Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 18.07.2017
Okunma Sayısı : 1965
Yorum Sayısı : 4
Günün Yazısı

Bu Yazı 19.07.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Bir  fıkra  ile  başlayayım.  

İki  Türk arkadaş  Fransa'da  bir  restorana  girmişler.  Girmesine  girmişler  ama  Fransızca  bilmedikleri için  garsona  ''  Şu  yemeği  getir,  bu  yemeği  istiyorum''  nasıl  diyecekler?

Arkadaşlardan  biri  ötekine  ''  Yahu  restorana  geldik  ama  nasıl  yemek  ısmarlayacağız?  Ne  sen  Fransızca  bilirsin  ne  ben''  Deyince  öteki  ukala  ukala  cavap  vermiş:  ''  Fransızca  aslında  çok  kolaydır.  Her  kelimenin  sonuna  bir  ''siyon''  ilave  ettin  mi  işlem  tamam''

Daha  sonra  ukala  arkadaş  seslenmiş  garsona

-Garson !  İki  porsiyon  biftek siyon. Az pişmis  siyon...  Yanında  salata  siyon.

Garson  başını  sallamış  ve  hemen  iki  porsiyon  az  pişmiş  bifteği  getirmiş.

Ukala  vatandaş  devam  etmiş.

-Garson !  İki  bardak siyon  kırmızı  şarap  siyon

Garson  koşa  koşa  gitmiş  ve  iki  bardak  da  kırmızı  şarap  getirmiş.

Yemekten  sonra  ukala  vatandaş  yine  seslenmiş

-Garson !  İki  porsiyon  künefe  siyon.

Hayrettir  ki  garson  bir  dakika  içinde  iki  porsiyon  da  künefe  getirmiş.

Öteki  arkadaş  hayretler  içinde  ''  Ulan  gerçekten  de  Fransıca  ne  kadar  kolaymış''  Deyince  garson  hafifçe  eğilmiş:  ''  Ben  olmasaydım  Türk siyon,  siz  bu  Fransızca  ile  yerdiniz  bok siyon ''  

...................


Eeee,  bu  fıkra  ile  yukarıdaki  başlığın  alakası  ne?

Alakası  şu:

15  Temmuz  2016  Tarihinde  bu  ülkede  bir  darbe  yapılmak  istendi.  Ancak  o  darbeye  katılan  - üzerinde  Türk  askeri  üniforması  bulunan  -  alçak  sayısı  kaçtı  hiç  merak  ettiniz  mi?  Ya  da  ne kadar  tank,  ne  kadar savaş  uçağı,  ne  kadar  helikopter  kullanıldı?

Genel  Kurmay  Başkanlığının  resmi  açıklaması:  

Tüm  yurtta  toplam  8651 askeri personel, (  general,  subay-  astsubay,  er  ve  erbaş  dahil )   35 savaş uçağı, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi, 3992  çeşitli  etki  gücüne  sahip  silah...

Türk  ordusunun  mevcut  askeri  gücünün sadece % 1,5  i  yani. 

Ordunun  geri  kalan  %  98.5 i  bu  hain  girişimin  içinde  yer  almadı.

Yani  evet  halkın  direnişini  hiç bir  zaman  yabana  atmamak,  249  Şehidi  hiç  bir  zaman  gözardı  etmemek lazım  ama  Türk  orsdusunu  da  öyle  yabana  atmamak  lazım.  

Hele  hele  de  ''  Tanka  kafa  atarak,  gökdelenin  üzerine  çıkıp  jetin  üzerine  atlayarak  veya   F-16  ya  levye  demiri  atarak,  iki  tane  kıytırık  çöp  kamyonunu  kışlanın  kapısı  önüne  çekerek  darbeyi  önledim''  Türündeki  aşırı  abartılı  kahramanlık (! ) hikayeleri  maalesef  bu  vatanı  parçalamak  için  fırsat  kollayanlara  adeta  bir  moral  aşısı olmaktadır.  Öyle  ya  koskoca  Türk ordusu  tanka  kafa  atmak  suretiyle  durdurulabiliyor (!),  İki  tane  çöp  kamyonunu  kışlanın  önüne  çektin  mi  tanklar  kıpırdayamıyor(!)  Gökdelenin  üzerine  çık,  salla  levye  demirini,  keklik  gibi  avla   F-16  uçaklarını(!) Bu  kadar  basit  mi?

