Öğrencilik
yıllarımda tarih dersine aşırı ilgi duyar, konuları sadece ders kitaplarından
takip etmekle asla tatmin olmazdım. Devletlerin kuruluşları, yapılan büyük
savaşlar hakkında ne kadar doküman bulsam sıcak çölde yeşil vaha bulmuş
kervancılar kadar mutlu olurdum. Elime geçirdiğim tarihi romanları bir çırpıda
okurdum.
Tarih
öğretmenlerime sorular sorarak merakımı bir nemse de olsa giderirdim. Fransız
İhtilalini işlediğimiz günlerdi. Napolyon’un Vaterlo Savaşı’nda yenildiğini ve
İngilizler tarafından bir adaya sürgün edildiğini okumuştuk. Bir zamanlar
Avrupa’yı titreten büyük savaş teorisyeni Napolyon’un sonunun çok hazin
bittiğini öğrendik.
Öğretmenime
bir soru yönelttim:
“Hocam,
Fransızlar sonunda yenilen, aciz bir yaşama mahkûm edilen Napolyon’u şimdi
nasıl anıyorlar?” Hocam hiç ummadığım bir cevap verdi bana:
“Napolyon,
Fransızlar için bir ulusal kahramandır. Fransa’nın çeşitli şehirlerinde bu
ulusal kahramanlarının heykeli dikilmiştir.”
Demek
ki, bir zamanlar Fransızlar, bayraklarını tüm Avrupa topraklarında
dalgalandıran kahramanlarına saygıda kusur etmiyorlar. Yer karasında olaylara
yön veren büyük uluslar yetiştirdikleri ulusal kahramanlarıyla bütünleşirler.
Kahramanlarının kendileri için yaptıkları fedakârlıkları sürekli canlı tutup
genç kuşaklara yaşanan olayları çarpıtmadan aktarırlar.
Yurttaşlar
kendileri çalışmış atalarını, onların kahramanlıklarını öğrendikçe zorlukları
yenmede kendilerinde kuvvet bulurlar. Ulusal kahramanlarının olağan üstü
başarılarını yurttaşlar için bir övünç kaynağı olur. Yurttaşlar böylesine kahramanlar yetiştiren
bir ulusa mensup olmakla kendilerini mutlu hissederler.
Bizler
tarihin ilk çağlarından beri çeşitli devletler kurmuş, ünlü kahramanlar
yetiştirmiş bir ulusuz. Tarihin her döneminde bağımsız yaşama başarısını
göstermişizdir. Tarihe şan veren nice büyük kahramanlar yetiştirdik.
Tarih
sahnesinde altı asra yakın bir süre yaşama başarısını gösteren Osmanlı Devleti
nihayetinde dağılma ve yıkılma süreci yaşadı. Güzelim topraklarımız işgale
uğradı. Başkentimize düşmanlar girdi. Ülke ufkunu kara bulutlar sardı. İşte bu
kara günlerde Mustafa Kemal adlı bir general Samsun ufuklarından bir güneş gibi
doğdu.
İşgalci
düşmana karşı ulusal güçleri birleştirdi. Yoklukla, olanaksızlıklarla mücadele
ederek iç ve dış düşmanlara karşı amansız bir savaşa girişti. Düşmanlara karşı
Ulusal Kurtuluş Savaşı verilerek büyük bir utku yakalandı. Bu savaşta Mustafa
Kemal üstün zekâsı, şaşmaz liderlik vasıflarıyla başkomutanlık görevini
başarıyla yürüttü. Yıkılan bir devletin külleri üzerine yeni bir devlet kurdu.
Bugün
Rusya’nın güçlenerek tarih sahnesine çıkmasının baş mimarı bizlerin Deli Petro
diye adlandırdığımız Büyük Petro’dur. Petro Rusların ulusal kahramanıdır. Kendi
ulusunca saygıyla anılır. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin
kurucusu, ülkesinin bir zamanlar İngiliz sömürgesi iken ülkesinin İngilizlere
karşı bağımsızlık savaşı başlatan George Washington’dur. George Washington da Amerikalıların
ulusal kahramanıdır. Yeşil dolarlarının üzerinde yıllardan beri bu
kahramanlarının resmi var.
