Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 23.08.2017
Okunma Sayısı : 2079
Yorum Sayısı : 2


Bu  gün  bir  film  izledim.  Adı :  Süreyya'yı  Taşlamak ''  idi.  

Filmin  konusunu özetleyecek  olursak:

Süreyya Manutchehri  adında  35  yaşlarında   ikisi  kız,  ikisi  erkek  dört  çocuk  sahibi bir  anne ana  karakter... Süreyya  adındaki  İranlı  kadını  kocası   Ali  boşamak ve  14  yaşındaki  sevgilisi  ile  evlenmek  istemektedir. Ancak  şeriatla  yönetilen  İran'da  artık  nasıl  bir  şeriat  varsa  bizdeki  gibi  (!)  ''  Boş  ol ''  Deyip  boşamıyor  kadını.  Oradaki  Şeriat  kurallarına  göre  boşadığı  takdirde  yüklü  bir  nafaka  ödemesi  gerekiyor. ( Bizde  yoktur  böyle bir  kural ''Boş  ol '' der,  kapı önüne  koyarsın  rahat  rahat  imam  nikahlı  eşini.)  

Karısı  Süreyya'ya    şiddet  de  uygulayan  Ali  14  yaşındaki  sevgilisi  ile  al  takke ver külah  yaşıyor.   Onu  arabası  ile  dolaştırıyor  ve  onun  bu  ahlaksızlığına  hiç kimse ses  çıkarmıyor.  Yani  şeriatın  hükümleri  ne  Ali'ye  ne  de beraberindeki  on  dört  yaşındaki  sevgilisine  işlemiyor. Çünkü Süreyya  kocasına  karşı  kadınlık  görevlerini  yerine  getirmiyor.  Bu  durumda  da  Ali'nin  on  dört  yaşında  bir  kızla  muta  nikahı  yaparak  yaşaması  şeriata  uygun  bir  durum (!) 

Ali,  karısı  Süreyya'ya  ''  Seninle  muta  nikahlı  yaşayayım,  sevgilimle  evleneyim,  gel  boşanmayı  kabul  et''  Diyor  ama  Süreyya    ''  Aç  kalırım  ''  Korkusuyla  kabul  etmiyor.

Bu  arada  Hişam  adlı  bir  adamın  karısı  ölüyor.  Bizzat  Ali  ve  köyün  Mollası  Hasan'ın  teklifi  ile  Süreyya,  Hişam'ın  ev  işlerinde  ona  yardımcı  olmaya  başlıyor.  Bunu  da  bir  ücret  karşılığında  yapıyor.   Ancak  Süreyya'ya  bu  işin  bulunması Ali  ile  Molla  Hasan'ın  birlikte  yaptıkları  hain  bir  planın  parçası...Ha  bu  arada  unutmadan:  Molla  Hasan  da  Şah  döneminde  çocuk  tacizinden  hapse  atılmış  ama  Humeyni  döneminde  serbest  bırakıldığı  gibi  köye  molla  yapılmak  suretiyle  ödüllendirilmiş  biri. 

Bir  iki  saatliğine  Hişam'ın  evine  gidip  işlerini  hallettikten  sonra  kendi  evine  dönen  Süreyya  aleyhinde  dedikodu  yaymaya başlıyor  Ali  ve  Molla  Hasan.

Dedikodular  en  sonunda  şikayet  olarak  köyün  muhtarı İbrahim'e  iletiliyor.   Muhtar  aynı  zamanda  köyün  hakimi...Savcılık  makamında  ise Molla  Hasan  var. 

Uzatmayalım  efendim  sonunda  Hişam  ile  Süreyya  arasında  bir  zina  yaşandığına  karar  veriliyor.  Zina  kararı  ise  şu  delillerle  veriliyor:  1-  Tehdit  ve  şantajla  korkutulan  Hişam,  ''  Süreyya  bir  gün  başının  ağrıdığını  söyleyerek  benim  yatağımda  yattı''    ve 2-  ilaveten   ''  bana  bazen  söylediği  laflar  bir  kadının  ancak  kocasına  söyleyebileceği  laflardı''  Diyor.

Evet...Ortada  ne  kılıç  var,  ne  kın  var,  ne  kılıcın  kında  olduğu  gibi  Süreyya  ve  Hişam'ı  birlikte  gören  var... Dahası  Hişam  ve  Ali'den  başka şahit  de yok.  Oysa  Şeriat  hükümlerine  göre  Ali,  suçlayan  kişi  olarak  şahitlik  yapamayacağı  gibi,  Hişam da  şahitlik  yapamaz.  Zira  zina  bir  kişinin  tek  başına  işleyeceği  bir  suç  olmadığına  göre ve bunun  Hişam'la  yapıldığı  iddia  edildiğine göre  Süreyya  gibi  Hişam  da  suçlanan  durumundadır.  Dolayısıyla  o  da  şahit  olamaz.  Ama  gel  gör  ki  Köy  muhtarı İbrahim her  ikisinin  de  şahitliğini  kabul  eder.

Sonra  köy    meclisi  toplanıyor.  Bu  mecliste  Süreyya'nın  babası  da  vardır.  Karar    oy  birliği  ile  verilmiştir:  Zina...

