Son zamanlarda toplum olaylarını duyup da şaşırmamak mümkün değil.

Dengesi kaymış bir çoğunun, ne istediklerini kendileri de bilmez olmuşlar.

Akıl firar etmiş, mantık hapiste, şuur tedavide olunca beden, âmâ yayın balığı gibi sağa sola çarpıyor.

Adana'da son bir kaç gün içinde vuku bulan olayda;

Kimsesiz ve evsiz 22 yaşındaki kadını bir aile altı ay evvel evlerine almış. Güzel bir hareket takdir etmek lazım. Bu ailenin beş yıldır mutlu bir evliliği olan oğlu, eşi ve iki çocuğuyla ara sıra anne-babasını ziyaret etmekte.

Minik bebek 2 aylık, ablası ise 3,5 yaşında sevimli bir kız. (internetteki görüntüsüyle)

Olay günü ziyarette, altı aydır aileye sığınan bayan 3,5 yaşındaki ablayı 12. kattaki daire balkonundan aşağıya atıyor ve hiç bir şey olmamışçasına guruba dönüyor.

Yokluğu fark edilen küçük kız aşağıda bulunduğunda maalesef yaşamını yitirmiştir. (12. kat yüksekliği)

Çelişkili ifadelerinden suçlu tespit ediliyor cinayet suçu ile yargılansa da bizler ne söyleyebiliriz?

Masum kız çocuğuna üzülmemizin bir anlamı da yok artık...

İki ailenin tarifsiz acıları...

Çok yeni 17 Mart 2017 tarihli http://blog.milliyet.com.tr/huzur-bozan-insan-tipleri/Blog/?BlogNo=556794 yazımda ele almıştım kaybedecek hiç bir şeyi olmayan insanların tehlikeli insanlar olduğunu ve bu insanlara uzak olmak gerektiğini...

Aile iyilik sever, evlerine almışlar kadını...Peki kadının yaptığına ne demeli? Sebebi biz bulabilir miyiz?

Müthiş bir kıskançlık, mutlu ve varlıklı kişileri görmekte, kendinde bir şey yok, onların da  acı çekmesini isteyen vahşi duygular içinde bulur kendini acımasızca uygular.

Burada şuur nerede?

Bu olay medyaya yansıyanı... Kim bilir daha ne olaylar var bizim duymadığımız!

Ekim 2015 tarihinde Ataşehir'de ünlü bir lokantanın oyun alanında oynayan  3-4 yaşlarındaki erkek çocuğun yüzüne yakın mesafeden sülfirik asit fışkırtarak bir gözünün tamamen, diğer gözünün kısmen görme yetisinin kaybolmasına ve yüzünde yer yer yanıklar oluşmasına sebep olan enişteye ne demeli?

Savcılıkta küçük çocuğun çok sevildiğini, ona çok ilgi gösterildiğini bu yüzden kıskançlık sebebiyle bu olayı yaptığını itiraf etmiş. Küçük bir çocuk, olayı takip eden beş aylık sürede, 100 ü aşkın genel anestesi ve tıbbi müdahale, çekilen acılar, kararan gelecekler...

Diğer mühendislerin yüz karası, mühendismiş adam...Nasıl bir kıskanma küçücük bir çocuğu, onun mutluluğunu... Akıl-mantık kabullenemiyor bu davranışı...

Böyle bir suç ile kendi geleceğini de karartmakta olduğunu nasıl düşünemez bu koca adam!

Burada da şuur nerede?

Güzel ülkemde şuursuz hareketler artmakta. 

Bazen görüyorum sokakta kendi kendine konuşanları, kendi kendine gülenleri...

Bazı arkadaşlarımızın yazılarında okumuştum "Türkiye açık tımarhane oldu" diye...

Peki neden?

Cumhurbaşkanımız da fark etmiş bir kaç ay öncesinde "biz ne ara böyle olduk" diyordu televizyonlarda.

Toplumların refahı, mutluluğu, beden ve ruh sağlığının yönetimle ilişkisi olabilir mi? Devletteki birimlerin konuyu ele aldıklarını veya alacaklarını düşünmek istiyorum.

Bir kaç gün sonra anayasamızın 18 maddesinin değiştirilmesi için referandum yapılacak. Bu, partilerin canhıraş çalışmalar, kampanyalar, reklamlar ve mitingler yapmalarını gerektirecek bir olay değil çünkü parti konusu değil. Bizler bu referandumda anayasa maddelerinin değiştirilip değiştirilmemesini oylayacağız yani özet bir ifade ile yetkilerdeki değişikliği içeren rejim değişikliğine evet mi diyeceğiz hayır mı? Bunu oylayacağız.

Halkımız maalesef kendini geliştirmiyor bu pazar falan partiyi destekliyoruz, ona göre mührü basacağız demekteler...

Burada da akıl firar etmiş, mantık hapiste, şuur tedavide...

Allah sonumuzu hayır eylesin, duamız böyle...

Selam ve saygılarımla,

Yurdagül Alkan.

( Şuursuz Hareketlerde Artış başlıklı yazı Gülalkan tarafından 12.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.