Okumak, okumak ve yine okumak. Alâk Suresinde yaratıcımız Allah'ın ilk
emrinin ''OKU'' olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Keşke şöyle bir cümle
kursaydım ''Alâk Suresinde yaratıcımız Allah cc'nın ilk emrinin ''OKU''
olduğunu bilmeyen yoktur, bilip de okuyan da çoktur.'' Biz henüz Türk Toplumu
olarak çok okuyan bir toplum olamadık, olmaya çalışıyoruz. Gelişmiş ülkeleri bu
konuda ne zaman yakalarız, işte o soruya cevap vermemiz zor biraz.
Osmanlı'nın yıkılma sebeplerinin de başında gelir eğitim ve öğretime gereken
önem ve ciddiyetin verilmeyişi... Oysa ki o Kur'an'ın ilk ve en büyük muhatabı
da bizleriz. Muhafaza içinde duvarlara astığımız için biz o yüce kitap Kur'anı,
sadece şekil olarak bizim kitabımız olmuş. İnsan merak etmez mi Rab Yüce
Yaradan Allah cc. hangi ayette neleri emretmiş, neleri yasaklamış, insana nasıl
yol göstermiş... ''İlim Çin'de bile olsa gidin alın.'' diyen bir peygamberin
sözünü niye unutur ki bu Müslümanlar...
''OKU'' dendiği zaman, hem de en büyük amirimizin emri olduğuna göre, okuyalım
ve okutalım. Kitabımız Kur'an ile birlikte hayatı okuyalım. Yaşadıklarımıza
anlam verelim, hayatımızda anlam kazanacaktır. Eğer ki imani ve itikadi
bilgilerimiz sağlam ise, daha sonrasında okuyacağımız hiç bir kitap da bizi
güzel dinimizden uzaklaştıramayacaktır. Okumak, her ne olursa olsun, insanın
ufkunu açar, zihnini çalıştırır, hayata alıştırır, yüreğimize sevgi ve iman
tohumları eker. Ve biz o ekilenlerin hasadını da ahirette biçeriz Allah'ın
takdiri ve dilemesiyle...
Okumadan geçirilen bir gün kaybedilmiş bir gündür. Geçenlerde siz de
rastlamışsınızdır. ''İyi ki okumadım.'' diye kendisi ile övünen bir zatı
muhterem vardı içimizde... Tabi ki okumadan kastı lise ve yüksek tahsil
bahsettiği şey... Takdir sizlerin fazla da değinmek istemiyorum, kendi
cahillikleri içinde bocalayıp duruyorlar. Geçmiş zamanlarda yapılan bilimsel
bir araştırma da okuyan insanların Alzheimer hastalığına yakalanma risklerinin
okumayanlara nazaran yüzde elli daha az olduğunu saptamışlar bilim adamları...
Gutenberg'in matbaayı icadından çok uzun zaman sonra yurdumuza gelmiştir
matbaa... O zamanın geri kafalı adamları, matbaanın şeytan icadı bir alet
olduğu düşüncesini topluma yaymışlar ve bu nedenle ilim de teknik de bir türlü
ilerleyemeyen, yerinde sayan bir toplum olmuştur Osmanlı... En başta eserleri
el ile yazan hattatlar karşı çıkmıştır matbaaya... Tabi ki gelirleri azalacak,
bir müddet sonra da elle yazı yazan kalmayacaktır. Çağı ve gelişmeleri yakalayamayan
bir Osmanlı'da yirminci yüzyılın başında yok olup gidecektir...
Okumak beni, bizi, sizi iyi insan yapar. Okuduğunuz kitaplar ile muhatap
olduğunuz yazarların, gizemli dünyalarına, engin ufuklarına yelken açarsınız.
Yüzlerini görmediğiniz, ellerini tutmadığınız, sarılıp öpmediğiniz bir sürü
dostunuz vardır. Kamuoyunda zararlı diye tabir edilen kitapların bile bir dolu
yararı vardır, eğer ki sizin donanımınız sağlam ise... İçi boş kafalara,
donanımsızlara bazı yasa dışı kitapların zararı büyük olacaktır. Her zaman
çocuklarımızı, okumaları için destekleyelim, insanın ve insanlığın kurtuluşu
kitapların sayfaları arasındadır unutmayalım. Bilgili ve kültürlü yetişen
çocukların kendine güvenleri de sağlam olacak ve girdikleri ortamlarda her
zaman fikirlerine değer verildiği gibi, saygınlıkları da olacaktır. Hepinize en
derin sevgi ve saygılar...