Alevsiz
bir ısının buğusu gözlerimde
Hüzzam
vaveylasında lisana ebhem düşer
Kıvranırken
hicranın kuğusu gözlerimde
Kirpiğime
yakamoz, yanağıma nem düşer
Bergüzar
bırakılmaz mazide gözyaşlarım
Yanardağ
püskürtüsü güzide gözyaşlarım
Efkârın
dehlizinde figanıma gem düşer
Hüzzam
vaveylasında lisana ebhem düşer
Çırpınırken
göğsümde hayallerimin putu
Ne
günüme bir ışık, ne geceme sim düşer
Sığınağım
yapalı esrarlı bir sükûtu
Bakışımdan
usare iki büklüm mim düşer
Bir
demet kaktüs sanki koklanmaz ıtır şimdi
Sevda
yüklü bulutlar hüzün damıtır şimdi
Tozlu
raflardan solgun yırtık bir resim düşer
Ne
günüme bir ışık, ne geceme sim düşer
Çaresizce
baktığım ufka duman çökende
Müebbet
hatıradan ruhuma matem düşer
Geçmişin
tufanıyla gelecek an çökende
Mevta
olmuş bedene nefes almak kem düşer
Katransı
bir heyula zifrini kalbe çalar
Bu
korsan ihtilaller infazımı imzalar
Pervanedir
yüreğim bahtıma hep şem düşer
Müebbet
hatıradan ruhuma matem düşer
Vahamda
çöl misali haramî küskünlüğüm
İçimdeki
zindana simsiyah güldem düşer
Ey
vefasız nağmeler dur, deşme suskunluğum
Darağacıma
cellat, urganıma dem düşer
Bu
virane âlemin işvesi bana değil
Zemheride
sunduğu neşvesi bana değil
Dağıtma
efsunumu cehenneme em düşer
İçimdeki
zindana simsiyah güldem düşer
Sanki
cenk meydanında pusatsız bir neferim
Elem
esrikliğinden şükrüm namahrem düşer
Şakayıklar
beklerken nevbaharda seferim
Zakkum
artıklarıyla bağbanıma cem düşer
Muamma
bir ömürde, memnu nefestir arım
Tekrar
diriltmez beni içteki intiharım
İsyan
dirinin işi, ölüye mahrem düşer
Elem
esrikliğinden şükrüm namahrem düşer