Güzel göreceli olsa da, göze olduğu kadar gönle de hitap ettiği vakit göreceliğin üstünde gelir. Güzel olan her şey içinde huzur ve mutluluk barındırır. Bir gül bahçesi, deniz manzarası, feribot etrafında pervane olan martılar…

 

Tasavvuf ile dünyevi hayattaki güzel anlayışı arasında bariz fark vardır. Dünyevi hayatta egoya hizmet nimetken, tasavvufta nefse gem vurmak nimet kabul edilir. Cefasız sefa sürmek, elindeki mala güvenip yarını düşünmemek kadar kederli bir haldir. Oysa çilesi çekilen her davada da, alın teriyle evine rızık götüren bir aile reisinin iç huzuru vardır. Tasavvufun sunduğu güzellik tamda böyle bir şey işte… Başta aşılmaz sanılan dağı, yol daha yarılanmadan tamamlandığını bilse insan. Katlanmaz mı onca cefaya. Elbette ki katlanılır. Bizi bu hayatta tutan şeyin adı da umut değil mi zaten. Hakkın rızasına ermek, dünyevi işleri onun rızası için terk eylemek. Ne mutlu başarabilene…

 

Başarabilen olsaydım yazan olmazdım. Yazdıklarımdan ders çıkarabilseydim. Kafamdaki sorularla boğuşmazdım. Aklımın almadığı, gönlümün de tarifini yapamadığı bir duygu tasavvufla yaşamak. Ekmek kadar aziz olan fikirlerin kıymet bulduğu, onsuz olan fikirlerin başıboş kaldığı unutulduğundan bitmez kendi içimizde kavgalarımız.

 

Acı, keder dün de vardı. Bugün de var. Yarın da olacak. İnsanın olduğu yerde ne dert biter ne de acı diner. Ama bununla birlikte dermanda var. Mutlulukta, huzurda var. Yeter ki arayalım. Yeter ki aramakla işe başlanacağının idrâkine varalım. Beyazidi Bestaminin de dediği gibi.’’ Aranmakla bulunmaz derler, lakin bulanlar arayanlardır.’’

 

Yola çıkarken kendine yetecek kadar azık, taşıyabileceği kadar günah almalı insan. Yoksa ne tat alır ne de yol. Kendi yükü yetmezmiş gibi bir de kardeşinin günahını alan insanlar var. Kardeşlerime tavsiyem: Günahlarını alacağınıza, sevaplarına ortak olun. Daha kârlı bir iş...

 

Hz Muhammed Sav’’ Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’’ buyuruyor. Tasavvufta, onun yolunda gidenlere rehberlik edecek şifahanedir... Nefsi terbiye metodu ile nefsi emmare'den kurtuluşun reçetesidir. Hak dostlarının şifa niyetine verdiği zikrullah...

 

Müslüman olarak hepimizin aklına olduğu kadar gönlüne de hitap ettiği yerlerin olması gayet normaldir. O benden değil, o bizden değil diyerek sınıflandırma yapılırsa ilim yuvası olan dergâhlarla müminler arasında kutuplaşma olur. Oysa her meyve kendi dalında güzeldir.


Kıssa

Osmanlı zamanında dervişler karşılaştıkları zaman. Sen ondan mısın bundan mısın gibi kaba tabirlerden uzak, gönle hitap eden sözlerle birbirleriyle muhatap olurmuş. ‘’Sen hangi bahçenin gülüsün.’’ İşte bunu dediğimiz vakit. Dört duvar değil de, koca kainat dahi dergâh olur insanın önünde…

 

Selam ve Dua ile

Devam Edecek…

( Tasavvuf Ve Güzel Ahlak başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 16.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.