Farz et ki yorgun bir seyyahım
hancı,
Bir gece ansızın uğradım sana.
Ben Amanoslar’da garip yabancı,
Uzaktan geldim geçitteki hana.
Yorgunluklarımı bir anda silen,
Yaşantının gözü,
yolusun Belen.
Asırlardır durur Kervansarayın,
Kanuni’nin şanı
yaşıyor halen.
Bayrak tutmuş eli,
burçta arayın,
Kahraman torunlar
coşuyor halen.
Hilâlimin nazı, alısın
Belen,
Osmanlı’nın izi,
elisin Belen.
Gedik Vadisi’nden
esiyor meltem,
Bir âşık çıkmış meydanı inletir.
Sazın tellerinde dağılır matem,
Yanık türküleri beni söyletir.
Nağmesi hançerdir bağrımı delen,
Ozanların sazı,
telisin Belen.
Yeşil gözler zeytin, sözlerinse bal,
Tuttuğun sepete sığar mı ki hiç,
Büyüttüğüm üzüm salkımı melâl?
Yörük Kızı nedir derdime ilaç?
Meyvelerle dolu,
sepetin-selen,
Has incirin özü,
balısın Belen.
Vakit doldu yola revan
olsam da,
Gitmek istemez ki misafir gelen.
Birkaç günlüğüne nefes alsam da,
Tatlı bir sedaydı
geride kalan.
İnsanın civanmert,
yüzleri gülen,
Muhabbetin sözü, dilisin Belen.
Sis inince etraf olur
zifiri,
Esen yelin yok mu bitirir beni.
Aldım kervanımı oldum seferi,
Kim bilir ne vakit görürüm seni?
Bakras’ta karşılar muhteşem kalen,
Hatay’ın ak yüzü,
gülüsün Belen.
Muhittin Alaca