Yani  bir  yerde  teröriste  ''  Türk  ordusundan  korkmayın.  Kışlanın  önüne  iki  çöp  kamyonu  kyun,  uçaklara  da  sallayın  levye  demirini  işte  bu  kadar  basit  onları  durdurmak''  mı  denmek  isteniyor?  

Kıbrıs  Barış  Harekatında  Beşparmak  Dağları  gibi  dimdik  dağlara tank  çıkarmış  olan  bu  ordunun  tanklarını  iki  kıytırık  çöp  kamyonuyla  durdurmak  mümkün  müdür?

Türk  ordusu  -  hiç  bir  silah  kullanılmadan  -  bu  kadar  basit  bir  şekilde  durdurulabiliyorsa kışlaları  asker  ve  askeri  araçla  doldurmak  yerine  hiç  bir  silahı  olmadığı  halde  koca  bir  orduyu  durdurabilen(!)  bu  silahsız  sivil  güçlerle  doldurmak  daha  mantıklı  değil  midir? 

.......................

Şimdi  sanırım  daha  net  anlaşıldı yukarıdaki  fıkrayı  neden  yazdığım.

15  Temmuz  günü   Ümit  Dündar Paşa aslanlar  gibi  kükremeseydi?

Astsubay Kıdemli  Başçavuş Ömer  Halisdemir,  Semih  Terzi  denen  haini  alnının  çatından  vurup  gebertmeseydi? 

Binbaşı  Barış  Dedebağ  ''  Bundan  sonra  canını  düşünen  soysuz  köpektir.  Ya  devlet  başa,  ya  kuzgun  leşe ''  demeseydi?

Tankın  içindeki  ya  da  herhangi  bir  noktayı  işgal  etmek  için  gelen  asker  yaptığı  şeyin  basit  bir  tatbikat  değil  de  bir  darbe  girişimi  olduğunu  anlamasaydı.  Veya  anladığı  halde  teslim  olup  silah  bırakacağı  yerde  ateş  etmeye  devam etseydi?  

Daha yüzlerce  komutan  ''  Hiç  bir  asker  veya  araç  kışlasından  dışarı  çıkmayacak ''  Demeseydi? 

Düşünmek bile  istemiyorum.

Peki  vatandaşın  sokağa  çıkması  ''tırışkadan   nameler''  miydi?   Yani  bazı  uyuz  sokak  köpeklerinin  dediği  gibi bu  bir  tiyatro olduğu  için   o  gece  kafayı vurup  yatmalı mıydı  halk?

O  gece,  asla  bir  tiyatro  değildi.  Çünkü  meydanlarda,  sokaklarda,  köprülerde,  Genel  Kurmayın önünde,  Emniyet  Müdürlüğünün,  Özel  Harekat  Merkezinin,  TRT nin  ve  daha  nice  kritik  öneme  haiz  yerin önünde  neredeyse  hiç  bir  tiyatrocuya   rastlamadık.  Tiyatrocular  2013 deki  Gezi  eylemlerinde  sokaklara  dökülmüş  ve  üzerlerine  düşen  görevi yerine  getirmişlerdi  ama  15  Temmuz  akşamı  ortalıkta  yoktular. O  tiyatrocular  2013  de  oyunlarını sahneye  koymuş  sonra  perdeyi  kapatmışlardı.  Şimdi  bekledikleri  şey  bir  Nato  ya  da  AB  müdahalesiydi.  17-25  Aralık  olaylarında  ''  Bizim senelerdir  yapamadığımızı  Fethullah  Gülen  bir  gecede  yaptı.  Teşekkürler  Fethullah  Gülen''  Diyenler  yine  Fethullah  Gülen'e  teşekkür  ve  başarılarının  devamı  için  dua  etmekle  meşguldüler.   

