Belkiler doğruyorsan hayatın göbeğine, dur ve dinle sadece bir de eklemlerini ağrıtan gerçekleri belle.

 

Kovuşturmalı mı ne?

 

Gelişi güzel ya da düzenli bir seyir izlerken ve atılan tohumların toprakla buluştuğu an’ın da resmini çekmeli: yok, yok ne öz çekim maharetiyle ne de gülücük verdiğimiz bilakis ansızın peyda olan bir tebessümü kucaklarken, tıpkı aşk ile hayatın buluşması gibi. Nasıl mı oluyor peki? Zor değil; sadece hayalini kurmaya bile yeltenmediğiniz duyguların verdiği rehavet ile sokulun kendi yüreğinizde ne kadar boş alan varsa ve bırakın, kim varsa demirini atsın yüreğinize kâh izin almadan kâh bilmediğiniz.

 

Kıtalar aşsanız da, dünyanın merkezine sunsanız da ayak izinizi ne farkınız var kuru bir çiçekten eğer ki duyumsamayı duyumsatamıyorsanız? Nereden başlamalı gibilerinden soruları es geçmek en güzeli zira yaşattığınız kadar yaşarsınız.

 

Yola çıkma telaşından da uzak olmalı ve sere serpe yaşamak makbulü belki günümüz gerçeğinden uzak zira her şeyin ve herkesin bir randevusu var.

 

Kilitli bir sandıkta saklı tutmak ya da meşk eylediğimiz bir günü feveran edip de körelen inançlarına insanlığın altın tepside sunmak lakin ne gözüne soka soka ne de gösteriş amaçlı bilakis pekişen mutluluğu yine evrenle bölüşmek akabinde hüznü diri tutan ne ise bu sefer paylaştığımız kadarını yok saymak ne de olsa insan insanın zehrini almıyor mu?

 

Çok zaman geçti üzerinden çok zaman bir de teğet geçmesini umup da yörüngeye girenler yok mu ya da uydusu olduğumuz aşk masalları ve aşkın erbabı nicesi?

 

Zanları gömme umuduyla çıkıp da yola sıfatları bölüştürürken şahısların usturuplu kayyumuna sonra da dirayeti sınanan hangi fani ise, aklı evvel bir destur misali, adımlamaya başlamak; ne muteber bir yenilgi ne de arzu edilen bir son sadece gölgeleri yok sayıp kendi gölgemizi de kışkışladığımız o lahit boyunca süregelen muhalif mensupları yine güruhların kesişme noktasında payidar kıldığımız kadar kılındığımız.

 

Ahmak bir yolcu yine yolculuğundan bihaber oysaki ukde kalan sırlarını da boca etmek isterken bilinmezin kuytusunda rahvan bir aşkı beyhude söylemlerde tüketirken.

 

İnsana dair ama insanlıktan almayıp nasibini belki de insanlığa dair kıstaslara haiz olup insan olarak nitelendirmediklerimiz. Karman çorman bir aklın hizaya geldiği o çıkış noktası aslında bariz olsa da biz keyfi olmasa da sehven görmezden gelip yine bilfiil sorgulandığımızdan bihaber, esefle yürümeyi de pek sindirememişken.

 

Gönül ister de ister, bazı bazı nükseden ritüelde konaklamak zaman zamansa zaman ve mekân haricinde bir kelama ya da bir duyumsa sığınmak ki sağalttığımız kadarıyla mutluluğu da yüreklere peşkeş çekerken hele ki kınadığımız değil de kına yaktığımızın gerekçesi beyhude üzünçleri yok saymak ve manen kutsanana malulen gerekçeler sunmak…

 

 

 

 

 

( Eklemleri Ağrıtan Gerçekler... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.