Tüm duyguların teamül hükmünde bir de
kabaran nefsin ihaneti yine benlik yüklü bildik bir yokuş iken nakşeden,
üstelik tüm durağanlığın kazanımı onca yitik ve sancılı hitap gücü, yine
varlığın da son sürat sığınacak bir gönül aradığı.
Zansız ve metazori; hükmen yenik
sayılmış olması belki de reddi de kabulü de güç yine o varlık katsayısı.
Bir lehçeden ayrık bir nüfus mu da
sayısız harfin taarruzu ile rakamlar bile suskunluğa bürünüyor ve başlıyoruz
saymaya geri istikamet bir de rast geliyoruz ki o tumturaklı ve oturaklı hacmi
ile sıfır başköşede.
Zorların sanatı insanlık yine de
kolay bir yolmuşçasına sunduğumuz ve akabinde sınandığımız insanlık çatısından
hallice bir hikmet olmasını da asla öteleyemezken.
Meskenler.
Mecazi yaptırımı tüm gölgelerden
kaçıp da düştüğümüz ağzı açık kuyu ve derinlerde tecelli eden müşkülün yorduğu,
düşmanın kınadığı ama Hakk yolunda en güçlü saltanat yine Yaradan’ın huzurunda
bir hitap yetisi ile sunduğumuz iç beyanımız.
Topraktan gelip toprak olmakla
iştigal eden tüm dirliğin de duru suya dönüşme tahayyülü ile sarkacın nice
gel-git inde bir sure nazikliğinde, açtığımız ellerimizin sunumunda o içgüdüsel
kazanım.
Şikâyet erbabı bizler ama yolumuz
haktan yana ve Hakka uzanan.
Sıfatların badireli birlikteliği yine
özne babında; yüksünsek de yürüsek de dursak da az sonra tecelli edecek o duru
pınar ve coşkunun saf dilinde bir tebessüm kondurduğumuz bir dost yüreğinde
sahip olmak öncelikle konduramadığımız ama korumacı vekâleti ile yine masum bir
seyir kadar sevecenliğin de hikmet olma kıstası.
Susmak nasıl ilahi bir ışıksa ve
aşkın recminde görkemin de şahı onca kapsama alanının hala nasıl oluyor da
kayıt dışı bir şerhi iken yüreğin beyanı.
İç hezeyanlarımız ve kıpraşan yenilgi
imleri yine de tehdit unsuru bellediğimiz görkemi mi nefsin kayıtsızlığında
benlik de cebelleşirken onca ihtirası ve nazını bilinmedik bir rakıma taşıyan
cehaletiymişçesine tezahür eden doyumsuz külliyatı yine bilindikten çok öte
arzuların da katsayısında hükmeden devran ötesi yegâne tasavvuru kâh dünyanın
kâh tüm âlemin.
Çıtayı yükselttikçe kabaran inisiyatif.
Zaman daraldıkça artan o pekiştirme
ihtiyacı belki de teyit etme zorunluluğunda biz hala dört dönenirken ırksal bir
pekiştireç kıvamında, nasıl oluyor da soyutluyoruz birbirimizi beraberlik denen
o duygu da sevgi tarhında ölüme terk eden.
Ölüm…
Sürgün benlik…
Yalan…
Yalancı çoban misali onca yeknesak
gıybet ve konan sıfatların koyultuculuğunda bir hutbe tadında iç sesin
kaynaştığı sureler ve evveliyatımızı sonlandırıp sonrasızlığımızı da
içselleştirdiğimiz hele ki hiçlik manifestosunda bir katre de olsa huzurun
eksikliğine dayanamazken ama gölgelerin hitabını da görmezden gelememenin
sunumunda, hazin bir makam yine insanlık tarhında insanlık dışı taarruzların
yitime ve bozguna uğrattığı…
Hazreti Peygamberin sorduğu şu sual
mi de anlık bir duraksama geçiriyoruz?
‘’Kıyamet günü, ümmetimin iflasa
gideni kimdir, bilir misiniz?’’
Akabinde cevabını bilfiil sunduğu
yüce Efendimizin:
‘’Kıyamet günü iflasa giden şudur:
Oraya gelirken, namazı ile orucu ile gelmiştir. Diğer yanda işlediği günahlar:
Misal; şunun malını yemiş, şuna sövmüş, şuna iftira atmıştır. Bu durumda, onun
iyiliklerinden alınır, bu kötülüklerin karşılanması yapılır. İyilikleri
tükendiği zaman da, zulmettiği kimselerin hataları onun üzerine yüklenir,
doğruca cehenneme atılır.’’
Ötesizliğin zannında bir de aşkı
kutsayan evren…
Zamansızlığın ya da amansızlığın
sancısı ile uyutulan benlik ama uyumayan İlahi Adalet.
İmam Cafer Sadık şöyle demiştir:
‘’Ölüm tövbedir.’’
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
‘’Tövbe ediniz ve nefislerinizi öldürünüz.(Bakara,
54)
Surelerin sunumunda huzur; sevginin
hükmünde mutluluk; ibadetin de şartsız koşulsuz yarattığı o huşu üstelik
zerrelerden teşekkül eden ama varlığı da hiçlik ile karşıladığımız ya da
hiçliğin sunumunda bir meşale iken yürek yangını…
O yangın ki; Allah aşkına uzanan, o
yangın ki; her tecelli eden badireyi teselli bilip asla yüksünmeden törpülerken
onca uzvunu bilinmezin ama dirayetinin de sınandığı bilinciyle Allah yolunda
bir kazanım ardına verdiği kayıpların şükrü ve sabrı ile selası verilen her
duygu.