Serbest Kürsü / Söyleşi

Eklenme Tarihi : 10.05.2017
Okunma Sayısı : 2457
Yorum Sayısı : 4
Annesinin banyo yaptırdığı afacan pipisini işaret ederek annesine sormuş:

-Anne bizim beynimiz bu mu?

Anne cevap vermiş: 

-Henüz değil yavrum.

****************


6 Mayıs 2017 Cumartesi günü ülkemizde pek çok insan için önemli bir gündü. 

Bir kısım vatandaşlarımız o gün Hıdırellez Bayramını kutladılar. 

Bir kısım vatandaşlarımız için bir yas günüydü zira Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yani o vatandaşlarımızın tabiriyle ’ Üç Fidan ’ 6 Mayıs 1972 Tarihinde idam edilmişlerdi. Dolayısıyla da bir kısım vatandaşlarımız için ’ Darağacında Üç Fidan’ı hüzünle anma günüydü.

Benim için ise ne bayram ne de hüzün günüydü her ne kadar 6 Mayıs 1979 da Deniz Gezmiş’in kurucusu olduğu THKO militanları tarafından Antalya’nın Manavgat ilçesinde feci bir dayak yemiş olsam bile...

Kafadaki dikiş izleri çoktan silinmiş, demir su borusunun açtığı yara çoktan kabuk bağlamıştı ve hayat felsefesi ’ Dil yarası olmasın, başka yaralar gelip geçer’ olan biri olarak içimde bir burukluk olsa da dediğim gibi gelmiş geçmişti.

Ancak 6 Mayıs 2017 günü bir başka şey daha oldu bu ülkede.

***********

Her nedense bu ülkede sağ görüş tek başına iktidar olduğunda Atatürk’ün manevi şahsiyetine saldırılar had safhaya ulaşır. 1950 yılında da böyle olmuş ve ülkede bazı meczuplar Atatürk heykellerine saldırmaya başlamışlardı. Bunun önemli boyutlara ulaşması üzerine zamanın DP Hükumeti 31 Temmuz 1951 Tarihinde çoğumuzun ’Atatürk’ü Koruma Kanunu ’ Olarak bildiği 5186 Sayılı ’Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’ u çıkardı ve yürürlüğe soktu. Bu kanun halen yürürlüktedir.

Evet bu kanun halen yürürlüktedir ama gelin görün ki 6 Mayıs 2017 tarihinde bir tv kanalında adı ’Derin Tarih’ Olan bir programda milyonlarca kişinin gözünün içine baka baka şu sözler sarfedilmiştir Süleyman Yeşilyurt adlı bir yazar tarafından:

"Mustafa Kemal İzmir’de bir müsamerede Afet İnan’ı görür. Afetin İnan’ın alımlı çalımlı halini görünce babası Ziraat Müdürü İsmail Hakkı Bey’i çağırtılar, der ki ’Ben kızınızı manevi evlat almak istiyorum’. Şimdi burada doğruları konuşmak lazım. Manevi evlat kimdir? Bakıma muhtaç, tahsile muhtaç ama bu bir Ziraat Müdürü’nün kızı, bir dönem de milletvekilliği yapmış. Hem ziraat müdünün hem milletvekilinin kızını almak, el vicdana koyacağız. Afet İnan Latife Uşşakizade’den sonra Çankaya’nın çağlayanıdır. Afet İnan hiçbir zaman manevi evlat değildir, Çankaya’nın nikahsız firts lady’sidir"

Program sunuculuğunu Yavuz Bahadıroğlu’nun yaptığı bu programda bir diğer konuk da bir Tarih Profesörü olan Mustafa Armağandır. Ne Yavuz Bahadıroğlu’nun ne de bir Tarih profesörü olmasına karşın Mustafa Armağan’ın bu sözlere bir tepkisi olmadığı gibi tam tersine tasdik etmişlerdir.

