Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 7.06.2017
Okunma Sayısı : 3103
Yorum Sayısı : 4
Günün Yazısı

Bu Yazı 8.06.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Efendim,  kadın  milletine  soracak  olursanız  dünyanın  en  anlaşılır  varlıklarıdır  kadınlar. Ancak  erkek  milletinde  onu  anlayacak  kapasite  olmadığı  için  kadınlar  hep  anlaşılmaz  gelmişlerdir  bu  millete.

Peki  gerçek  nedir?  Gerçek olan  kadının  anlaşılmaz  bir  varlık  oluşu  mu  yoksa  erkeğin  kendi  kütüklüğünden  dolayı  kadını  anlayamadığı  mıdır?

Şimdi  gerçekte  örneği  var  olan  bir  kadın  ve  bir  erkekten  yola  çıkarak  bu  soruya  cevap  verelim.

Erkek,  dünyanın  en  yakışıklı ve  karizmatik  erkeği  değil.  Hatta  bırakın  dünyayı,  Türkiye'yi,  yaşadığı  ilin ,  ilçenin,  hatta  köyün,  mahallenin  en  yakışıklı  ve  karizmatik  erkeği  değil. Zengin  ya  da    ünlü  biri filan  da değil.  Genç  ve  dinamik  desem  değil.  Sosyal  aktivelerde  boy  gösteren  bir  tip  değil.  Tam tersine  tam  bir  ev  kedisi.  Hanımı  ''  Geh  pisi  pisi ''  dediğinde  geliyor,  ''Git  başımdan''  dediğinde  başka  odaya  çekiliyor.  
Sokağa  çıkmak için  mutlaka    karısından  izin  almak  zorunda. Zaten  genelde  karı-  koca  birlikte  çıkıyorlar  dışarıya.  Erkeğin  kimlerle  konuşacağına,  kimlerle  konuşamayacağına  kadın  karar  veriyor; dahası  erkeğin  eline  bir  liste  veriyor  ve  ''  Bu  listede  olanlarla  zinhar  görüşmeyeceksin''  Diyor,  erkek  de  emir  ve  talimatlara  aynen  uyarak  karısının  belirlediği  kişiler  dışında  hiç  kimseyle  görüşmüyor,  tesadüfen  karşılarına  çıkacak  olsa  yolunu  değiştiriyor.  Listede  bulununan  birisini  yanlışlıkla  arayabilirim  de  sevgili  eşimin  şimşeklerine  maruz  kalırım  korkusuyla çok  nadiren  yalnız  başına  sokağa  çıktığında  cep  telefonunu  evde  bırakıyor.   Erkeğin  -  hangi sebeple  olursa  olsun-  kullandığı  tüm  şifreler  kadının  elinde.  (  bankamatik  şifresinden  face book  şifresine  kadar.) 

Şimdi...  Normal  mantık,  ''Böyle bir  erkek  asla  kıskanılmaz.''  Der  değil  mi?  Ya  da  ne  bileyim  en  azından  erkek  mantığı  böyle  bir  erkeğin  bir  kadın  tarafından kıskanılmasını  asla  mümkün  görmez.  Yani  düşünsenize  tuvalete  gitmek  için  bile  karısından  izin isteyen  birini  bir  kadın  neden  kıskansın  ki?  Nesini  kıskansın  daha  doğrusu?  

Ama  gelin  görün  ki  kıskanır  işte.  Vallahi  de  billahi  de  kıskanır.  

İşte  bu  acayip  durumla  ilgili  ''  Neden?''  diye  sorup,  sorduğum  soruya  cevap  ararken  - Her  ne  kadar  aradığım  sorunun cevabını  bulamasam  da-   oldukça  ilginç  bilgilere ulaştım.

Kadın  ve  kıskançlık  öylesine  biribirinden  ayrılmaz  iki  kavram  ki   bir  insanın  Peygamber  eşi  olması  bile   kıskançlık  denen  huyun  önüne  geçemiyor.

Evet...Diğer  peygamberlerin  eşlerinin  kıskançlığı  konusunda herhangi  bir  şey  bulamasam da  Peygamberimiz  Hz.  Muhammed'in  eşlerinden  ikisi  hakkında oldukça ilginç  bilgiler  vardır.

Mesela  eşlerinden  Ümmü  Seleme...  Ümmü  Seleme,  Peygamberimiz  kendisine  evlenme  teklif  ettiğinde  önce  bunu  ''  Ben  çok  kıskanç  bir  kadınım  siz  ise  çok  evlisiniz''  Diye  reddetmiştir.  (  Daha  sonra  evlense  de  ilkin  reddetmiştir.) 

Ancak   kıskançlık  deyince  asıl  üzerinde  durulması  gereken  Hz.  Ayşe'nin  kıskançlığıdır.  

Hz.  Ayşe,  bir  peygamber  hanımı  olmasına  rağmen,  bir ölüyü  kıskanıp  durmuştur  hayatı  boyunca.  Bunu  da  ''Ben  Hatice'yi kıskandığım  kadar  hiç  kimseyi  kıskanmamışımdır'' [1] Diye  bizaat  kendisi  dile  getirmiştir.

Şimdi  düşünün.  Peygamberimizin  ilk  eşi  olan  Hz. Hatice,  öleli  seneler  olmuş,  Hz. Ayşe  ile  hiç  bir  münasebeti  yok  ama  Hz. Ayşe  onun  adının  anılmasına, Peygamberimizin  ondan  övgüyle  bahsetmesine   tahammül  edemiyor.

