Ortaokula yeni başlayacağız daha ve zemin katta bir kira evinde oturuyoruz. Tam karşımızda da komşularımız var ve onların benim ile aynı yaşta ama bana en az yirmi santim yukarıdan bakan bir oğulları var Gökhan. Zeki mi zeki, çalışkan mı çalışkan dolu dolu bir çocuk. Gözleri velfecri okuyor hiç tanımayan bir insan bile anlar ne kadar zeki bir çocuk olduğunu. Neyse uzatmayalım bu satrancı ben mi ondan öğrendim, yoksa o mu benden öğrendi tam aklımda kalmadı şimdi kırk sene önceleri zaman o zaman...



Kapının önünde arka bahçede durmadan birbirimizle maç yapıyoruz. Dedim ya zeki çocuk her ne kadar göbek adı Zeki değilse de. Bir kere ben yeniyor isem, beş kere o beni deviriyor. Ortada öyle çok büyük iddia filan yok eğleniyoruz ve zekamızı sınıyoruz kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bazen çikolata alıyoruz, bazen gazoz, kim yenilirse o alıyor tabi işte böyle durumlar...



Sonraları baktım mahallede bir bilen biz değilmişiz bu oyunu. Oooo! Daha kimler kimler öğrenmiş de bizim haberimiz yok. Çocuk aklı hava basıyoruz birbirimize. Ulan kerata biraz alçak gönüllü olsana. Çocuksun işte o senelerde onlar seni yenseler ne, sen onları yensen ne? Otur eğlenmene bak. Ara sıra aramızda turnuvalar yapıyoruz. Yenildik mi herkesin baba esprisi aynı ''Mat olmam ben koçum terk ederim.'' O zamanlar Tübitak'ın çıkardığı Bilim ve Teknik dergisi var ve onun arka sayfasında sürekli satranç ile ilgili bir iki sayfa oluyor tabi ki her ay düzenli olarak alıyoruz arkadaşlar ile...



İleri ki yıllarda bu satranç olayı çok gelişti ülkemizde ilköğretim okullarına, liselere kadar yayıldı. Hatta bildiğim kadar ile bazı okullarda dersleri var, bazı okullarda da kol çalışmalarında çocukları eğitiyorlar. Ne kadar güzel, çocuklarımız düşünmeyi ve muhakeme yeteneklerini geliştirmeyi öğreniyorlar.



Daha sonra bilgisayar ve İnternet yaygınlaşınca karşında illa ki canlı bir rakip olmasına da gerek yok. Gir İnternet'e onun ile oyna dur. Onunda seviyesi var. Daha az bilenler için ve daha iyi bilenler için hangisi dişine göreyse o seviyede oyna. Geçmişte beş on kere benim kuzen ile birlikte oynadık bilgisayar ile üç beş kere biz yendik, beş on kere de o bizi yendi kerata bilgisayar. En büyük özelliği de yapacağı hamleyi çok kısa zaman dilimi içerisinde yapması. Bizim düşündüğümüz zaman diliminin beşte biri bir süre diyelim.



Bu konuda bizden çok ileride olan ülkeler var bilirsiniz. Başta Rusya ve ABD, ondan sonra Küba diğer Sosyalist ülkeler buralarda çok yaygınlaşmış bu zekâ sporu. Dileyelim ki ileri ki yıllarda biz de ülke olarak onların seviyesine çıkalım dünya şampiyonalarında derece alan sporcularımız olsun. 

( Satrancı İlk Öğrendiğim Zamanlar başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 7.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.