Sustuğumu biliyor musun?
Yakut gözlerinde iri damlalar
gördükçe
İçimin ahkâmlarına karalar bağlayan
Şeceresini hüznün…
Bayat şarkılar k’anıyor an ve an
Tutuşan kelamın biri bin para
Keşke hizaya gelse mahrem acılarım,
Acıyı tadıp da üstüne bir yudum suya
hasret
Sevginde yoğrulduğum çocuk
hülyalarım.
Andıkça adını rahmetin
Kıpraşan sezilerimde nice gel-git:
Soytarı ve fukara şu faninin
Demediklerine kani Rabbimin
merhametine sığınıyorum.
Dediklerine kanıp da aldanıp bir ömür
Hala pencerenin önünde sükûta ve
sevgiye hasret
Yolculuğumda irili ufaklı
hezeyanlarım…
Demleniyorum ki rahmet bildiğim
Nice merhem ve nice elem yüklüyüm,
Hali hazırda gözüm kapıda
Ve resmigeçit yapan alayına isyanım
Tüm evrenden tüm benliğime yayılan…
Şimdilerin yolcusuyum zaten
İrili ufaklı yolculuklarla kelamını
sakladığım ve sakındığım.
Us’um yalan söylese de
Zannımca hangi kelamı sahiplendiğim
de yalan anne.
Sözlerin telaşındayım sözüm ona
Bilinmedik niyazlarımın yalancısı şu
penceremdeki hilal
Bir de kerametine yığdığım sayısız
nükte,
Şimdi gelsem bir türlü
Gelmesem tefe koyarlar hem de süslü
püslü
Nidalarında savururlar adımı.
Sen ki elimdeki tek gerçek,
Ben dünden geçtim bile serzenişim bil
ki kendime
Ve ziyan olan yıllara atfım
Zerre kadar hükmüm olsaydı demelerime
hicabım
Bir de yaralı mabedimde
İçime akıttığım kalemin gözyaşı.
Yine şeceremde sakil bir reçete;
Sökemediğim dilinde saklıyım evrenin
Sükût dileyip de dillendiremediğim
soytarı ahkâmların peşi sıra
Hangi sırra vakıfsam sezilerimi
aldırabildiğim kadarım.