Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 23.08.2017
Okunma Sayısı : 2403
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 24.08.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Evvel zaman içinde ne deve tellal idi, ne pire berber idi. Ne anamız eşikten düştü, ne de
babamız beşikten. Ama neylersiniz, bir varmış bir yokmuş dedikten sonra bu tekerleme
ile başlar masallar. Bizim neslimizde ise kime sorarsanız sorun, hiç kimse masal gibi 
bir hayat yaşadım demez, aksine herkes hayatım bir roman olur der, hatta biraz daha 
abartarak "Yazmaya kalksam bir kaç cilt çıkar" diye iddia eder.

Kastettiğim nesil; Altmışlı, yetmişli ve seksenli yılların gözü pek, sorumluluk sahibi, 
vatanını, milletini, bayrağını seven. Ama zaman zaman dış güçlerin oyunları ile çeşitli 
maceralar içine çekilen yiğit bir nesildir.

İşte içinde yer aldığım bu gençliği tanımam ve Türkiye'de ki siyasetin nabzını tutmaya
başlayışım, kendi biriktirdiğim para ile bir kaç ay gittiğim, Üniversite hazırlık kursunda 
yaşadığım olaylarla başladı.

Tabi ki sadece siyaset değil, ekonominin çarpıklığını, düzenin bozukluğunu, patron işçi 
ve ağa, maraba ilişkilerini. Başta ABD olmak üzere dış güçlerin, ülkemizin üstündeki
baskısını da bu dönemde anlamaya başladım.

Aslında her şey Üsküdar Zeynep Kamil Hastahanesinde Ünlü bir bestekar olduğu kadar,
doktorluk mesleğinde de bir duayen olan Pr.Dr.Alaattin YAVAŞÇA'nın 1957 yılının iptidai
şartlarında sezeryanla elinde doğumumla başlamış.

Beş kiloya yakın bir bebeğin doğumu hiç kolay olmasa gerek, zor bir doğum,

Zor bir çocukluk ve zor bir öğrencilik dönemi, şimdi yukarıdaki fotoğraf karesinde 
gördüğünüz salıncağın ipine benzer bir urganın boynumu teğet geçtiği seksenli yıllar.

Anarşi, çatışma, darbe, işkence falan...

Ve ardından devam eden hayat;  askerlik, sakınca, memuriyet falan...

Evlilik, evlat, boşanma, bir daha evlilik, mutluluk falan...

Tam yüz otuz bölüm yazmışım şimdiye kadar, devamı var elbette

Ruhsal ve fiziksel özelliklerim, duygularım, düşüncelerim, davranışlarım, alışkanlıklarım, 
tavır alışlarım, tepkilerim, hayata bakışım, dünya görüşüm ile ünlü biri olmasam da belkide
yazdığım biyografik bir roman, ama en azından gerçeğin ta kendisi...

İşte kırk yedinci bölümden bir kısım:

"İhtilalin kara yüzünü asıl ertesi gece ve sonrasındaki günlerde gördük.

Saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Ama yine sabaha karşıydı. Derin uykumuzdan ikinci 
gecede gümleyen kapı sesi ile uyandık.

"Ne oluyor?"  Diyerek kapıyı ben açtım. 

Karşımda sivil giyimli dört adam duruyordu. 

Kapı açıldığında en önde duran kirli sakallı siyah giyimli adam bir taraftan eliyle beni 
iterek içeriye doğru yönelirken, aynı zamanda "Evde kaç kişi varsa ki dört kişi olduğunuzu 
biliyoruz.  Herkes salona gelsin ve arkasını dönüp ellerini duvara koysun" Diye bağırıyordu.

Yanındaki diğer üç kişiden biri dünyayı kendisi yaratmış gibi dimdik, yer yer kırlaşmış 
saçları ve vahşi bir hayvana benzeyen gözleri ile tam bir korku tablosu. Üçüncü kişi sanki 
işe yeni başlamış gibi ürkek, dördüncü kişi ise elinde siyah kalın bir baston, heybeti ile 
dağları devirecek kadar hepsinden daha kilolu ve siyah gözlüklüydü.

Adamların hepsi sanki bakışlarını bana sabitlemişlerdi.

Sesler üzerine diğer üç arkadaşımda salona geldi."

Ve bir kısım da kırk dokuzuncu bölümden:

"O kısacık anlarda aklımdan bir sürü şey geçmişti. Hatta Ahmet ARİF'in çok güzel bir 
şiirini bile o anki durumuma yakıştırmıştım.  Hayatımın bir bölümüne damgasını vuran 
olağanüstü dizeler.
 
"Terk etmedi sevdan beni
Aç kaldım, susuz kaldım
Hayın karanlıktı gece.
Can garip, can suskun
can paramparça.
Ve ellerim; kelepçede.
Tütünsüz, uykusuz kaldım
Terk etmedi sevdan beni."
 
Henüz çok gençtim, Ahmet ARİF bunu kime yazdı bilmiyorum ama sevdiğine ise benim o 
çağda bir sevdiğim yoktu. Üstelik biz o zamanlar bir kızı sevsek bile cesaret edip 
söyleyemez ve bütün kız arkadaşlarımıza bacım derdik. Ama tüm olanlara, tüm yapılanlara 
karşılık vatanıma olan sevgimi kaybetmemiştim.  Hiç bir zamanda kaybetmedim."
 
Dileyen dostlar birinci bölüme dönüp Edebiyat evi sitemizden tamamını takip edebilir. Ya da
önümüzdeki yıl, inşallah yeniden düzenlenmiş haliyle çıkacak romanı okurlar.

Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Çıkan Kısmın Özeti) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 23.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.