Yorgun bir iş gününden sonra eve gelmişim. Yemeğimi de yedikten sonra
üstüme hafif ağırlık çökmüş. Yani hafif ağırlık olmaya hafif ağırlık da,
televizyon da ki kanalları zaplayınca saçma sapan vurdulu kırdılı filimler ve
diziler daha da ağırlaştırıyor insanı. Haliyle insanın sinir katsayısı tavan
yapıyor...
Filimin etiketinde Amerikan ya da İngiliz yazması o filmin benim gözümde saçma
sapan bir film olarak kalmasını engellemiyor. O an da baba Kemal Sunal bunların
yanında sen kralsın yerin dolmaz diyorum yerin dolmaz. O meşhur ?Ha babam
Sınıfını' yüz kere seyret, yüz birincide aynı espriye yine gülüyorsun.
Öbürlerinin tekrarını iki üç kere seyret yüreğin ve beynin kaldırmıyor.
Yine bir başka kanalda etiketinde müzik yarışması olan bir program ve seçici
koltuğunda oturan tanınmış sanatçının saçma sapan ve hatta sapan lastiği bile
olmayan esprileri. Arkadaş stand up yapsa milleti zorla tebessüm ettirir...
İstemeye istemeye yine zaplıyorum başka bir kanalda polisiye bir dizi, Kahraman
Türk Polisinin maceraları. Bir kaç gün sonrada milletin bayıldığı ve de
gurtların bol olduğu onların deyimi ile fenomen olmuş benim gözümde ülkeye kin
ve nefret tohumlarından başka bir şey ekmeyen vadinin birinde geçen dizi. Tüh
ne çok şey kaybetmişimdir kim bilir şimdiye kadar hiç seyretmediğim için, hay
Allah...
Seyrettiğim bir tane baba dizide var yani hepten televizyondan kaçan bir adamda
değilim. O da TRT-1 de salı günleri yayınlanan SEKSENLER dizisi ki içinde benim
ve benim yaşındakilerin çocukluğundan ve gençliğinden bir dolu kırıntılar var.
Varolsunlar bu diziyi yapanlar alınlarından öpüyorum...
Adam otuz beş kırk bin metreden paraşüt ile atladı dünyaya herkes de hayret ile
izledi gözlerini fal taşı gibi açarak. Adam oraya kadar çıkmışsın bas git devam
et aya kadar çık hiç olmazsa. Sonra iner otuz beş bin metreye yine atlarsın...
Yazık, bu vurdulu kırdılı dizilerde ki figüranlara adamlar üç beş saniye
görünüyorlar sonra küt hemen öldürüveriyorlar. İnsan hiç olmazsa bir komedi
dizisinde figüran migüran olurda orada hem bizi gülmekten öldürür hem kendi
gülmekten ölür. Çocukluğumuzda televizyon tek kanallı iken sulu sepken
ağladığımız Türk Filmlerine mendil yetiştiremiyorduk, o zaman selpak daha
piyasaya çıkmamıştı, gözlerimizi annemizin bez mendillerine silerdik.
Şimdilerde komedi filimi niyetine seyrediyoruz o da ara sıra...
Bizler lisedeyken Ferhan Şensoy ağabeyimizde daha yeni yeni piyasaya çıkmıştı.
Televizyonlarda hem yazar hem oynardı. Biz de onun esprilerini televizyondan
öğrenir sınıf arkadaşlarımıza satardık para pul telif ücreti almadan. Arada
bizim de esprilerimiz olurdu tabi ki kişiye özel. İşte böyle sinir katsayısını
arttıran olaylar olduğu gibi azaltan olaylarda oluyor, zaten onlar da olmasa
insan şu hayatta nasıl rahat eder de sinirlerini nasıl yatıştırır ki. Bu sinir
katsayısı, memurlarım maaş katsayısına benzemez kesinlikle, memur maaş
katsayısı artınca insan mutlu olur, sinir katsayısı artınca insan sinir hastası
olur. En derin sevgi ve saygılarımla sinirsiz günler...
EKİM 2012