Kararı  Süreyya'nın  babası  açıklar.

Süreyya  bir  çukura  konur  ve  ilk  taşı  babası  atarsa da  tutturamaz.  Sonra  Ali  atar,  tam  isabet..Sonra  köyün  diğer erkekleri...  Hatta  oğulları  bile  taş  yağmuruna  tutarlar  Süreyya'yı.

Süreyya  ölür.  Bir  müddet  sonra  köye  gelen  bir  Fransız  gazeteciye  tüm  bu  olanları  filmin  en  önemli  diğer  bir  karakteri  olan  Zehra  anlatır.  Zehra'nın  anlatımlarını  teybe  kaydeden  gazeteci  daha sonra  bunu  tüm  dünyaya  duyurur...

Zina  yapan (!)  Hişam  neden  hiç  bir ceza  almaz?  Filmde  bu yok.  Ali,  on dört  yaşındaki  bir  kızla  aleni  olarak  sağda  solda  dolaştığı  halde  neden hiç  kimse  ona  bir  zina  isnadında  bulunmaz?  O  konuya  da  pek  değinilmemiş.  

Film  zaten  bizlere  ''Herşeyi  bırak  sadece  recm  sahnesine yoğunlaş''  demektedir  ki  nitekim  bu  filmi  seyretmeye  başlarken  neyle  karşılaşacağımı  azbuçuk  bildiğim  halde  ben  bile  tam  yirmi  dakika  süren  recm sahnelerine  yoğunlaştım.Şeriat  ve  recm   kelimelerinin  yayanyana  getirilmesine  yoğunlaştım. ''  Allahuekber ''  nidalarıyla  atılan  taşlara.  ''Allahuekber''  nidaları  altında  kanrevan  olan  Süreyya'ya  ve  ''  Allah  rızası  için  taşlayın''  Diye  bağıran  Molla  Hasan  ile  Ali'ye  yoğunlaştım.   Allahuekber  diye  bağıran  Müslümanların  vahşiliğine,  insaf  ve  merhametten  uzak  oluşuna  odaklandım.  O  taşları  atarken   nasıl  olup  da  ''  Esirgeyen,  bağışlayan  Allahın  adıyla ''  Diyebildiklerine  odaklandım. 

Peki  İran'da  böyle  bir  olay  olmamış  mı?  Yalan  mı  yani  bu  filmde  anlatılanlar?

İran'da  böyle  bir  olay  15  Ağustos  1986 da  yaşanmıştır  maalesef.  İranın  Kupayeh  köyünde  Süreyya Manutchehri  adında  35  yaşlarında  bir  kadın  taşlanarak   öldürülmüştür.  Peki onu  öldüren  şeriat  mıdır?  İşte bu  soruya  ''  Kesinlikle  hayır ''  Diyebilirim.  Zira  İslamın  -Allaha  şirk  koşmaktan  sonra-  en büyük  günah  olarak  kabul  ettiği  zina  ile ilgili  hükmü Kur'anda  açıkça  ifade  edilmiştir :  ''Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.''  ( Nur  Suresi  2.  Ayet )

Kur'anın  hükmü  açık  bir  şekilde  ortadayken  ''  Fısıltıyla  konuştu,  elleri  ellerine  değdi, gülümsedi,  başı  ağrıdığı  için  yatağında  uzandı,  söylediği  sözler  ancak  bir  kadının  kocasının  yanında  söyleyebileceği  sözlerdi''  Gibi  saçmasapan  iddialarla  bir  kadın  taşa tutularak  öldürülebilir  mi?  Kadın  öldürülürken  erkeğe  bir  fiske  bile  vurmamak  söz  konusu  olabilir  mi?  

Bu  sorunun  iki  cevabı  var:

1- Eğer  böyle  bir  filmi  Batılı  yapıyorsa  olur.Ben  bile  bu  filmi  seyrettikten  sonra '' İnsanların  hayatında  din  denen  bir  kavram  olmasaydı  Süreyya'lar,  Farkhunda'lar  öldürülmezdi''  Diye  düşünmüşsem  varın  siz  bir  de din  denen  kavrama zaten  soğuk  ya  da  karşı  olanları  düşünün.  
2- Böyle  bir  olay  aynen  bu  şekilde  yaşanmış  da  olabilir.  Ancak  bu  durumda  yoğunlaşmamız  gereken  şey  ''şeriat= vahşet,  kan,  kadınların  recmedilmesi''  mi  olmalıdır  yoksa  cehalet  mi?  Yani  daha  açık  sorayım: Savaşımız  dine  karşı  (  Tabii  ki  İslam  Dinini  kastediyorum ) mı  olmalı  yoksa  cehalete  karşı  mı? 

Bizzat  yaşadığım  bir  zina konusu   ve  bir  müftünün  verdiği fetva ile  devam  edip  Farkhunda konusuna  da  geleceğim  inşallah. 

Uzun  yazıları  okumuyorsunuz.  Mecburen  bölmek  zorunda  kaldım. 

( Süreyya'yı Taşlamak, Farkhunda'nın Farkında Olmamak ---1. Bölüm --- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 23.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.