Bunun
gibi her ulusun anılarına büyük saygı duyduğu ulusal kahramanları vardır.
Uluslar kendileri için büyük fedakârlıklar yapan bu insanların anılarına büyük
saygı duyarlar. Onları her platformda saygıyla anarlar. Onlara karşı yapılmaya
çalışılan en ufak bir saygısızlığa müsamaha göstermezler.
Mustafa
Kemal Atatürk sadece Ulusal Kurtuluş Savaşını utkuyla sonuçlandıran, devlet
kuran bir lider değildir. Atatürk bizlerin gelişip kalkınması, çağdaş uygarlık
düzeyine erişmemiz için devrimler yapmıştır. Bugün İslam Âlemi içinde saygın
bir konumda isek bu durumu Atatürk’ün yaptığı devrimlere ve O’nun kurduğu
devlet sistemine borçluyuz. Mustafa Kemal Türk Ulusununum şanlı bir ulusal kahramanıdır.
O büyük
insan bizleri özgür yurttaş olma bilincine eriştirdi. Kadınlarımıza erkeklerle
eşit haklar sağladı. Kendisine bilimi rehber edindi. Bize de bilim yolundan
ayrılmamayı salık verdi. Atatürk’ün Türk Ulusu için yaptıklarını anlatmak bu yazının
hacmini çoktan aşar.
Benim
ayrıca şu bağlamda da Ata’ya ve onun silah arkadaşlarına şöyle bir minnet
borcum var. Ben bir serhat çocuğuyum. Artvinliyim. Benim ilim 1877-78 Türk-Rus
Savaşı sonunda Batum, Kars, Ardahan’la birlikte Ruslara bırakılmış. Eğer
Atatürk Ulusal Kurtuluş Savaşı başlatmamış olsaydı dedelerim anavatana
kavuşamayacaktı. Bugün al bayrağın altında özgürce yaşayabiliyorsam bunu
Atatürk’e borçluyum.
Benim
gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin her yurttaşı hepimiz bağımsız bir ülkede
yaşıyoruz. Bayrağımız altında özgürce Yurttaş olma bilinciyle yurttaşlık
haklarından faydalanıyoruz. Kendi aramızda birlik, dayanışma sağladıkça
gönençli yaşama yolunda merhaleler kat ediyoruz.
Bölgemiz,
Müslüman ülkeler ateş cehenneminin ortasında yaşarken biz ülke olarak hâlâ
dimdik ayaktayız. Arap âleminin eksiği aralarından bir Mustafa Kemal
çıkmamasıdır. Ne mutlu bize ki, Mustafa Kemal gibi bir ulusal kahramanımız var.
O’nun ilkelerinden kopmadıkça bağısız bir ülke olarak yaşamaya devam edeceğiz.
Durum bu
iken günümüzde bazı insanlıktan nasibini almamışlar Atatürk’e saygısızlık
yapıyorlar. Annesine hiç akla hayale gelmeyecek iftiralar, manevi kızıyla
ilgili tutarsız ithamlarda bulunuyorlar. Böylesi ithamlar ithamların akılla,
izanla açıklanacak bir yönü yoktur.
Bu
yapılanlar nankörlüktür. Nankörlük, kendisine yapılan iyiliğin değerini
bilmemek, iyilik gitmemezliktir. İnsanlığa yakışan bir davranış biçimi
değildir.
Dünya ulusları ulusal kahramanlarına saygı duyarken
aramızdan Atatürk’ümüze saygısızlık gösterenlerin çıkması kadirşinas ulusumuzu
derinden yaralamaktadır. Tarihe mal olmuş büyüklerimize saygısızlığı ulusumuz
hiç affetmeyecektir. Ayrıca Atatürk’ün annesi ve manevi kızı hakkında iftirada
bulunanlara karşı halkımızın gösterdiği tepki bizlerin ulus olma bilincini daha
da pekiştirmektedir.