Münferit kaygılardan derlenmiş,
Zamandan çaldığına pişman geçen
günlerin,
Satır araları ısrarlı boşluklara
meyyal,
Sona kurulu alarm başı,
Dur durak bilmeden anmaya ant içtiğim
Duvar dibi yalnızlığı mor menekşenin.
Uçup gitmek zor olmasa gerek,
Tek boyutlu gözlüğün buğusunda ölmek
nasıl ki sıra dışı
Çivit rengi gözlerdeki tedirgin
lensin doğası mı yoksa
Edilgen bir çığlık,
Kan(a)maya meyyal yüksek ökçeli
titrek ışık
Yine elleri kabzasında ölümün,
Duyulan da en bayat espri;
Yaşadığın kadar dertlisin,
Ölümün şeceresinde anlık bir rivayet
Peştamalı adeta billur sesinin
Hangi şiir ise dünde saklı
Aklarken şair peşi sıra.
Rivayetin biri bin para;
Aklanmakla meşgul yaşlı kadın;
Gençliğini çar çur ettiği kirli
yorganın
Sevgi fukarası yalnızlığı.
Öncelerini nasıl derlemişse boyasız
duvarlarında ömrün,
Nasıl sıtmalara bürünmüşse ölü
nidaları
Birden solan gençliğin onca mücbir
sebebi;
Kralı yalnızlığın ekmek kırıntılarına
muhtaç
Yaralı kuş misali
Örtündüğü çarşafın yırtık yakası;
Yıkık kalesi namusun,
Bin bir dilde sevmeyi dilediği kirli
geçmişi.
Dese ki; derli toplu bir cümleyi şerh
düşüp;
Demedi madem bilinmezin gücü;
Suretinde solgun çığlıklar,
İndi bindi hesabı her günü ayrı
vasıta;
Gel-geç ömrün de sona meyyal dökümü;
Sancısından tutun da sanmadıklarına
kadar
Tüyü bitmemiş yetim imgelerin isyanı
Bir de başlık parası istemeseydi
zamanında cahil babası.
Bir hikâye dillendikçe;
Bir yürek de hayli işkillendikçe
Kaçtığı adam dünden razı
Paylaşmaya karısını
O zaman kim ki nifak soktu iki göz
arası?
Cehalet en hain terennüm;
Bakıp da gözlerine
Görmediklerine biçtiği kılıf
Yine anlamsız yorgunluğun kini;
Dermansız olda da ne çare vücut dili?
Tefekkürde madem ömür gitti gideli;
Nazlandıkça şirretin teamülü;
Gönül yorgun bir kez neye yarar
Bu saatten sonra hangi yitim gelir ki
geri?
Yongası adeta tüm tarih;
Deli fişek olsa neye yarar gençliğin
bildiği teselli?
Mihrabı yerinde madem dünün külfeti
Hadi bakalım, kolaysa dile içinden
geçeni.