Kanaviçe yalnızlığımı astım asalı başköşeye

Sondan başa gererken içimin telini

Konmadığı ne malum uğursuz baykuşun

Önden cepheli düşlerime?

Feryat figan zaman,

Sancılı evren belli ki kehanet erbabı sefil derviş;

Kıyamda nice sure,

İçim kıyılırken lime lime.

 

Tahliye etmeli anadan üryan sevinçleri,

Hazan da kıymete bindi bineli

Gelmez oldu yazın müjdecisi;

Gelmez oldu hani haziran güneşi dahi küserken

Uzakların ve iblisin şerrine bin lanet,

Kanadıkça kandırıldığımız;

Kandırıldığımız kadar yalın ayak

O sefil düşüş.

 

Alâmetifarika aşkın rehaveti;

Gölgesi kayıp adamların gelmez iken bir araya

İki yakası:

İstanbul gibiyim hanidir;

Yarı ağlamaklı yarı güleç

Mizansenden yok ki kaçış,

Eksildikçe içimin beyitleri.

 

Ne yani şiiri öldürüp şaire benzediğimi mi ima etsem

Ya da şehri terk edip,

Gitsem huzurun dipçiğinde arakladığım bir gün arasından,

Bir gül edasında salınsam ne çare?

Ne çare bülbülün aşkına ihanet etsem?

Sonra da çemkiren iç sesimi öğütsem

Aklımın merdanesinde,

Şövalye mizaçlı hangi âşıksa gelsin

Başına naşının şiirlerimin,

Şiir adında içimin dizginlerinin boşaldığı

Ayrımcı yalanların da girizgâhı hangi hikâye ise

Boşa düşsün aklımın sınırlarından,

Gizemi de edinsin baş tacı

Sorgusuz sualsiz yaşayıp gitsem

Evriminde ruhumun, hangi bahçe ise

Cennette başköşe.

 

Bir meleğin dahi gazabına razıyım

Yeter ki uzağına düşeyim ihanetin,

Sevdiceğim şehrin de solgun asaletine

Dönsem sırtımı

Ve kaçsam yüreğimin baş şehrine:

Adsız kıtaların, yanık tenlerin

Uçuk mizaçların memleketi hangi köşesi ise

Kehanetin sivrilsem içimin bahçesinde

Ve mücbir sebeplerden lav etsem hüznü

Bandıkça düne,

Gömsem keşke ihanet eden tüm ölüleri

Asla görmemek üzere,

Yarına mal etsem mutlu çehremi:

Hani olur da; düşer başım yeniden önüme

Görmezden gel sen yine de

Şu sefil gönlün naşını.

 

Temkinliyim bu kez:

Ne severim ne de dillenirim şarkılarda,

Hutbelerde saklıyım işin aslı:

Kâh bir derviş kâh bir keşiş,

Irağım zamandan,

Irak kalmasam da gönülden.

 

Başı elem sonu kayıp bir kelam;

Menzilinde dinginliğin özlemi;

İçtimadaki iç sesin de rahmeti

Yine hangi siperse benlik konuşlu,

Hangi dirayet ise kayıpların baş tacı,

Külliyen özlemin ilahını sırtlanmışken gecenin bir vakti,

Gündüzleri azat ettim çoktandır o kaygan zamandan;

Sadece geceden ibaretim ve de siyahtan,

Tek beyazım içimin masum lehçesi,

Diri varlığı ise evrenin, mazlumun tek İlahı.

 

Kardıkça kanadığım;

Kanın bile beyaza ihaneti olmamalı benliğin tüzüğü,

Şanlı bayrağımın renginde içimin asaleti,

Ölüm bile güzel

Örtündüğüm kadar ördüğüm dünün yasına

Tekmili hüzün yarını meçhul

An’ı saklı nizamda,

Aradığım değil düşen nasibime;

Aşk gibi diri hücrelerin de büründüğü sefalete can kurban

Yine mimarı evrenin,

Yine dili zarı gök kubbenin

Kim bilir belki de olmazın oluru bir dileğin

Gerçekle buluştuğu tat kadar şerbetli iken

Sunduğum meramın. 

( Haziran Güneşi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.06.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.