İnanıcı tavır içinde olan kişiler, olup bitenleri nedenleri ile değil de, niçinleri ile öğrenirlerdi. Bir şeyi bir şeye bağıntılarken; ya da bir şeyi bir şeye yaslamakla yapılacak anlayıp öğrenme işini genelde nedene değil de inanca mana ediniyorlardı. İlk hemcinslerimiz eğitime, öğretime konu yaptıkları şeyi toteme, yaslayıp bağıntılı kılmakla anlayıp öğreniyorlardı. Böylece totem de, nedenli bir çağrışıcı gibi öznenin öznel dünyası içinde beliriyordu.

 

Totemi yaşamlı başlangıç koşulları içindeki hemcinsimizin neden yerine ne için ile öğrenmeyi ortaya koydular. Ne için oluş tavrı nedenine vakıf olunamayan durumların gereğiydi. Niçinli etkileme neden yerine olmakla totemi alan içindekiler bir çeşit neden oluşla davranıyordular. Hemcinsimizin sosyal mantıklı anlamasının bir süre bununla idare etmesi zorunluydu. Ve bir bağsan kültürü ortaya koyabilmek için böyle bir başlanış ta, gerekliydi.

 

Totemi başlanış oluşumları içinde niçin kodlu öğrenme, öğretme ve anlama kalıpları güncel durumda dahi hala bir yöntem olmaya devam ediyor. Totem meslekli, ilahi dönem içindeki süreçler içinde; olup bitenler niçine göre “neden sel” bağıntılı zorunluluklarıyla biraz biraz anlaşılır oldu. Böylece süreçleri niçinli öğrenme, öğretme ilkeleri yanında, süreçleri nedeni ile de öğrenmeye başladılar. Yine de günümüzdeki geniş yığınlar bu durumdan bihaberdirler.

 

Olayları nedeni ile öğrenen tutumlar, akılcı öğrenmeyi hemen sahneye koyamadılar. Bunca yılların niçin ile öğrenme şartlanmış lığı karşısında, niçin ile yapan öğrenmeler kendi yerlerini öyle hemencecik kolaylıkla nedenli olan akılcı öğrenmeye bırakmadılar. Süreçleri nedeniyle akılcı bir biçimde öğrenme herkesin üstesinde gelebileceği ansal becerili yetenek, değildi.

 

Kısaca sembolizmi temsil eden niçin ile öğrenme ve öğretme süreçlerinin, geçmişten günümüze değin seyredişi içinde olan bitenlerinin birkaç cümlelik tarihi durumu budur.

 

Niçin ile öğrenme kapsamındaki kilise, cami gibi sembolik anlamlar içinde olan insanlarda da belli bir ortak özellikler oluşuyordu. Bu ortak özelliklerden bir ikisi şunlardır.  Bunlar akıllarını işletme süreçleri içindeyken, bunların akıl işletme eylemleri kendi tutumlarından ötürü oldukça yavaşlar. Bunlar kendi inançlarına aykırı olmamak için düşüncelerini baskılıyorlardı.

 

Olayları niçin ile öğrenen kişiler bilim sel anlayışlı olmaktan da uzak bırakılmışlardı. Bu yüzden kişiler; neden sel olan ilişkilerin öğrenilme gerekliliği yerine; kişiler sorunu kendi inançları üzerindeki ilişkilerinden öğreniyorlardı. Hâlbuki niçin ile öğrenme ve öğretme süreçleri içinde siz; bilmeseniz de zorunlu bir neden olucu durumlar vardır. Yani olay ve süreçlerde bir ve birçok nedensellik vardır.

 

Nedenli davranan süreç, olgu ve olaylarının devim alanı içindeki nedenselliği yerine inanıcı kişiler neden üzerine niçin ile olan kendi anlatımlarının anlamlarını yüklerler. Eşleyişle neden olan; niçin olan ile eşletilir. İçince anlayışlı tutumlar, bilemedikleri için bilmediklerinin yerinde oluşan bilmezlik boşluğunun içini bu tür niçin olucu anlama, anlatım kalıplarıyla doldururlar.

 

İçince algılı, öğreti içindeki çoğu kişiler süreci; niçin ile anlak alır yaparlar. Böylece bu kişiler, bu tarz davranışlarla kendilerinin inanıcı öznel oluşlarını ortaya koyarlar. İnanç kalıplı sözleri ne tür anlam ve içerikle söylerseniz söyleyin, söylediğiniz o anlam içerikli sözler; asıl olanın yerine (neden sel olanın yerine) kip oturur biçimde eşleşirler.

 

Sembolik kalıplar, yapıştıkları nedence olan alan içinde; neden ile birlikte hareket ederler. Niçinli kavramlar nedenli alan ile birlikte devinmeye başlarlar. Siz bu olup biten içinde asıl olanı bilmiyorsunuz. Sadece birlikte eylemseli olan içinde sembolik olan anlamı, görürsünüz. Bu nedenle, niçin ile olan manayı siz nedenle karıştırırsınız. Nedenli olanı sizler, sembol olana transfer edersiniz. Tüm sorun budur.

