim. Velhasıl üçüncü şık yok. Karışmam demek, oluruna bırakmak korkaklık, sorumsuzluk olur.


Bu cevap inanın çorap kadar önemlidir. Ve ben başınıza çorap örmek için yazmadım, çorabın önemini anlatmak için yazdım. Haklı olduğunuzda eminseniz doğru kelime çorap söküğü gibi gelir.


Onu bunu bilmem, çorabınızı giyin. Benim annem yanlış bir şey söylemez…  


 

( Evet Mi Hayır Mı Belki Mi başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 24.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.