İçimin kıvılcımları dudak uçuklatıcı
belki de eprimiştir sayılar ve deforme olmuş sevgi özentisi, şaibeli bir ikram
iken, andığımdan anıldığıma sıra gelmezken.
Aşkı aforoz eden yetilerde yetim
düşmüş küçük bir kız çocuğu aslında nüans farkı kızın kızıl saçlarına konan
uçuk pembe yalanları sevdanın. Denmedik ne ise aklın lügatinde kayıtlı gün ve
gece.
Somurtuk ilahı ölü şairlerin
penceresinde bir boyunduruk efsanesi yine gözlerim açık gördüğüm düş ötesi
gerçek yalanların ikilem yüklü yansımasında ikiz hayaller gördüğüm.
Bir ucundayım asma köprünün.
Bir yanımda cennet ve küçük ayaklı
melekler tırpanlıyor duygu balyalarımı. Nazarında evrenin aşka nedamet
yüklerken Tanrı ve kovuşturulurken asalet cehalet yine örselerken komik hikâyelerini
yarım akıllı gemiciler kaybetmişken rotasını.
Sazan misali, diyen bir kadına
sorduğumda balığın kilosunu, gevrek bir kahkaha atıyor.
Saçımın buklelerinde yorgun bir deyiş
türetip asıyorum yüzümü ve gevşeyen vidalardan bahseden kılıksız bir serkeş
tını nüksediyor boşlukta.
Korunduğuma şükrediyorum ve
koruduklarımı dikizleyen sandıklarca elemi de boca ediyorum ölü bir sıfata
rağbet etmekse düşüyorum güzelliklerin peşine.
Kayıtsız imgeler çığlık atıyor:
‘’Düş yakamızdan!’’
‘’Sizsiz asla olmaz yoksa nasıl dile
gelir bunca acı hele ki aşkı da ayrık otu belleyenlere nasıl anlatırım?’’deme
lüksünü bana çok gören çatık kaşlı bir kip emir veriyor bana.
‘’Bırak kalemi ve ne halin varsa
gör.’’
Soytarı bir kelamdan arakladığım
beyhude bir serzenişi alınmadan üstüme yeni bir hikâyeye düşüyor yolum.
Yoldan çıkmış beyitler de öfkeli.
‘’Özledik’’ diyorlar.
Belli ki her biri düş simsarı.
‘’Neyi?’’ diyorum.
‘’Aşka âşık insanları özledik ve o
ölü şairi.
Gökyüzü durağındayım ve gelip geçen
ruhlara düşüyor yolum. İşte tanıdık bir isim ama nereden… dememe gerek
kalmıyor.
Telaşından belli acelesi olduğu iyi
de ne acele ettin de öksüz bıraktın şiirlerini, dememek için zor tutuyorum
kendimi.
Derin bir iç geçiriyor.
‘’Ne o elindeki?’’
‘’Kanatlarım yok ki uçayım özgürce
ben de kalemle idare ediyorum hem bu da senin kitabın sevgili Pablo
Neruda…’’dememle kaybolması bir oluyor.
Aklımı yitirdim ya da şanını es
geçtim şiirin ve rahmet gönderiyorum bir şiir eşliğinde.
‘’…ölüm bir tek bana yazılmış bu
öyküde
ve aşktan olacak ölümüm seni sevmekle,
çünkü seviyorum seni, aşkım, kanla,
ateşle…’’(Pablo Neruda)
Aklımın merhalesinde bir de
arayışımın tetikleyicisi iken bunca duygu.
Hasbelkader ördüğüm şiirleri bir de
söylenmedik arzularını evrenden tırtıklayıp kendime sattığım…
Gocunmaktan yorgun ve muteber bir
hüznü asıyorum boynuma, itekleyen hecelerle bozguna uğratıyorum yine çocuk
kalbimi aslında andıklarımdan daha çok anmaktan imtina ettiklerim.
Kancalarında ölü devranın;
boyutsuzluğunda rahvan kelamın bir de aşkın sancağını dikip… gerisi belli ki
yarının ikramı olacak üstelik hacizli şiirlerimi kundaklarken acı ve umut.