“Bozkırda, Batıdan geriye doğru Orta Asya’ya ümit vari seferimiz var, tarihin bir köşesinde unutulmuş, rafa kaldırılmış fikirler yazılıyor, gelişiyor ve olgunlaşıyor, Türk Birliği üzerine! Bakü’ye gittim, gördüm ve bunu doya doya yaşadım…”

Sakal ak, saçlar ak… İkisi de, Orta Asya’nın bozkırında koyun yününe karışmış, kalpaktan aşağıya sarkıyor, inatla esen yele karşı asırları deşifre ediyor.

Bozkır aynı, at sürülen topraklar aynı, fetihler, iman ışığında gittikçe uzuyor batıya doğru… Batı’ya gittikçe İslam diyarına karışıyor şaman, tasavvuf oluyor adı, dervişine her tarikat eğiticileri ilim saçıyor. Kalpak düşüyor, başı sarıyor, sarık oluyor bu sefer…

Türk’ün kaderi dediler mi, Cengiz’in dayanılmaz savaş acısı sarıyor Anadolu’ya kadar. O, Orta Asya Türk’ünü biliyor, rakip görüyordu, onun şamanları kızıyor, kızdıkça Türklere saldırıyordu. Öldürdüğü Müslüman Türk sayısı, ne Bosna’ya, ne Suriye’ye, ne Irak’a, ne de Filistin’e sığmıyor. Şimdiki zalimleri görünce Cengiz olmadığına insanın şükredesi geliyor…

Türk dedin mi, Rusya topraklarında; Lenin gibi, azılı Türk düşmanları akla geliyor. Kırım’daki Tatarlar Sibirya’ya adeta ölsünler diye, Gürcistan’daki Ahıska‘lar değişik yerlere sürgün ediliyor. İstedikleri oluyor, ölüyorlar da…

Ruslar biliyor ki, Türk asla zulme boyun eğmez, zalime gün gelir dersini verir, ondan intikamını alır da, Çeçenistan’da olduğu gibi… Türk kadını çocuğunu vücuduna sarar eşiyle cepheye gider. Biliyor ki Türk kadını yaşarsa potansiyel tehlike olur. Bu yüzden Türk kadınının ahlâkını bozuyor, dengesini sarsıyor. Cepheye gidecek o kadınlar, cephe yerine sigara içen, alkol alan kadınlara dönüşüyor. Konuştuğu güzelim Türkçesini hayatından silmeye çalışıyor. Yüz sene boyunca sürdürdüğü mezalimine rağmen, bu bozulmaya rağmen… Hala Müslüman, hala inatla Türkçe konuşuyor, az da olsa dilleri erozyona uğruyor olsa da…

Bugün Türki cumhuriyetler içinde en dik duran, en sağlam kalan devlet Azerbaycan’dır, kadını hala şerefi ve namusu için dimdik ayakta… Oysa bir Kırgız, Kazak Türkçesi daha fazla yontulmuş, Rusça öğretilmeye karşı dik duramamış, konuşmasını anlamak, yaşadığına mana vermek mümkün mü? Şeref ve namus kavramı dinsizliğe işaret eden maddeci seviyeye inmiş… Lenin ideolojisi, komünizm neredeyse başarılı olmuşken, devlet olmuşlar yeniden bu insanlar… Türkiye, orada denkliğini kabul ettiği üniversiteler kurarak, o çorak bozkırı verimli hale getirmeye çalışıyor günümüzde. O insanlar en azından, bunun farkındalar… Özlerinde Orta Asya’nın kırıntısı, bozkırın kokusu, kurtların uluması, attıkları ciritler hala yaşıyor… En azından umut vadediyor gelecek için… Ortak dil, ortak din mesajı gittikçe yayılıyor. Azerbaycan insanı samimi, diğer Türk devletleri en iyi anlayan, ne yaşadıklarını bilen de yine onlar…

Enerjisi, madenleri, genç insan potansiyeli, çalışkanlığı, arazinin verimli olması… Kim bilir bir Türk Birliği tesis edilebilirse, Hun gibi, Göktürk gibi, Karahanlılar, Selçuklular gibi, Osmanlılar gibi yayılabilirse bu geniş topraklara, Batıdan… Orta Asya’ya kadar! Bu dünyada Türk’ün hakim olduğu hiç bir yerde zalim de kalmaz, edepsiz de yaşamaz. Bozkır’da nal sesleri, geçmişine gümbür gümbür döner de… Bir hayal mi bu, asla…

Gittim gördüm Azerbaycan’da, Türk dünyası şairleri bir araya geldi, benim de katıldığım BUTA 2 şiir antolojisi yayınlandı. Fikirler, şiirlerle bir araya geldi. Eğer şair yazarsa, yazdığı eserinde bunu anlatırsa, yaptırımı olan ses getirir. Bu fikirler paylaşıldıkça, en kısa zamanda da bir çok şeyler değişecektir, inşallah.

Hani bir Romalı Komutanın Tokat’ın Zile ilçesinde dediği gibi: “ Geldim, gördüm ve yendim…”

Gezeceğiz, göreceğiz ve yeneceğiz hastalığımızı… Birbirimizi anlayacağız, seveceğiz, bir olacağız, diri olacağız… 100 sene öncesinin zavallıları değiliz çünkü… O ruhu yakalayacağız, bunu isteyeceğiz ve Rabbim de bize verecek, “ol” diyecek, olacak inşallah.

Okumayı seven Azerbaycan Türklerini gördükten sonra ümitlendim. Buna gönülden inandım.

Rabbim Türk dünyasının yar ve yardımcısı olsun…

Ey Türk kardeşlerim,  atın alkol kadehlerini, içtiğiniz sigaraları, ne yiyin, ne için zehirleri… Çünkü siz en iyisine layıksınız…

Biz ırkçılık yapmayız, komşu hakkı nedir biliriz, düşeni kaldırırız, biz bizi seveni severiz, koruruz, kollarız….

Ama Türk oğlu Türk’üz… Bizi böyle yaratmış yaratan, ırkımızı da inkar edemeyiz. 

BUTA şiir antolojisi sayılarının artması dileğiyle…

Bu eserin çıkmasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun.  Türk dünyasına hayırlı olsun. 


Saffet Kuramaz 

( Buta 2- Türk Dünyası Şiir Antolojisi Üzerine başlıklı yazı safdeha tarafından 23.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.