Bizler çok gürültülü yaşamayı sevmeyen insanlarız. Gençlikte de böyleydik şimdi de böyle ömrümüzün sonuna kadarda böyle devam edecek. Bazen bakıyorum yolda arabalarda cakada cukada teybin sesini sonuna kadar açmış arkadaşlar güya müzik dinliyorlar; bence kulaklarına ve ruhlarına yazık ediyorlar...


Birçok Avrupa ülkesinde adamlar yasalar ile bu gürültülerin önüne bir şekilde geçmişler. Böyle davrananlara ve davranmakta ısrar edenlere hemen cezayı kesiveriyorlar. Çoğu kimsenin gereksiz yere korna veya klaksona bastığını göremezsiniz. Hele hele hastane okul gibi yerlerde bu önlemler ve cezalar daha da katlanarak uygulanıyor kendi vatandaşlarına...


Bir pazar sabahı göl kenarında ki mükemmel sessizlik kadar insanı dinlendiren ruhunun derinliklerine işleyen başka bir olgu var mıdır?


İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi yurdun büyük şehirlerinde insanlar gelirleri nispetinde şehrin dışında ki yerleşim birimlerine taşınmaktadırlar. Elbette bunun her açıdan onlara faydası sayılmayacak kadar çoktur. Burada kalabalıklar şehir merkezine göre nispeten azdır. Şehirde ki her türlü alışveriş imkânı buralarda da fazlası ile vardır. Park sorunu diye bir problem büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Daha elit ve saygın insanlar ile kişi bir araya gelmektedir. Caddeler ve sokaklar geceleri ve gündüzleri daha sakindir bu yerleşim yerlerinde...


Kuru gürültü deyimini bazı televizyon programları içinde, bazı gazete yazıları içinde kullanabiliriz aslında. Günümüzün televizyon dünyası yavaş yavaş insanlara bir şeyler vermekten öte, insanları eğlendirme, vakit öldürme nitelikli programlara daha fazla ağırlık vermektedirler. Bu da insanın kültürel, toplumsal ve psikolojik gelişimine katkı sağlamadığı gibi, düşünmekten uzaklaştırmakta, insanı geri götürmekte ve asosyal bir varlık olarak kalmasına neden olmaktadır.


Dilimizde güzel bir deyim vardır ki çoğunuz bilirsiniz bunu ''Kuru gürültüye pabuç bırakmamak''derler. Biz de millet olarak bunu kendimize ilke edinmeliyiz. Toplumda beğenmediğiniz bir şey mi var? Hemen ilgili yerlere mesaj atın, telefon edin, ya da en azından başka bir arkadaşınıza söyleyin, o sizden duyar belki o telefon eder. Toplumsal duyarlılık bir toplumun ileri gitmesinde çok önemli bir olgudur. Güzel bir Kızılderili atasözü derki ''Bu topraklar bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.''


Bir tarihte semtimizde kendi keyfine göre ekmek bayisini açan kişiyi telefon ederek belediyenin ilgili birimine şikayet ettik bir kaç arkadaş ile birlikte. Belediye ilgilileri de gereken işlemi yaptılar bayi hakkında. Arabadan kağıt ve sigara atanları mutlaka uyarın veya en yakın polise bildirin. Anlasınlar duyarlı insanların gözlerinin üzerilerinde olduğunu. Bir mesajınıza bir telefonunuza mal olur belki ama, bu bir toplumsal bilinç, toplumsal sorumluluktur...


Bu toprakları yaşanılır kılmak en büyük ferdinden en küçüğüne kadar hepimizin sorumluluğunda. Çevremizdeki devletlerin birçoğun da karışıklıklar var, huzur bir türlü gelmiyor. Bizleri de ateş çemberinin içine çekmeye çalışıyorlar bir şekilde. Emperyalistlerin aramızı bozmak için büyük çabası var alenen ve el altından. Onlar çekip gittiği zaman bu coğrafyadan biz o komşularımız ile baş başa kalacağız yine. Savaş için askerimizi ve ulusumuzu kışkırtanlara karşı asla kuru gürültüye pabuç bırakmamalıyız. Lakin yurdumuzun Güneydoğusu'nda ki olaylar da yüreğimiz yakmaktadır alabildiğine. Yurdumun kahraman evlatlarının da bir gün mutlaka bunun üstesinden geleceğinden asla şüphemiz yoktur. Burada noktalarken yazımı hepinize en derin sevgi ve saygılar...

( Kuru Gürültü başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 21.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.