Galata köprüsünde gördüm ne çok oltayı
Çıkarsa üç beş balık sulu kovaya dolan
İçimi sızlatsa da soğuk, ne hoş vahası
İstanbul sevgisiydi dost, dilime dolanan…
Yürürüm kalabalık da, Sirkeci’ye doğru
Nihayet işportacı topluyor mallarını
Balık ekmek satmak için tüter borusu
Son vapura giderken gece bekler yarını…
Dinliyorum dalgaları, martı çığlıklarını
Bakıyor nurla Yeni Cami’nin mimarisi
Etrafımda insanlar değişir kılıkları
Süleymaniye saklar karşımda kederini!
Metroda üç beş kişi konuşup bekleşiyor
Ellerinde paketler neşeyle eyleşiyor
Topkapı’ya otele gideceğim birazdan
Dlimde zikir, dua, nasiplenir niyazdan…
Üşüyorum aslında sarıldım ceketime
Güneşin batışıyla nem soğuğa karıştı
Ağrıyan diş etlerim zonkluyor suratımda
Umursaman gezerken, dense yüzün kırıştı!
Yürüsem dedim, daha iyi olacak o an
Sultan Ahmet’te uydum imama kıldım namazı
Amatör çalgıcılar dinledim zaman zaman
Beyazıt’ta yağmurun hissetmiştim hazzını…
Birkaç adım gidince göründü şok sağanak
Bir çırpıda sığındım ahşap oluk altına
Sonra bana zevk verdi koşuşanlara bakmak
Yağmur dinmez dedim, ulaştım ilk durağa!
Durmadı yağmur asla, yürümek yarım kaldı
Kısa bir süre sonra gördüm güzel otelim
Gecenin son demi düş, güzel bir uyku aldı
Dışardan gelen sesler oldu uykuma yelim!
Saffet Kuramaz