İstanbul’da yağmur yağacak, Meteorolojiden ihbar üstüne ihbar, “Aman dikkat!”, kabusu yaşamak istemiyorsanız, tedbirinizi alınız!


İstanbul’da deprem olacakmış, Rasathaneden yorum üstüne yorum, ya olursa, kaç bina yıkılır, kaç insan ölür, kaçın İstanbul’dan gidin Konya’ya… Bakmışsın, bu haberden sonra şakacıktan bir deprem olur Konya’da da, 3 şiddetinde…   


İstanbul’da feci trafik kazası, Kapanmadık yol kalmaz! Kazazede, can derdinde, trafikte bekleyen isyan derdinde!  Bu sıkıntıya can mı dayanır, kaçın İstanbul’dan kaçın…


İstanbul’da yoğun iş hayatı, trafik derken yaşamıyoruz. Bu nasıl bir kader deriz! Her ferdinde başka felaket … şikayet! 


İstanbul çok güzel bir şehir, hani yirmi dört saat gezsen gezesin gelir… Herhalde tek gezende, keyif sürenden felaket kelimesi dile düşmez! Dışarıdan gelen yerli yabancı turist, keyfini sürer! Tatlı hatıraları kaldığı bir kaç güne sığdırır. Döner memleketine adeta der, “Taşı toprağı altın, boğazı sefa, çamuru şifa; kim yorulur ki, uykuya sarılır ki…”  


Nedir o zaman bu felaket tellalıcının muradı ki… İstanbul’dan ne alıp veremediği var ki, fazla sevgi maraz mı doğurur nedir sanki… Buna rağmen kimse yerinden kıpırdamıyor, nüfus her geçen gün artıyor… hayat dinamiğinden bir gram vermiyor! İstanbul koca şehir, kocamıyor! 


Hani bu felaketler olsa, Aman Allah’ım, düşünmesi bile acı veriyor. Allah korusun. İstanbul helak olur yoksa! Baksana her yer ray hattı oldu, ulaşım hızlandı, trafik vızlandı… Trafik terörü metro raylarında sonlandı…Asumanı delen binalar her yeri sardı, üstelik akıllı binalar… Deprem felaketini heybetiyle göğüslemeye hazır. O kadar felaket haberine rağmen nerdeyse asumanı delecek diye merakla yüksekliklerini takip ediyorum rezidanslerın. Yıkılsa, yıkılsa ikiz kulenin başına gelen gibi bir algıya kurban gider ve yerle bir olur ancak… Yine de Rabbim bilir.


İstanbul’da asıl felaket, hızla büyüyen ahlak çöküntüsü, geçimsizlikten yıkılan yuvalar, Esrara, eroine kurban giden gençlik…Kısacası felaketin adı sevgisizlik! Yaşam mücadelesi, İstanbul sevgisinden uzaklaştırıyor çalışan çoğunluğu… Alışkanlıklarıyla yaşıyor, görmeyen gözleri ile gizli baston oluyor her an gittikleri, değişmeyen yolları! 


Yahu sen İstanbulda mı yaşıyorsun, fiziksel olarak “Evet”, Ya ruhen? Atalarımın geldiği köylerde, ruhunu maddeye tercih ettikleri, bırakıp geldikleri yerlerde! Bu gün organik tarımla kaç kişi köşeyi döndü, sağlıklı yaşamak için parayı hiçe saydılar! Ataları ise sağlığı değil, varlığı tercih ettiler, felaketi!  İstanbul’un tek felaketi, çok kazanmak derdinde olan, varlığı elde etmek üzerine kurgulanmasıdır… Bu kurguyu bitiren sahiplenme sayesinde, binalar sağlam olur, trafik kazaları son bulur, depremler olsa da korkulan olmaz, yağan yağmurlar insanlar için çileye dönüşmez! 


Felaket olmasın İstanbul’da, yaşamasın da asla…  


Saffet Kuramaz

( İstanbul Üzerine Neden Felaket Senaryoları Kurgulanır Ki başlıklı yazı safdeha tarafından 28.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.