Kim yok ki sınava sebep olan, yeri geliyor çok sevdiğimiz eşimiz, yeri geliyor başına bir şey gelmesin diye titrediğimiz çocuğumuz, öf bile demediğimiz anamız-babamız, çalıştığımız mesai arkadaşlarımız, yolda, sağda solda, her bitkide, her canlıda… Adını tek tek saysam bir romana sığacak kadar içerik ve objeler sayabilirim bu sınav konusunda. İnsanın olmazsa olmaz çevresinde her şey bir sınav ve ona sabrederek dayanması gereken bir süreci var.  Sonuçta “Ya Sabır!” demek gerekiyor, bu hayat yolunda mutlu olmak ve sağlıklı yaşamak için.


Hacdayken, tavaf namazını İbrahim Makamında kılmak istemiştim. Tam rükuya gelmiştim ki, Afrikalı Müslüman gençler neredeyse beni ezeceklerdi. Sonraları öğrendim ki, neden böyle yapıyorsunuz diye sorduğumda, dediler ki, biz bir sınava vesile oluyoruz, dayanırsanız çok sevap alacağınızı umuyoruz. Hani bu sınavda olmasa da olur ama o insanların bu yaptıklarıyla kendilerini günahın içinde bulduklarını görünce, bunu savunan aklını anlamak da mümkün değil… Gelenekleri mi, anlayışları mı, aldıkları terbiye mi farklı bizden anlayamadım, onlar gibi Müslüman olmama rağmen onları hiç bir zaman anlayamadım. İnsanları eleştirerek, yaptıklarının yanlış olduğunu yüzlerine söyleyerek, mükemmellik olgusunu beklemek haksızlık değil mi? İnsanı boşu boşuna evliya gibi sabrı var mı yok mu ya da öyle bir ilham var mı yok mu diye sınamak nasıl bir duruşun sebebidir… Anlayamıyorum.


Selam verdim borçlu çıktım gibi…O selamdan sonra bitmek bilemeyen istek ve eleştirileri anlayamıyorum. Hani eğer komşumuz doktorsa, olmayan hastalıklarımızı ortaya çıkarır, onların varlığını ve çaresini ondan öğrenmek isteriz. O sohbetten sonra doktor komşuyu, çevremizde görene aşk olsun. O doktor bile olsa, mümkün mertebede insan olduğunu düşünüp, başka konularda paylaşmayı denesek iyi olmaz mıydı? Ama bu mümkün olmuyor! Hacda eşimin bahsettiği bir paylaşım şu an aklıma geldi… Yine hacdayken, ezan okunmak üzereyken, 2 rekat namaz kılmak isteyen bir hanım kardeşimizin o kalabalık içinde namaz kılarken secdeye koyduğu başına, sen bizim yerimizi kullanıp namaz kılamazsın diyerek, yumruk vurmak nasıl bir sınavdır. Bu mukaddes belde de, cennet provasının sonucu bu mu olmalıydı…


Kimse kimseye gereksiz acı vermemeli bana göre… Hayat yükümüz zaten ağır, toplumsal dayanışmamız zaten güvensizlik sınırına dayanmış durumda, bu incelmiş sevgisizliğin içinde, koparsa kopsun, ben mükemmeli ararım demek ve kişiyi en uç noktadan bu sınavalarla düzeltmeye çalışmak doğrusu çok ağır bir sınav gibi geliyor bana. Kimsenin çöplüğünde, malında, canında, namusunda gözümüz yok çok şükür. Ama bu sınavlarla, acaba dedirten bir vesvese bizi paylaşımda nerelere götürecek doğrusu pozitif düşünemiyorum. Bizim, özellikle aydın kesimin, bu konuya daha dikkatli yaklaşması gerekiyor. Oldu bittiye getirilen köşe yazıları, televizyonda sohbetle kafa karıştıran ezber bozuşları, sindire, sindire anlatmak, yaşanılır hale getirmek; mükemmellik arayışından daha yaşanılır olsa gerek! Tatilde olduğum şu günlerde, vitrinlerin önünden geçerken, kullanılan yabancı kelimelere bakınca, bu ortak dili neden kullanamadığımız daha kolay anlaşılır oluyor. Biz para kazanalım derken, diline yabancı, kültürünü karın tokluğuna değiştiren, bir yapmacık paylaşımla, her şeyin yolunda olduğuna vicdanen tatmin olduğumuz bir gösteriyi yaşatıyoruz. Ya karnımız doyacak ya da ahlaki ve kalbi değerlerimiz! Yazarken bile yükün ağırlığını hissettim. Ama bir yerden başlamak gerek! Biz Müslüman isek, dilimizle, inancımızla, kültürümüzle, yaşayıp, paylaştılarımızla ortak dili bulmak zorundayız. Kavgasız, sınavsız, kimseyi incitmeden, hoşgörü içinde buna ulaşacağımıza kalben inanıyorum.  Hak aramak için masaya vurmamalıyım ve haksızlığa uğradım diye, özür çerçevesinde meyve tabağı almamalıyım kimseden. Herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalı, yapmaya da davet ediyorum, inşallah!


Saffet Kuramaz 

( Bir Müslüman Olarak Niçin Sınav Verme Yarışındayız? başlıklı yazı safdeha tarafından 6.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.