İşin doğrusu Atatürk’ün manevi şahsiyetine saldırılar sadece bu programda anlatılanlarla sınırlı da değildir bu ülkede. Daha kötüleri de vardır. Mesela onun bir genelev kadını olan Zübeyde hanımın, Abduş adlı bir serseriden peydahladığı bir veled-i zina olduğu, eşi Latife Hanımın yakın akrabası olan Vedat Uşaklıgil ile eşcinsel ilişki içinde olduğu, 33 Yaşındayken intihar eden Vedat Uşaklıgilin intihar etmesinin de, Fikriye’nin intihar etmesinin de, manevi kızı Zehra Aylin’in intihar etmesinin da ardında Atatürk’le yaşadıkları sapık ilişkilerin yattığına kadar...

6 Mayıs 2017 de Mustafa Yeşilyurt adlı kişi aynı zamanda ’ Bizi senelerce uyuttular’ gibi bir cümle de sarfederek güya bize tarihi gerçekleri anlattı.

İşte burada iki anekdotu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.

Birincisi: 513 ylında doğup 579 yılında ölen İran hükümdarı I. Hüsrev ( Nuşirevan ) Zerdüşt inancına sahip bir kişidir. Öyle olduğu halde peygamberimiz onun adaletini ’ Ben o adil hükümdarın hükümdarlığı zamanında dünyaya gelmişim ’ Diyerek övmüştür. Ona küfür edilmesini yasaklamıştır. Yani bir ülke yöneticisinde aranması gereken en önemi hasletin adalet olduğuna özellikle dikkat çekmiştir. O halde İslam hukukuna göre bizzat iki erkek şahidin şahitliğiyle kılıcın kına girdiği gibi bir vaziyet söz konusu olmadıkça zinadan bahsedilemeyeceğini herkesten çok daha iyi bilmesi gereken bu sözde İslamcı yazar ve Profesörlerin - hakikat namına- ele alacakları konu ’Atatürk’ün cinsel tercihleri mi yoksa adalet anlayışı mı olmalıdır? 

İkincisi: Senesini hatırlamıyorum ama bayağı uzun zaman önce Kanada’nın Cumhurbaşkanı olan Trudeau’ya( Yanlış bilmiyorsam şimdiki başkan Trudeau’nun ya babası ya da dedesi oluyor) bir gazeteci sorar ’Sizin eşcinsel olduğunuz söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?’ Trudeau gayet sakin cevap veriyor ’ Olabilir de olmayabilir de. Ama unutulmaması gereken husus şu: ben bu ülkeyi g.tümle değil beynimle yönetiyorum.’ 

Şimdi madalyonun öteki tarafına bakalım.

Bir tv programında Atatürk’e böyle hakaretler yağdırılırken bir başka zaman diliminde bir başka tv kanalında Atatürkçü bir bayan, tarihi bir hakikati (!) bakın nasıl dile getiriyor:"Özellikle Batılı kaynaklarda Kanunu ile Sadrazam İbrahim’in eşcinsel ilişkiye girdiği iddiaları yazılıyor." 

Kim bu bayan? Hani şu ’ Hızlı tren diye bir şey yok. Mevcut trenlerin kazanlarına daha fazla kömür atılarak hızı biraz daha arttırılan trenler var ’ Diyen, elektrikli ya da dizel trenlerden haberi bile olmayan Pelin Batu Kızımız... ’Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’ diye ’ - pek de kaale alınmasa bile- bir kanun var ama Osmanlı Padişahları için böyle bir kanun bile yok ya, atış serbest, sallıyor...

’Osmanlı devletinde oğlancılık Yıldırım Bayezıd döneminde başladı’ Der bir birisi. Birileri de alır bunu ’İşte kaynak’ Diye gözünüzün içine sokar. Peki o kaynağın sahibi yani bu iddiayı ortaya kimdir? ’ Selanik Başpsikoposu Gregory Palamas ( İddialara göre Yıldırım Bayezıd bu papazı da halletmiştir )

Efendim meşhur Kazıklı Voyvoda meğer II. Murat zamanında hapse atılmış ve hapiste kendisine çok cinsel saldırılar yapıldığı için daha sonra böylesine zalim biri olmuşmuş.

Fatih Sultan Mehmet, Veyis adında bir oğlanla aşk yaşıyormuş.

