Gıcık kaptığınız sevmediğiniz bir sürü olay ve bir sürü insan ile
karşılaşmıyor musunuz sizlerde zaman zaman? ''Ooooo hem de o kadar çok ki
aklınız dimağınız durur.'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Altı yedi milyar insan
varsa şu yaşlı dünyamızda, altı yedi milyarda değişik karakter var demektir.
Haliyle her insanı sevmek mecburiyeti yok, kendinizi zorlasanız bile olmayınca
olmuyor. Çoğu zaman insanlara karşı ön yargılı olmamaya çalışırım, tanımaya
çalışırım önce insanı, bir kaç davranışını gözlemlerim, esnaf olduğumuz için
tanış olduğumuz insanlar çok haliyle...
Hani Tarkan'ın eskilerden bir şarkısı vardı ''Kıl Oldum Abi'' diye... Bazı
insanlar gerçekten kıl ediyor insanı ve ben de onlara bu şarkıyı söylüyorum. Kıl
oldum abi, kıl oldum amca, kıl oldum teyze, kıl oldum arkadaş. (Burada ki
teyze, amca akraba olanlar değil tabi ki) Belki zaman zaman bana da kıllananlar
olmuştur, olacaktır da, bunun önüne geçemezsiniz. Hiç birimiz dört dörtlük
insanlar değiliz haliyle... Anlatayım bakayım size hangi insanlara niye kıl
olduğumu, siz de belki bana hak verirsiniz. Böyle adamlara biz de kıl olurduk
tanışsaydık eğer, dersiniz.
Bir ara Saffet Ağabey vardı, gaz çıkartma hastası. Durup dururken gelir yanına
gaz çıkartır, bir de güler üstelik, iyi bir şey yapmış gibi... Şimdi bu adama
kıl olmayıp da ne yapacaksın? Bir de kokulu bir de kokulu burnun direkleri
kırılır vallahi... Son sürat kaçarsın adamın yanından. Başka bir tip dedikoducu
Şükran Abla... Laf olsun torba dolsun diye gelir yanına anlatır da anlatır. Dur
durak bilmez. Mahalle de onun kızı kim ile flört ediyormuş, bunun oğlu askere
gitmemişmiş, esnaflardan Ali Ağabeyin durumu iyi değilmiş, bankalara yüklü
miktarda borcu varmış. Sana ne be ablam sana ne? Laf taşıma taş taşı derler bir
de. Ayaklı gazete sanki ablam...
Belediye otobüslerinde sabah sabah yaşlılara yer vermemek için uyuma numarasına
yatan delikanlılara ve genç kızlara da çok kıl olurum ki aslında bir
çoklarınızda kıl oluyorsunuzdur mutlaka. Bir bilseler ki onlarda yaşlanacaklar
zamanla hep böyle kalmayacaklar.
Kendini sanatçı zannedip de aslında sanatçı müsveddesi denilebilecek tipler
var. Bunlara çeşitli basın yayın organlarında sıkça rastlıyorsunuz. İki tane
şarkı ezberliyor, bir iki pahalı kostüm. Bir iki şan dersi al şöhretli bir
sanatçıdan. Çık televizyonlara parsayı topla, paraları cukkala. Etrafında
şakşakçıların da çok olur, seni bir havaya sokarlar bir havaya sokarlar ki...
Yalnız unutmayalım ki balon gibi şişirilenler de çabuk söner...
Bazı zamanlar spor karşılaşmalarında, özellikle de futbol takımlarımızın ve
milli takımımızın maçlarında basınımızın olayları abartmasına da acayip kıl
oluyorum. ''Avrupa Fatihi'' hadi yık da gel yak da gel Romayı, Üçüncü Viyana
Kuşatması... Böyle benzetmeler yapıp da güya takımlarımızı motive etmeye
çalışıyorlar. Sonrasında da yenilgi ya da başarısız bir sonuç gelince kös kös
kıçlarının üstüne oturuyorlar. Ne gerek var bunlara. Alt tarafı bir spor
karşılaşması... Ayrıca galibiyetlerde eline silah alıp da havaya ateş edenlere
de bir kere değil bir kaç kere kıl oluyorum ki istenmeyen kazalarda meydana
geliyor zaman zaman hayatlar kararıyor.
Söyleyin şimdi bunlar kıl olunmayacak olaylar mı? Aklı başında bir çok insan bu
yaşananları benimsemiyor. Çoğu da sesini çıkartmıyor, kötü ile kötü olmayalım
diye lakin tepki de koymak lazım geliyor bazen. Hani derler ya ''Kıl mısın
Maykıl mısın?'' diye... Kılım birader kılım, ama insan gibi davranmayanlara,
insanlığını unutanlara, kafamızı bozanlara, haddinden fazla içip içip de
azanlara, vatanı satmak için kahraman ordumuza sızanlara, küçük çocukları dövüp
de kızanlara... Hepinize en derin sevgi ve saygılar...