Ya bu
nasıl işkence ya bu nasıl talandır;
Ne
kaldıysa geriye yaksanız da kurtulsam…
Ya bu
nasıl teselli ya bu nasıl yalandır;
Üstüme
koca şehri yıksanız da kurtulsam…
Gözlerimde
birikti yine sabah uykusu;
Yüreğimde
yıllar var sensizliğin korkusu;
Çaresiz
düşlerimin aman vermez ordusu;
Karşıma
birden bire çıksanız da kurtulsam…
Parmaklarım
ucunda gezen tütün sarısı;
Can
verdi kovanında yine gönül arısı;
Belki
sabaha karşı belki gece yarısı;
Tabutuma
çiviyi çaksanız da kurtulsam…
Tarifi
mümkün değil içimdeki ahvalin;
Faydası
yok geceme sabır denen kandilin;
Özlem
denen celladın hasret denen katilin;
Toplanıp
boğazını sıksanız da kurtulsam…
Dinlenmez
oldu artık gönülde komutlarım;
Kanatları
kırılmış dermansız umutlarım;
Gözlerimde
biriken parçalı bulutlarım;
Şöyle
güle oynaya aksanız da kurtulsam…
Ey
benim buram buram hasret kokan ellerim;
Ey
benim adam olmaz Bakırköy’lük hallerim;
Ey
benim akıllanmaz tozpembe hayallerim;
Gözlerime
son defa baksanız da kurtulsam…
Ali
ALTINLI – 09.06.2017
Saat:
00:33