İşte  burada  erkek  ''  Yahu  ölmüş  gitmiş,  sana  ne  zararı  dokunabilir ki?''  diyerek kıskançlığı  mantıksız  bir davranış  olarak  görse  de  kadın  için durum  böyle  değildir.  Hatta  öyle  ki  Hz.  Ayşe  bile  yanında  -  ölmüş  de  olsa  -  bir  başka  kadından  övgü  ile  bahsedilmesi üzerine  kocası  Resulullah  Muhammed  Mustafa'ya  ''  "Sanki dünyada Hatice'den başka kadın yok... İhtiyarlıktan ağzının dişleri dökülmüş ve bir zamanlar ölüp gitmiş Kureyşli bir kocakarının nesini anıp duruyorsun? Allah sana onun yerine daha hayırlısını verdi.''  Diyor. [2]  

 Hz.  Ayşe  kıskançlık ile,  kendisinden  senelerce  önce  hayata  gözlerini  yummuş  olan  Hz.  Hatice  için  ''İhtiyar, dişleri  dökülmüş,  kocakarı ''  derken  Peygamberimiz  de  muaazzam  bir  vefa  örneği  göstererek  diyor ki  Hz.  Ayşe'ye
"Hayır, Allah Teâlâ bana ondan daha hayırlısını vermedi. Halk bana inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Cenâb-ı Hak bana ondan çocuklar ihsân etti.[3]

Hz.  Muhammed,  Hz. Ayşe'ye  bu  cevabı  verince  Hz. Ayşe , bir  daha  Hz.  Hatice  hakkında  kötü  söz  söylemeyeceğine  söz  verir lakin  kıskançlık  öylesine  bir  duygu  ki,  Peygamber  hanımı  olsa  bile  bu  verdiği  sözü unuttu  ve  bir  başka  gün  üvey  kızı  Fatma'ya  (Hz.  Hatice'nin  kızı )  ''Senin  annen  daha  önce  iki  kez  evlenmiş,  üç  çocuk  doğurmuş,  yaşlı  bir  kadındı.  Oysa  ben  Resulullahla  evlendiğimde  genç  bir  kızdım.  O  bakımdan  ben  senin  annenden daha  üstünüm''  der.

Hz.  Fatma,  üvey  annesi  Ayşe'ye verecek  bir  cevap  bulamaz.  Üzüntü  içinde  evine   gelir.  

O  gün  kızını  ziyaret  etmek  için  evine  giden  Peygamberimiz,  Fatma'yı  üzgün  görünce  bunun  sebebini  sorar.  Fatma  önce  babası  ile  üvey  annesi  arasında  huzursuzluk  çıkacağını  düşünerek  bir  açıklamada  bulunmak  istemese  de  babasının  ısrarı  karşısında  durumu  anlatır  ve  ''  Ayşe,  yine  annem  hakkında  ileri  geri  konuşmaya  başladı''  Der.

Peygamberimiz,  kızını  teselli  etmek  için  ''  Sakın  üzülme.  Senin  annen,  daha  önce  başından  iki  evlilik  geçmiş,  üç  tane  çocuk  doğurmuş  ve  yaşlı  bir  kadın  olduğu  halde  genç   ve  başından  hiç  evlilik  geçirmemiş  olan  bir  Muhammed'le  evlendi.  Ayşe  ise  kendisi  genç  olduğu  halde   53  yaşını  aşmış,  daha  önce  başka  bir  kadınla  evlenmiş,  yaşlı  bir  Muhammed'le  evlendi.''  Der.

Bu  cevap  Hz.  Fatma'nın  çok  hoşuna  gider  ve  hemen  Hz  Ayşe'ye  koşup,  babasından  duyduğu  sözleri  tek  tek  sıralar.

Evet..Burada  bir  noktaya  daha  dikkat  çekmek gerekir:

Kadın,  peygamber  kızı  bile  olsa  intikamcıdır.  Üstelik  de  intikamını  alma  konusunda  gecikmekten  hiç hoşlanmaz.  Fırsatını  bulduğu  anda  intikamını  almaya  bakar.

Hz.  Ayşe  ''  Bu sözler  sana  ait  değil.  Biraz  önce  sen bu  sözlerin  birini  bile  edemedin.  Şimdi söyle,  sana  bu  sözleri  kim  öğretti?''  Diye  sorar.  Aslında sorduğu  sorunun  cevabını  kendisi  de  oldukça  iyi  biliyordur.

Kıssalar  bu  kadar.  Kadın  kısmı  kıskanç  varlıklardır  vesselam.   Kıskançlıklarını  matıklı  ya  da  mantıksız,  haklı  ya  da haksız,  doğru  ya  da  yanlış  bulmamız  hiç  bir  şeyi  değiştirmez.Ve  ayrıca  biz  ne  kadar  mantıksız  bulsak  da  kadın  kısmı  için  yaptığı  kıskançlığın  mutlaka  geçerli  bir  sebebi  vardır. Benim  şu  an  yedi  yaşındaki  kız  torunum  bile  -çok  iyi  arkadaşı  olduğu  halde-  bir  başka  kız  çocuğuna  onun yanında  ''  ne  güzel  gözlerin  var  senin''  dediğim  için  bana  ''  Dedeler,   torunlarının  yanında  başka  çocuklara  güzel  diyemez''  Diye  fırça  atıyorsa  kıskançlık  denen  duygunun nasıl  bir  duygu  olduğunu  ve  nasıl  doğuştan  gelen bir  özellik  olduğunu  varın  siz  anlayın  artık.

 ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


[1](Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 74-76)  
[2](Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr, 20)
[3] (İbn-i Hanbel, VI, 118)

( Kadın, Kıskanç Bir Varlıktır. Peygamber Hanımı Olsa Bile... başlıklı yazı Sami Biber tarafından 7.06.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.