Zor olduğunu sen de biliyorsun ve
dediklerim haricinde deme zorunluluğu hissedip boğazıma takılan nice cümle
oysaki takır takır konuşurdum öncesinde ve hep de beyan ederdim içimde ne
varsa. Ya şimdi? Hele ki varlığından ziyade sunduğun varlıksız temenniler ve
köşeye sıkıştığım hicap yüklü duygu batağında…
Susmaların güncesi aslında yazdığım
her satır her şiir belli ki konuşlu olmak hüzne en büyük takılmışlık kadar da
süreci boğan ve duygusuz terennümler yerleşik yüzleri ile insan dalyaları.
Son bulmasını dilediğini söylesem ne
diyeceğini de adım gibi biliyorum ve adımladıklarımla kat etmeyi düşündüğüm
sitemleri de fazlaca algılamama gayreti içersindeyim.
Neyden ibaretim ya da neye delalettir
bu sessizlik o da yanılgılarımın izahı belki de kopçalamayı bilmediğim şirret
bir elbise askıları omuz yerine boğaza takılı ve yine cürüm neticesi hangi akla
hizmetse sorgulandığım ki yine tarafımca zira insanlara çok şey borçluyum.
Öncelikle…
Aslında evveliyat çok da derdim
olmamalı, derdim lakin zikredilen pek de yenip yutulacak cinsten değil hani.
İşin tuhafı, çok fazla yeknesak ve bir o kadar duru yine karmaşık addedilen ve
derme çatma bir iskelet üzeri yergi ve yargı dolu.
Sana gelince…
Darp edildiğim de ayan beyan hele ki
sıdkı sıyrılmış iken insanın pek de gözü görmüyor neyle itham edildiğinden
ziyade insanların zorunun ne olduğu hem de bir ömür hatta işin içine katacağım
insanların başında…
Al sana bir üç nokta daha şimdi desem
ki; o zaman da mezardakilerin ruhu acıyacak ama benimki hepten paramparça yine
de rahmet okumak en güzeli hele ki çektikleri vicdan azabı eminim ki ruhlarını
cehenneme tetikleyecek bariz bir sunumu da kaderin.
Cebelleştiğim sadece ölüler olsa pek
de sorun etmeyeceğim ama her nasılsa tanımadığım siluetlerle kesiştikçe yolum
iyice çatallaşıyor iç sesim.
‘’Hadi’’ diyorum kendi kendime:
‘’Suçlu olmam mümkün mü?’’
Lakin suçlu addedilen bir varlıktan
ibaretim bu yüzden kafamı kuma gömüp imge arayışındayım. Somut söylemler
sunmuşken en yakınlarıma, esefle kınanmak iken düşen payıma bu da yetmezmiş
gibi hak ihlali yaptığım düşüncesiyle az yemedim hani kendimi ve devingen süreç
her nasılsa ritüel bir seyir aldı.
Sev ve suçlan.
Sevmesen de sanıksın; öldürmesen de
suçlu.
İhya edilesi bir ömür dilemiştim
oysa: Asla ve asla rencide edilesi değil yine de taviz vermediğim gün gibi aşikâr.
Sevmelerle yoğrulmuş bir benlik
mademki Yaradan’ın takdiri şimdi durduk yerde illa ki birilerinden nefret mi
etmem gerekiyor?
Denemediğimi sanıyorsan yanılıyorsun
lakin berbat bir duygu hele ki bir de ötekileştirilen bir toplumun da
mensubuysan.
Bu gün laflarken can dostumla döndük
dolaştık aynı noktaya geldik ki o da çok kaygılı aslında aklı başında herkes
kaygılı ve bir o kadar da muzdarip. Durduk yerde bölünen bir ekmek gibi ve
yemeyeceğimiz halde lokma lokma ettiğimiz ve ziyan ettiğimiz bir ömür aslında
ömürler hele ki zan altında kalmak yok mu? Ben kendimden geçtim çocuklara
bakınca içim acıyor: Boyundan büyük laf eden nice çocuk ve ebeveynlerinin de
umurunda değil zaten hayatın sunumunda öngörülen yetmezmiş gibi başlarından
gitsin diye paranın gücünü kullanan nice cahil ana-baba. Belki de anne
olmadığım için yine suçlu addedileceğim ama ben de kıyısından köşesinden
nasiplendim hani anneliği. Yoksa ne işim olur durduk yerde yorum getirmeye hele
ki zamanında öğretmenlik yapmış biri olmamdan öte bilip bilmemek: Öncelikle
sevginin neye tekabül ettiğinin ve ayrıca pedagojik bir öngörü ki mal edilen
yine eğitimciler tarafından hem de aklı başında ve destur sahibi nice uzman.
Sonuç itibariyle bir elimin beş parmağını geçmese de öğretmenlik yaptığım yıllar.
Süreç de insan denen mahlûk da çok
izafi ve ne yazık ki pek adil olmadığı su götürmez bir gerçek. Zamansız
beyanları hayatın, farklı sunumları riya denen illetin ve her nasılsa kırık bir
dümenle giden o gemi: Bilfiil can yeleklerini rehin veren nice yolcu hem de
battığından ziyade tahammül bile edemezken gidişata yine de kalıp yargılar iken
peşkeş çekilen ve yalanlar iken gözün soka soka seni yok saydıkları.
Z/amansız da çoğu ölüm belli ki
kaderin tecellisi demelerle kendimizi avuttuğumuz ama en çok içimizi burkan
sebebiyet verip de görmezden gelen sanırsın ki adsız bir gölge peyda olan ve
bir o kadar da sorumsuz kimine göre ve yeri geldi mi sorun addedilen mefhumun
sonuç odaklı nişanesini de görmezden gelip sona kurduğumuz sayacın aniden
infilak ettiği.
Dip sancısı tuttu yine ölü imgelerin
ve somurtuk mizacını gecenin yâd ettikçe düne takılı aklımla imledim öncelikle
kendimi sonra da elimden kayıp gidenleri ve belki de elimden kayıp giden
değerli ganimet idi sessizliğim ve yeminimi bozdum bir kez yeter ki yaşama
sevincimi çalanlara okuduğum rahmetle yıkansın tüm kiri ölü ruhların hele ki
yaşayıp da ölü bir imge taklidi yapan her cümleye de bilfiil ihanet etmekten
geri dursun iç sesimin ahengi ile yaşama tutunduğum her satır.