 

İnanıcı olan kalıp anlamalar; asıl neden değildirler. Söz gelimi su niçin vardır? Dediğinizde su insanın gemi yüzdürmesi için vardır diyebilirsiniz. Bir transatlantik yapmayı akıl etmeniz için vardır diyebilirsiniz! Bu açıklamalar planktonların su içinde olmasına bir cevap değildir. Ya da su içindeki iyonize olan oksil ve hidroksil iyonuyla oluşan kimyasal tepkimelere bir cevap ta değildir. Oysa soruyu cisimler suda neden yüzer? Diye sorarsanız sorunun olası yanıtı sizi deneye götürür. Deney yapan anlama da, sizi; transatlantiği yapmaya götürecektir.

 

Cami, din, iman, Müslüman ve Hristiyan oluş gibi sembolik söylemler tarihsel sürece göre; totemi sağlayıştan, totem mesleklerinden ve ittifakı üretim ilişkisinden çok çok sonradırlar. Bu nedenle her şeyin başına, içine, bu sembol değerlerin konması demek işin anlaşılmaması olmaktadır. Bu tarz sembolizm sınıf sal çıkara hizmet etmesi için köleci ilişki içindeki daha çok olmakla sistemli öğretilerdir. Öğretiler, zaman içinde derli toplu düzenlenişleriyle; günümüze kadar aktarıldılar.

 

Bir kere her tür legal ve illegal oluşum içindeki çete ve şakiler de bu tür din, iman, kilise kabili sembolik söylemleri, kendi durumlarına uydurup, söylerler. Sembolizmi kullananlar. Böylece sembolizmi anlamdan anlama sokarlar. Bu nedenle bu tür kullanımlar oldukça netamelidirler.

 

Bu netameli oluş içindeki mantıkla İstanbul hükümeti Kuvayı millicileri; halife ve din düşmanı olmakla ilan ettiler. Saltanat ve çevresi bu tarz netameli söylemlerle, yurt savunmalı direnişi kırmağa çalıştılar. Yani kötü niyetli gayretler sembolizmi netameli söylemiyle halkı kışkırttı.

 

Milliciler de sembolizmi genel yararın sağlanması için kullandılar. Yurt savunması karşısında pasif kalmakta, genel yarar yoktu. Yurdun savunulması için düşmana direnmek için milliciler din iman sembolizmini netameli olmaz şekilde kullandılar. Bu durum karşısında her şeyde olduğu gibi inancın da iki türlü kullanılan tutum içinde hangi sembolik anlam daha doğruydu?

 

Görülen o ki dini inançlı sembolizmler, hiç alakası olmayan yerlere dahi maymuncuk gibi oturuyordu. Sözgelimi, millicilerin vatanı kurtarmak için kullandığı inanç sembolizmi; Anzavur Ahmet te; “Allah, kuran; padişah, halife adına” dedikten sonra; “gönlümde iman; dilimde kuran; elimde ferman; ardımda halife ordusu, asker-i Muhammed" var diyerek düşmana karşı direnişçi olan millicilerin üzerine, vatanın kurtarılmasına karşı durmakla aynı sembolik argümanlı anlayışla, millicilere saldırarak güya meşru oluyordu!

 

İleride de bahis edeceğim gibi inanıcı söylemler her zaman başka sosyal ve siyasal nedenden ötürü, herkesin kendi amacı doğrultusunda kullandığı sosyal soyut bir anlama anlatma kalıbı olmanın lafzıydılar.  Yangını çıkaranlar da din diyordu. Yangını söndürenler de din diyordu!

 

Tıpkı kendisi demokrat olmadığı halde bir tiranın, kendi tiranlık stratejisini; niçin ile anlayan mantığın üzerine kurgulaması gibidir. Sembolik değerleri içinde olan insanlar; demokrasiyi, insanı ve insan haklarını pek bilmezler. Ama siyasetlerini demokrasi, insan ve insan hakları olan semboller üzerinde yaparlar. Niçin oy verdin? Sorusuna slogan kalıpla demokrasi için; insan ve insan hakları için oy verdim, dinim için oy verdim derler.

 

İşte tiran da tiranlığını bu niçinceli anlama üzerine oynar. Oy vericilere bu dünyanızı da ahiretinizi de berbat etmeyin diyen söylerler! Yani niçinci olan biri, tiranlığa demokrasi için oy verir! Çünkü tiran, kendi tiranlığına demokrasi diyor!  Pekiyi, niçin demokrasi? Hep yuvarlak söylemler. İnsan hakları için, halkın kardeşliği için, insanlar arası evrensel hukuk için, evrensel barış için, emek için vs. demelerine hep demokrasi derler. Niçinciler tüm bunları demokrasi yerine koyar! Bu şekilde farklı olan söylemleri birbiriyle eş ve benzer şeyler yapmakla içi boş bir sembolik kullanımı ortaya koyarlar.

( Kurtuluşun Felsefesi 11 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 6.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.