Her meyvenin ve sebzenin çekirdeği var… Çekirdeğin büyüklüğüne göre ağaç boyu değişmiyor, rengine göre ağacın rengi de değişmiyor. Elma çekirdeği o kadar küçükken, şeftali çekirdeği ondan 10 kat büyükken, boyları aynı olabiliyor. Neyse, genetiğine ihanet etmiyor ve meyve oluyor, tadıyla hazla yeniliyor. Nasıl oluyor da, ölmüş gibi sert ve kaya gibiyken, toprağa girdiğinde, suyla karıştığında yumuşuyor ve ağaç oluyor, bir süre büyüdükten sonra da meyve veriyor. Biz insanlar yediğinde şifa oluyor…

 

Büyük kuşlar, yılan ve timsah gibi sürüngenler, kaplumbağa ve balık gibi canlılarda ise, yumurtanın belli bir ortamda sıcaklığının muhafazası ile o kabuğun içindeki sıvı yumurtadan, canlı meydana geliyor… Nefes alan bir canlı oluyor, büyüyor… Yoktan var oluyor! Tıpkı var olan türüne benziyor ve özeliklerini muhafaza ediyor…

 

Sadece memelilerde, anne karnında bebek belli bir süre olgunlaşarak, doğumla dünyaya geliyor. Uzun yıllar ergenliğe kadar anneye muhtaç büyüyor, sonrasında yetişkin bir birey olarak-insan olarak toplum içinde yerini alıyor, İnsan olamayan memelilerde ise, türüne göre bu anne karnında kalış süresi uzuyor yahut kısalıyor, ancak, doğduğunda hemen ortama adapte olup, hızla yürüyüp büyüyor.  

 

Meyve olmak yahut yarayışlı hale gelmek için öncesinde ve sonrasında şartların uygunluğu ile bir zaman unsurunun oluşması, olmazsa olmazlardan. Hemen suya attığımız tohum büyüyüp de meyve vermiyor. Neden bu evreler eğerek vardı ki… Mutlaka bunların bir açıklaması olmalıdır. Sanki her canlı olgunlaşmak ve ölmek için bir süreye ihtiyaç duyuyor. Sanki her canlının bu süreçteki sınavları birbirinden farklı olsa da, acı dolu… Bu sınava dayanan hayatta kalıyor. Bu sınava dayanamayıp hastalık kaptığında, ne meyve olup yeniyor, ne de sağlığın kavuşup, emsalleri gibi yaşayamıyor, hızlıca ölüyor!

 

En akıllı olanı olan insan yaratıcının mesajı açık, bak diyor, ben meyveden sonra öldürüyor ve onları yenmez ve kuru hale getiriyorum. Sonra ise, yaratıcılığım ile tekrar yaşatıyorum. Sizde bunu görün ki, siz o çekirdeğin içindeki gibi yaşadıklarınızı saklayıp, dirilttikten sonra, neyseniz aslınıza uygun tekrar yaratılacaksınız. Yalancıysanız, oyuncuysanız, “Tekrar dirilt beni, ben bu sefer günahkâr olarak sana dönmeyeceğim!” diyebiliyorsunuz. Eğer itaatkâr ve iyi bir kul iseniz, sınavları kolayca geçiyor, aslınıza uygun şekilde vaat edilen cennete gidiyorsunuz. Her canlı doğuyor, hem de aslına uygun şekilde, sonra da ölüyor. Yalnızca insan bunu yorumlayabiliyor, kendisi dışındaki her canlının kaderini verilen ruhsat ile şekillendiriyor. İnsan istedikçe, Allah ol diyor ve oluyor.

 

Her şey kayıt altında ve böyle modüle edildiğini yaratıcı insana gösteriyor. Elbette insanların çoğu bunu görmüyor, görmek istemiyor, bunu düşünmeyi ahmaklık sanıyor, “Oku”muyor. Her şey gerçek yaşam içinde şifrelerin çözüldüğü şekliyle, insanlara gösteriliyor. Her şeyi aklın sınırları içinde anlaşılsın diye, çekirdekle, yumurtayla, anne karnındaki geçen zamanla anlaşılsın diye, düşünsün diye insanlara fırsat veriyor. Meyveyi yerken, o canlının öldüğünü düşünmüyor yiyen. Meyvenin insan bedeninde nasıl şekilde değiştirdiği, insanın bendinin toprakta çürüdüğü gibi, hayal edilmiyor. Eğer biz düşünmezsek, görmezsek, “oku”mazsak, Allah’ı tanımıyor ve gereği gibi Allah’a şükür ve ibadette yapmıyoruz. Yaparken de şeklen oluyor, ruhunu öldürerek…

 

Şimdi elimize çekirdeği alalım ve düşünelim, o bizim amelimiz mi? Dirildiğinde haykıracak olan mesaj bu mu? Yok olup gitmiyoruz diyor çekirdek, kayıt altındasın ve neyse o şekilde tekrar yaratılıp, sorgulanacaksın diyor… Tıpkı, ağaç büyümeye başladığında, nerede meyvelerin yahut kurtlanmışsa meyvelerin, kökten kesilmeye varan yok oluşu gibi…

 

Din soyut değil, din yaşadığımız dünyada zaten yaşanıyor, görmek isteyen görüyor!

 

Saffet Kuramaz

( Çekirdek Sanki Amelim Gibi Duruyor Elimde başlıklı yazı safdeha tarafından 12.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.