Zaman örtüyor değil mi hem de usulca;
Islak zeminde kaykılmış bir kiremit,
Yorgun gözlerinde gecenin ölüm tadı
gizli madem,
Aykırı bir cümle kurmaya mı meyyal yoksa
s/ağır özlem?
Biriken sorulardan sızan harfler kan
tadında,
Yaraları gecenin zan altında,
Kanıksananla tahayyül ettiklerim ruhu
adına
Tüm ölü kinayelerin.
Z/ar tuttunsa s/akla hileni;
Yas tuttunsa sakla dökülen incilerini
Aşka tutulduysan unut gitsin dünkü
ölüleri,
Yana yakıla yıka ayak izlerini
bedellerin
Tutuşana inat yürek tutulmasına biat
Sakıncalarını göm öfkenin saçtığı
zehrini.
Açılar kaygan, eğik, meşakkatli;
Gölgeler kasıtlı inan ki;
Derme çatma mutluluğun hezimeti
mademki çöktü evrene
Dil yarası imgeleri de sağalt usulca
Hatta gerisin geri kaç meftun
cümleleri de sırtlayıp
Zamandan arakladığın mesnetsiz
saniyeleri de böl:
Böl ki çoğaldığına kani olsun sevda
masalları
Eksilen hangi huzme ise.
Yıka kanla bir de masumiyeti
taçlandırsın Tanrı,
Ki yordasın iki büklüm kerametini
dünden sarkan;
Gizemi sadece senin içini burkan
Sona meyledip hangi sırtlansa deli
fişek gönlün
Tebessümünü kıskanan
Son sürat sakın kendini teneşir
paklayan sevdalara düşmeden
Irak yüreklerde ırgat bir sağdıç
bellediğin ahkâmları da
Görmezden gelsin büründüğün asalet
Üstelik düş perisi kalkanında gecenin
Varsın teğet geçsin ölüm son kere
Ve sokul evet, sadece sokul
Kutsandığını bildiğin hani metanet
ise.
Yine evrenden armağan gözyaşına
kurban
Bir siluet babında sakındığın
gözünden
Ve geride kalan sadece o hoş seda
Zincirleme kazalardan arda kalan
En yürekli cumhuriyetsin madem
Şu beyhude insan pazarında.