Konuşmasına devam eden Ayşe hanım - Kız kardeşimin eşi, oldum olası sakin bir gençti. Emin efendi, o gençlik sıralarında da konuşkandı, ne bileyim, çocukluğumuzun beraber geçtiğinden midir? Yoksa, büyüyünce onun bana - Kız seni ben alacağım dediğinden mi? Belkide kocamın bu tarz konuşmaları gençliğimde onu kendime daha yakın bulmama neden olmuştur! Hoca hanım, istersen de gençliğimin cahilliğine ver, işte o vakitler Emin efendiyi böyle seçmiştim. 

Emin ve kaynım Musa rençberliğe İstanbul'a gitmişler, zar zor çalışıp para biriktiren Emin efendi köye geri dönmüş, bizimkilerden beni istediğinde de babam beni ona parasını kısa zamanda biriktirdiği, gözü açık, çenesi kuvvetli olduğu için vermişti. Merhume bacımı isteyen merhum eniştem, sana daha öncede bahsetmiştim ya, beni istemiş ben istemem deyince de bacım Akkız'a talip olup, onu almıştı. Hoca hanım - Kaynım dediniz, kayın biraderiniz de mi kasabada ikamet ediyor? Ayşe hanım - Yok, onun esamesi kasabamızda hiç okunmaz, biz köye sık, sık gelmezdik ama ne zaman telefon edip kaynanama sorsak, bizi duymamazlıktan gelirdi.  

Musa bizi ne beğenir nede konuşur, Emin efendi bile - Kardeşimin gözünde, zaten bir şafak vardı ya, haytanın önde gideni,  derdi. Gerçi bunların sülalesinin gözleri hem açıktır, hemde dudakları kurtlu! Yani laf üreten, dedikoducu, kimin ne kadar toprağı, malı, mülkü var, kim kimin yavuklusu, evlenen gelinlerin kız mı yoksa oğlan mı doğurduğu, hele birde kısır damgasını benim gibi yiyenler var ki, değme gitsin! Musa ağam İstanbul'da, işi gücü ilerletmiş duyduğumuza göre, arada birde olsa Emin efendi onu arar ama o benim adamı pek aramazdı. 

Soran gözlerle bakan hoca hanıma cevaben, Ayşe hanım devam eder - Kaynım Musa, o zamanlar başına buyruk hareket ettiğinde de, kayın babam - Sen kime çektin be hayta oğul, ne tarla yolu bilirsin, ne tırpan kullanmayı deyip hayıflanır, bir kız bul seni everelim derdi. Kaynım da babasına - Sen önce Emini evlendir o benden bir yaş daha büyük, yolda olan o, derdi. İki kardeş İstanbul'da çalışırken, aynı iş yerinde çalışmamışlar. Benim adam çok konuşur ama boş konuşur, ileri görüşlü değildir, onun kafası sadece paraya çalışır. 

Kaynım Musa, tam tersi az ve öz konuşur, fakat içten pazarlıklı-dır, gözü başka dili başka konuşur. İstanbul'a rençberliğe gidip gelen ve kaynımı gören köylülerimiz - Musa'nın ne olduğu hiç belli değil, onun köyümüzü beğenenlerden olmadığı kesin. Evlenmemiş fakat dostu, postu, kırığı çokmuş, kızı yaşında olacak genç kadınlarla beraber olurmuş, küçük kızlara tebelleş olduğundan, epey bir ceza alıp hapse falan düşmüş. Öğretmen hanım - Hmm, tekin bir adam olmadığı belli yani. Köye gelip, annesini babasını kardeşlerini görmez mi bu adam? Kırığı çok olduğuna göre karanlık işler mi çeviriyor nedir? Ayşe hanım - Vallahi, kaynımı bilmem ama, kaynanamın utandığı bir gerçek! 

Anneler çocuğunu doğursa da, huyunu doğuramıyor, geçen yıl benim adam, İstanbul'a gidecek oldu, nasıl olduysa vazgeçmişti, üzerinde pek durmamıştım, sonra kaynım arayıp - Boş ver hallettim, bir şeyim yok merak etme. Emin efendi bana anlatıp dururdu da can kulağı ile dinlemez, es geçerdim. Dediğin gibi, tekin adam değildi, zaten bir adamda kumar illeti varsa!

 Atalarımızın bir lafı var hani, içki ve kumardan ''Dinlen, dinlen kaç'' derler. Neyse, bana müsaade Yüksel hanım, meğer konuşacak neler varmış, Emin efendiyi dinlemekten, neredeyse konuşmayı unutacak olmuşum. Nilgün ile Emin efendi mezarlıktan dönmüşlerdir. Fellik, fellik şimdi beni ararlar, kız bizi iyiden iyiye benimsedi bazen bu aşırı tutumu beni korkutuyor, neyse yine bir araya gelip konuşuruz haydi Allah'a ısmarladık hoca hanımcım.

Öğretmen - Tabiri caizse bir atasözümüz vardır, belki de bilir-sindir'' At sahibine göre kişnermiş '' Her konu için de atasözümüz geçerlidir. Örneğin; İkimizin frekansı bir birini tam tutunca, tatlı dilinin bağı da böylece çözülmüş oldu Ayşe ablacım, yalnız sana dediğim gibi, ilkokul diploması alacağını şimdilik Nilgün'e dahi söyleme, nihayeti o bir çocuk, eniştesine söylerse, Emin efendi de sizi bu durumdan vazgeçirebilir. Ablacım görüşürüz tabi ki, Güle güle. 

Acele ile eve gelen Ayşe hanım - Ohh, şükürler olsun ki, bizimkiler eve daha gelmemişler. O anda avludan seslerin gelmesiyle irkilen Ayşe hanım - Nilgün, geldiniz mi bacımın kuzusu? Nilgün - Evet teyzem geldik, ne gördük sana anlatsam hayret edersin! Ayşe hanım içinden - Yoksa okuldan dönerken beni mi gördüler! Diyerek canı fena sıkıldı, çünkü kocası doğaçlama usulü laf üretmekte üstüne yoktu. 

( Nilgün (Takla Güvercini) 8. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 7.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.