Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 26.03.2017
Okunma Sayısı : 1805
Yorum Sayısı : 3


Yeni kurulan İşletme binamıza girdiğimde, Müdür odası dışında henüz hiç bir
odanın mefruşatının gelmemiş olduğunu gördüm. Yapılacak daha çok iş vardı.

Binada Oflu Müdür Orhan beyle birlikte sadece beş, altı kişilik personel göreve 
başlamış, bir çok personel henüz yeni görevine başlamamıştı.

Müdür bey lojman tahsislerinin de henüz yapılmadığını o nedenle bir süre
kursiyer misafirhanesinde kalabileceğimi söyledi. Diğer Müdürlük elemanları
ile de tanıştıktan sonra dinlenmek üzere odama çekildim.

Öğleden sonra tekrar Müdür beyin yanına gelip çarşıya gitmek istediğimi,
bunun için nasıl bir yol izleyeceğimi sordum. Müdür bey bir saat kadar
beklersem kiralık araç şoförünün şehre malzeme almaya gideceğini, onunla
birlikte gidebileceğimi söyledi.

Çarşıya indiğimizde ilk andaki endişelerimi attım ve yüzüm gülmeye başladı.
Çok şirin bir çarşıydı. Şoförün işinin uzun olması nedeniyle epeyce vaktim
vardı. O bana şu saatte seni indirdiğim yerde ol diyerek yanımdan ayrılınca
önce bir süre meydanda dolandım. Sonra arka sokaklara girdim bir taraftan
etrafı tanımaya çalışırken aynı zamanda alış verişimi yaptım.

Gezinirken etrafta çok sayıda Rus olduğunu fark ettim. O tarihlerde Sarp 
Kapısının açılması nedeniyle Rusya'dan Trabzon'a bir akın vardı. Hatta daha 
sonradan öğrendiğime göre Çömlekçi mahallesinde kocaman bir Rus pazarı bile 
kurulmuştu.
trabzon rus pazarı ile ilgili görsel sonucu

Her taraf insan kalabalığı ile cıvıl cıvıldı. İnsanlar neredeyse hepsi bağıra çağıra 
konuşuyor. Hatta bazılarının söylediklerini anlamakta güçlük çekiyordum. Hemen 
her rastladığım şey beni gülümsetiyordu. 

Bir müddet sonra bir markete girdim akşama yemek üzere ufak tefek bir şeyler
alacaktım. Ama şöyle bir fiyatları da sorayım düşüncesi ile yumurtanın kaç lira 
olduğunu öğrenmek istedim. Aldığım cevapla şaşkınlığımı gizleyemedim ve bir 
yumurta neden bu kadar pahallı dedim. Market sahibi bir yumurta değil, bir çift yumurtanın fiyatı bu, burada yumurta tek satılmaz, çift satılır deyince daha da çok
şaşırdım.

Demek ki Trabzonda köfte kilo ile satıldığı gibi, yumurta da çift satılıyormuş,
bunlar çok değişik şeylerdi benim için. Sonra bir lokantanın önünden geçerken
dönerinde tartılarak gramla satıldığını görünce bunun çok adaletli bir davranış
olduğunu düşündüm.trabzon dönerci resmi ile ilgili görsel sonucu


Şoförün söylediği saatte meydanda ki yerimi aldım. Hakikaten tam söylediği, 
saatte geldi. Arabaya bindiğimde adam başıyla selam verdi, bir taraftan da kendi 
kendine söyleniyordu. "Vay çakaloz vay" neredeyse kazuklayacaktı benu"

-Kim ne yapacaktı? Çakaloz ne?
-Sincapdur. Adam benu neredeyse kazuklayacaktı. Fiyatını biliyrum, enayi sandu
benu.
-Boş ver sıkma canını.
-Bir kerentiye o kadar para verur muyum?
-Kerenti mi o da ne?
-Tırpan, tırpandur.
-Hı anladım, burada her şeyin ayrıca başka ismi var galiba.
-Öğrenirsun zamanla.

Eğitim Merkezinin bahçesine girdik. Kapıya yanaştı. Elimde satın aldığım şeylerle
birlikte inerken biraz zorlandım. O arada bana seslendi.

-At o kapıyı ustuma...
-Ne yapayım?
-At o kapıyı ustuma dedum.

Ne söylediğini yine anlayamamıştım, anlamsız gözlerle baktığımı görünce bu defa
anladığım dilden konuştu.

-Kapıyı, kapıyı kapat deyrum.
-Hı, zaten kapatacaktım, peki haydi sana iyi günler.

Binaya girdiğimde bir taraftan gülüyordum. Ne güzel bir yerdi burası ya! İnşallah
güzel günler görecektim. Şoförün şivesine, hareketlerine bayılmıştım.

Gece odaya girdiğimde çantamın içinde biraz yiyecek bir şeyler vardı. Yatağıma
uzandım, tam dalmak üzereydim ki, bir tıkırtı duydum. Ortalık çok sessiz olduğu
için biraz ürkmüştüm. Koskoca binalarda ve bahçede, benden ve bekçiden başka 
hiç kimse yoktu.

Kapıyı açtım dışarı doğru baktım her yer karanlıktı. Belki bekçi dolaşıyor diye
düşündüm tekrar yatağıma uzandım. Ama tıkırtı devam ediyordu. Ayağa kalktım
sesin geldiği yönü araştırdım. Hayret ses çantamdan geliyordu. Yavaşça elimle
çantaya dokunur dokunmaz bir tane fındık faresi içinden fırlamaz mı? Bir anda
odanın içinde kayboldu bile.
fındık faresi ile ilgili görsel sonucu

Eyvah şimdi ben nasıl uyurum ki? Anlaşılan bu gece bana uyku yok diyerek, 
giyinip bahçeye doğru çıktım. Az sonra bekçinin yanındaydım. Adama durumu 
anlatınca, "çay demledim hocam, birer bardak içelim sonra birlikte gideriz ben 
onu fururum" Dedi.

İşte buna çok sevinmiştim, ancak bütün aramalarına rağmen bekçi içeride küçük 
fareyi bulamadı. O gittikten sonra, ben de sessizce tekrar bahçeye çıktım, uzun bir 
süre dolaştım durdum, hiç içeri girmek istemiyordum. Ama yorgunlukta iyice 
çökmüştü, sonunda çaresiz odaya döndüm, sabaha kadar ışık yandı. Belkide fare 
dışarı çıkmıştı, ama ben o gece sabaha kadar gözümü kırpmadım.

Yüz on ikinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz On İkinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 26.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.