III. Murat Döneminin ünlü tarihçisi Gelibolulu Mustafa Âlî bir taraftan Kunh-ül Ahbar adlı dört ciltlik eserinde Hz. Ademden başlayarak Peygamberler tarihini, Emevileri, Abbasileri, Osmalı’nın kuruluşu ve 1596 yılına kadarki gelişmeleri anlatırken diğer taraftan yazdığı Mevâidü’n-Nefâis Fi-Kavâidi’l-Mecâlis adlı eseri görgü ve ahlak kuralları üzerine değil, hangi ilde en değerli ve güzel oğlanların olduğu üzerineymiş(!)

IV. Murat’ın hikayesi ise en ilgincidir. 

IV. Murat İran seferi sırasında kendisine direnmeyen, korumakla yükümlü olduğu kaleyi ona savaşmadan teslim eden Tahmasb adındaki Valiyi görür görmez çarpılır. Bu vali genç, tüysüz, oldukça güzel bir oğlandır. Onu hemen sünni mezhebine geçirir ( Saçmalığa bakar mısınız? Şii ile eşcinsel ilişki yaşayamıyor(!) İlle sünni olacak.) Adını Yusuf olarak değiştirir. Bu Yusuf, IV. Murat’a kendisini sunduğu gibi aynı zamanda küçük erek çocukları da bulur getirir. Öyle ki artık onun adı halk arasında Emir-i Kûn olarak anılır. Emir malum bey, kûn ise Farsça’da ’ G.t’ anlamına geliyormuş’ Hatta Kürtçede de ’gun’ derlermiş g.te. ( Oysa ben ’guz’ olarak bilirim ) 

Kim diyor? Ben ’Urfa Haber’ Diye bir sitede yazan Mustafa Güneş adlı bir kişiden aldım bu eşssiz(!) bilgileri. O da eminim çok değerli bir tarihçiden (!) almıştır. 

İşin kötü tarafı da nedir biliyor musunuz? Bu saçmalıklara inanan bir hayli insan var. Gerek Atatürk, gerekse Osmanlı padişahları aleyhine ortaya atılan bu iğrenç iddialara yapılan yorumları bir görseniz aklınız şaşar. Bu yorumların ne kadar küfür içerdiğini söylememe gerek yok sanırım. 

Şimdi merak ettiğim husus şu: Acaba bizler Türk Milleti olarak ülkelerin beyinle yönetildiği gerçeğini ne zaman anlayacağız? 

Ve çok merak ettiğim bir konu da ne zaman vazgeçeğiz ’ Atatürk eşcinseldi- Hayır Osmanlı Padişahları eşcinseldi’ tartışmalarından? 

Ne zaman vazgeçeğiz daha fazla Osmalı sever olmak için Atatürk’ü Vedat Uşaklıgil, Afet İnan, 15 yaşındaki Zsa Gabor ile yatağa sokmaktan veya ne zaman vazgeçeçeğiz daha fazla Atatürkçü olabilmek için Yıldırım Bayezıt’ı Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas ile, Fatih Sultan Mehmet’i Veyis ile, Kanuni Sultan Süleyman’ı, damadı İbrahim Paşa ile, IV Murad’ı Emirgûna Bey ( Yusuf ) ile yatağa sokmaktan? 

Dahası da var ya burada yazmayalım...Peygamberimize dil uzatmaya varıncaya kadar iğrençlikler diyeyim anlayın. 

Daha da önemlisi bu türden iğrenç tartışmalarla vakit harcayamayacak durumda olduğumuzu, bu tür saçmasapan tartışmaların bu milleti bölmek için suni olarak yaratıldığını ne zaman anlayacağız?

Ne zaman uyanacağız, İstanbul kuşatıldığında bile ’ meleklerin kanatları var mıdır yok mudur?’ tartışmaları yapan Bizans halkının uyuduğu misal bir gaflet uykusundan? 

Ve son söz: Ne zaman Atatürk’e ,Osmanlı padişahlarına ve hatta Peygamberimize böylesine küstahça, alçakça, iğrenç bir şekilde dil uzatanların dillerini o ağızlarından düşürmedikleri g.tlerine sokacağız? Ne zaman? 

( Atatürk, Osmanlı Padişahları Ve Beynini (!) Şeyinde Taşıyan İnsanlar. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.