Dost nedir, kiminle dostluk edilir, dost dediğin kişi, seni ne kadar anlar, ne kadar yanındadır…Dost dediğimiz kişiye güvenmeli miyiz, güven aramalıyız mı? Dost dediğimiz kişi, yalnızlığımıza çözüm olur mu, her derdimize merhem olur mu?


Günümüz ortamında, her şey maddeyle ölçüldüğünden, ilişkilerde alış-veriş üstüne kuruluyor, ister istemez. Her ne kadar biz Allah’a inandık, yalnız Ona iman ettik ve yalnızca Ondan her şeyi bekler-umarız desek de; yaşadığımız dünya felsefesinde içinde Allah’ın olmadığı, maddeyle biçimleniyor. Bir şeye sahip olacaksak yahut alacaksak; bunu yollarını araştırıyor, neyse maddi karşılığını belirliyor ve sahip oluyoruz. Bunun karşılığı para olduğu gibi, dostluk, eşya, edebiyat…Olabiliyor! 


İnsanlarla her şeyi paylaşmak istiyoruz. Eğer çevremizde evine gidebileceğimiz, bir yere gidip buluşacağımız, acısıyla, tatlısıyla  konuşup paylaşacağımız kişiler yoksa, kendimizi, içki, kumar, sigara gibi alışkanlıklarla baş başa kalmış bir yaşamı tercih ediyoruz. Birisi sorsa, “Kimse beni anlamıyor, kimse beni dinlemiyor, beni anlayacak kimseyi yanımda bulamıyorum!” gibi ucuz kaçamak cevaplarla bu kötü alışkanlıklara gerekçe bularak, vicdanen rahatlıyoruz. 


Sorunun temelinde şu soruyu sormalıyız, “Biz nasıl mutlu oluruz, buna giden yollar nedir yahut var mıdır?” Mutluluk görecelidir. Hiç bir sorunun olmadığı, her şeyin istediğimiz gibi ceryan ettiği, isteklerimizin önünde engelin olamadığı bir tanım şeklinde ortaya çıkıyor..Eğer her şey yolundaysa, istediğimiz gibi gırgır geçiyor ve istediğimiz gibi yaşıyorsak, işte ben mutluyum diyoruz. Ancak, her istediğimizin olması için, o isteğin aktörleri- para, insan, çevre, din … Gibi, bizimle aynı isteğin içinde olması gerekiyor. Kişi, tek başına mutlu olamıyor kısacası!


İşte bu noktada dostluk, dost olma unsuru ortaya çıkıyor. Ortak amaç, aynı ideal ve yaşam kültürünün, benden çıkıp bize dönüşmesidir. Elbette, bu ortak ideallerin ne kadar samimi olduğu, kişilerin buna ihtiyaç duyup duymadıklarında ne kadar istekli oldukları, kişilerin, düşündüklerini yaşamakta ne kadar içten oldukları da çok önemlidir. Mesela, ben Müslümanım diyen kişinin, dini yaşamak çerçevesindeki duyarlılığı ne ölçüdedir? birisi namaz kılmak isterken ve buna değer verirken, diğerinin sadece cuma namazı kılması ve diğer namazlarını kılmaması, paylaşımın ileri noktasınında dostluğun kırılma noktası olabiliyor. Ben buna inanıyorum demek yetmiyor, inandığını yaşamak ve üstelik samimi olarak… Birisi zenginliğe ulaşmayı, dini tavizlerle-faiz alma, yalan söyleme, yemin etme ile yaptığı halde diğerinin faizsiz ve samimi bir çerçevede ulaşma isteği gibi… Kişinin varlıklarının dayanak noktası bencillik üzerine, yani bizden bene dönüşmemesi de gerekiyor.


İnsan iyi günde, her şeyi güle güle paylaşıyor. Paylaşım, kişinin istediği şeyleri elinden alacak, önünde durup ona engel olacak pozisyona geldiğinde, düşmanca bir iletişime dönüştüğü görülüyor. Aslında, dostluğun ne anlama geldiğini, nasıl paylaşılması gerektiğini bilmiyoruz. Dostluk, ne bir bankanın görevini yapar, ne doktorun vazifesini görür, ne mühendis gibi bir şeyleri inşaa eder, ne de aşktır, sevgilidir. Dostluk, insanın varlığını hissettiren, ona baktığı zaman aynaya baktığı gibi kendini gösterip yansıtan, yanlışlarını anlayıp, onu doğruya eriştiren, cahillikten alimliğe götüren, karşısındakine yük olmayan, aksine yükünü azaltan bir paylaşım olmalıdır. İlişkide alış veriş değil, duygudaşlığın hakim olduğu bir paylaşım önemlidir…


Dost kişi, dostunun yaşadıklarını gördüğünde, onun bir talebinin olup olmadığına bakmaksızın, derdine merhem olacak bir atak içinde olandır. Dostluk, Hz Ebu Bekir r.a. gibi sıddıklığa ulaşmaktır.   Dostum dediğinizi kişi, bir çıkar beklemez, böylece güven duygusu da aramaz, kıskançlık ve hased gibi duyguları paylaşımlarıyla yok eder. Acısı olduğunda acı duyan, mutlu olduğunda mutlu olan bir ilişkidir. 


Dost kişi, inandığı gibi yaşayan kişidir. Yalancı değildir, sömürücü değildir. Dost kişi, Allah’tan samimi olarak korkan kişidir. Kalbi, Allah korkusunun bekçiliği ile nefes alır verir. Şuna emin olun, kişi eğer Allah ile dost değilse, kimseyle de dost olamaz.


Saffet Kuramaz    

( Dost, Dost Diye Arandım Durdum başlıklı yazı safdeha tarafından 14.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.