Halk  sokağa  çıkmalıydı o  gece.  Çünkü  daha  önceki  tüm  darbelerde  pusmuş,  sinmiş  kendisini  göstermemişti.  Öyle  olunca  da  darbeciler  ''  Halk  da  bizim  yanımızda''  demişlerdi.  

Gerçekten  de  gerek  27  Mayıs  darbesinde,  gerek  12  Eylül  darbesinde  halk  darbecilerin  yanındaydı  çoğunluk  olarak.  Onların  yaptıkları  darbe  anayasaları  büyük  çoğunlukla  kabul  edildi.  Ama  yaşanan  acılar  da  hiç  bir  zaman  hafızalardan  silinmedi.  

İşte  bu  sebepledir  ki  Halk 15 Temmuz 2016 da  ''  Hayır..Bu  sefer  sizin  yanınızda  değiliz.  Bu  ülkede  bir  daha  darbe  yönetimi görmek  istemiyoruz''  Demek  için  sokağa  çıkmalı  ve  orduya  ''  Hayır  kardeşim,  hayır  aslanlarım.  Hayır  canımın  içi.  Artık  darbe  yönetimi  istemiyoruz''  Demeliydi.  Bunu dediği  takdirde  askerin  mesajı  almaması  mümkün  değildi.  Çünkü  o  da  bu  halkın  bir  parçasıydı.

Nitekim  asker  bu  net  mesajı  aldı. O  bakımdan  halkın  sokaklara  çıkmasını  da  asla  ve  asla küçümsememeli. 

Bitirirken  çok  açık  ve  net olarak   şunu  söyleyeyim:

Eğer  o  gün  askerin  tamamı  darbeye  dahil  olsaydı  siyon.  Millet  olarak  boku  yemiştik  siyon.  Çünkü  siyon,  bu  dünyada  Türk  ordusunu  durduracak  bir  güç  yoktur siyon...Bilmem  anlatabildim  mi? 

Allah  feraset  sahibi  komutanlarımızı,  kahraman  ordumuzu  başımızdan  eksik etmesin.  

Daha  da  özetleyecek  olursak:

15  Temmuz  Darbesini  önleyen öncelikle  askerdir.  Sonra  kahraman  Türk  polisi...  Gerek  askerin,  gerekse  polisin  enerji kaynağı  ise  o  gün  sokaklara  çıkan  halktır.  

Allah  bu  ülkeye  bir  daha  15  Temmuzlar  yaşatmasın.

15 -  16  Temmuz  2016  da  hain  bir  darbeyi  önlemek  uğruna  hayatlarını  hiçe  sayan  tüm  şehitlerimize  Allahtan  rahmet,  gazilerimize  sağlık  ve  selamet  diliyorum.

Son  bir  şey  daha...

15  Temmuz  şehitlerini  asla  unutmamalı,  o  günün  ruhunu  hep  canlı  tutmalıyız.  Eyvallah...Ama  yurdun  her  tarafında  hergün   hain  teröre  kurban  verdiğimiz  şehitlerimizi  de  asla  unutmamalıyız.  Onları  sadece  bir  kaç  saniyelik  haber  olarak  verip  tüm  tv  kanallarını  ve  yazılı-görsel  medyayı  yaklaşık  bir  senedir  sadece  15  Temmuz  şehitlerine  tahsis  etmek  benim nazarımda  kabul  edilebilir  bir  anlayış  değildir.  Şehitlerimizi  yine  şehitlerimizle  rencide  etmeyelim. 



( Türk Ordusunu Bu Kadar Hafife Almayın. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.