Hemen hemen her pazar eğer kaçırmazsak kapımızın önünden geçen simitçiden
simit alırız hele de sıcacıksa daha da bir lezzetli oluyor gevrekler. Eee simit
bu boş gider mi illa ki yanında kaşar peynir ya da beyaz peynir olacak en çok
da o yakışır simit'in yanına. Şimdilerde simit kafeler açmak moda oldu.
Hamburger zincirleri gibi simit dükkânları da zincir oluşturdular ve
gençlerinde çok rağbet ettiği dükkanlar buralar. Sıkı durun bakalım hamburgerciler
sizin fest foodlarınıza sıkı bir rakip var artık kollayın kendinizi...
Bizim kilolu arkadaşlarımızdan bazıları ekmek yemeyi bıraktıktan sonra simit'e
dadanırlar bilirsiniz. Hatta bazıları arasında benim ve sizlerinde şahit
olduğunuz şöyle konuşmalar mutlaka geçmiştir ''Ya arkadaş yemek yerken ekmek
yemiyorum artık ekmeği kestim hayatımdan çıkarttım sabahları iki simit
öğlenleri bir simit idare ediyorum etmeye çalışıyorum yine de kilo
veremiyorum.'' Tabi veremezsin arkadaşım bir kere simit'in her ne kadar gramajı
ekmekten düşükse de simit ekmekten daha kalorili bir besinidir. Bana inanmayan
gitsin diyetisyenlere, beslenme uzmanlarına sorsun...
Zayıflama düşüncelerini simit üzerine şekillendirenler bilsinler ki bir adet
simitte yaklaşık üçyüzelli kalori var. Bu da zayıflamaya çalışan bir insan için
hiç de azımsanmayacak bir kalori miktarı. Ayrıca yine uzmanların
belirttiklerine göre simit saraylarında satılan elli gramlık simitlerin
kalorisi de dörtyüzelliya kadar çıkabiliyormuş, benden söylemesi... Yine
araştırmalara göre simiti küçük krem peynir ile yemeyi de seviyorsanız, küçük
bir ambalajda satılan krem peynirde de yaklaşık otuzbeş kalori var haberiniz
olsun.
Bir simit ve bir krem peynir ile yapacağınız kahvaltı, dört dilim ekmek ve bir
adet tavada yumurtayla yapacağınız kahvaltı ile aynı kalori miktarına eşitmiş.
Bunu da ek bir bilgi olarak iletelim sizlere. Simit'i çok sevenler olsa da
aşırı tüketenler iyi düşünsünler. Tarihçesini de inceleyecek olursak kısaca
aşağıda ki bilgilere ulaşıyoruz...
Simit'in Tarihçesi :
''Simit'in tarihi tahmini 600 yıl öncesine dayanmaktadır. Eğer simitin dünyanın
başka neresinde olduğunu merak ediyorsanız, başka bir ülkede olmadığını
görürsünüz.''
''Simit'in Osmanlıdaki serüveni 14.yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bu yüzyıllarda
sultan sofralarında, saray mutfağında da yerini almayı başarmıştır. Aslında
simit bir bakıma saraylı idi.''
''Hekim Bereket Türkçe el yazması tıp kitabı olan Tufet-i Mubariz adlı eserinin
son kısmında Tabiat Name bölümünde yemek çeşitlerinden ve hamur işlerinden
bahsederken simitten de bahsetmektedir.''
''Yeniçerilerin bir kolu olan 'Sekban Sınıfı'na ait fırınlarda çalışmak üzere
işe başlayanlara simitçi denmekte, saray fırınında 'Simitçi Ustası' adı ile
çalıştırılan ustalar bulunmakta idi. Görüldüğü üzere yeniçeriler simidi bolca
tüketmişlerdir.''
''Evliya Çelebinin seyahatnamesinden İstanbul'da simitçilerin 70 fırında,
toplam 300 nefer olarak çalıştığını, bunlardan kimisinin de bağlı olduğu
fırınların çırakları olarak fırın hesabına çalıştıklarını öğreniyoruz. Ancak,
simitçilerin 'Simitçiler, Ekmekçi ve Börekçiler' adıyla dernek kurmaları, 10
Haziran 1910 tarihinde gerçekleşiyor.''
''XIV. Yüzyılda Osmanlıda simit çeşitli vesilelerle karşımıza çıkıyor. Örneğin
Avrupalı ressamlar eserlerinde simit ve simitçilere sıkça yer vermişlerdir.
Bunlardan en ünlüsü İtalyan ressam Giovanni Birindesi'dir. Abdül Mecit devri
İstanbul'unu anlatan gravürlerinin pek çoğunda simitçiler bulunmaktadır. Diğer
bir ressam ise yağlı boya 'Simit Satıcısı' tablosunu da resmeden Warwick
Goble'dır.''
Türkiye dışında hiçbir ülkede üretilmeyen simit, susam, un, maya ve pekmez den
oluşur. Üç türü var.
1-Taban simidi: Fırına tıpkı ekmek gibi kürekle atılır.
2-Tava simidi: Tavada pişirilir.
3-Kazan simidi: Az susamlı ve parlak görünüşlüdür.
Ağzımızın tadı bir hoş olur, ne de güzeldir gevrek gevrek, sıcak sıcak yerken
simitleri. İşte böyle sabah sabah uyanamayıp da kapımızdan geçen kadrolu
simitçimiz Davut ağabeyi kaçırınca tadı kursağımızda kaldı, kalktım ben de bu
yazıyı kaleme aldım. Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...