Televizyon yurdumuza ilk geldiğinde tek kanallı TRT ile ne güzel geçinip gidiyorduk. Hatta eski cumhurbaşkanlardan birinin dediği gibi ''Alman TRT'si''bile vardı. Bu işin şaka tarafı tabi. Siyah beyazdı o zaman gözümüze görünen her şey, belki televizyon gibi, yaşantımızda renksizdi; ayırdına varamıyorduk hayat mı yoksa televizyon mu daha renksiz...


Şimdilerde tabi çok farklı durumlar var. Evin salonunda büyük bir televizyon, oturma odasında bir tane, bir de oğlanın odasında toplam üç televizyon. Akşam olduğu zaman haliyle yemekten sonra hep beraber salonda oturuluyor. Benim televizyonda izlediğim hiç bir dizi yok şimdilik çok şükür, bunun içinde kendim ile gurur duyuyorum, çünkü gerçek hayat, hiç dizilerdeki gibi değil, çok farklı, yaşayarak, acı çekerek, hata yaparak öğreniliyor herşey. O dizilerde ki sünepe kahramanlarla, somun pehlivanları ile kendimi niye özdeşleştireyim ki...


Ben varsa yoksa kültür ve sanat proğramlarını, haberleri, belgeselleri, çok nadiren de spor proğramlarını izlerim. Tam o saatlerde hanımın ya da oğlanın dizisi ile çakışıyorsa benim program, mecburen didişiyoruz. Oğlum odasına iniyor orada devam ediyor, hanım salonda kendi dizisine takılıyor, Sünger Bop'çu kızımda ona doğru seyirtiyor usulca, mecburen biz de Sünger Bop'çu olduk bu sıralar. Bir iki dakika kızıma eşlik ettikten sonra, ben de okumaya ve bilgisayar başına geçiyorum; mecburi istikamet yani sizin anlayacağınız...


Birbirimizin yüzünü çok az görür olduk. Arada mutfakta, arada evin koridorlarında karşılaşıyoruz, selamlaşıyoruz, hal hatır sorma, buyursunlar bir çayımızı kaavemizi içmeye, bizim odaya da bekleriz muhabbetleri...Valla o kadar çok yerli dizi var ki, bölüm bittiğinde, insan hangi dizinin konusu nerede kaldı, onu ya karıştırıyor ya da unutuveriyor...


Arada hanım seyrederken salonda, ben de laf olsun diye takılıyorum, başlıyorum hanıma yağmur gibi sorulara''Bu kim hanım''hem bakıyor hem cevap veriyor''İkisi sevgili şunlan şu, öbür yaşlı kadın adamın kayınvalidesi aralarını bozmaya çalışıyor''hem seyrediyor hem anlatıyor. Bir ara da mafyavari diziler pek revaçtaydı, yine de var ya...


Bir de fenomen olmuş, gurdun bol olduğu vadi var. Benim oğlan pek bir seviyordu, bir ara küçük dayısı alıştırmışdı. Her bölümde onbeş yirmi kişi telef oluyor''Oğlum bu gidiş ile bunlar diziye figüran yetiştiremeyecekler''dedim, sonra o da bıraktı izlemeyi...


Hepimiz ayrı ayrı odalarda olduğumuzdan ve bendeniz ile oğlan ''Tembellikten eşeğe dayı çağırdığımzdan''bağıra çağıra her şeyi hanımdan istiyoruz.''Hatun suuuuu, hatun ayran, hatun gazoz, hatun ekmeğin arasına domates peynir içim kıyıldı'' o da sağ olsun çok hakikatlidir yüksünmeden yapar dediklerimizi...


Bildiğim kadarı ile Avrupa ve Amerika'nın gelişmiş ülkelerinde kimse doğru düzgün televizyon seyretmiyormuş. Eeee o zaman ne yapıyorlar? Okuyorlar, okuyorlar yine okuyorlar; dolayısıyla onlar koşar adım gidiyor, biz de birerli yürüyüş kolunda ağır aksak...
( Televizyon İle Birlikteliğimiz başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 24.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.