Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 24.09.2017
Okunma Sayısı : 2007
Yorum Sayısı : 2




TÜRKİYE  5  HAZİRAN 1926  TARİHLİ  ANKARA  ANTLAŞMASININ  5. MADDESİ  GEREĞİNCE  MUSUL'U  GERİ  ALABİLİR  Mİ?



Evet,  son  günlerde  en çok dile  getirilen  bir  husus  başlıktaki  soru.

Bu  sorunun  cevabını  vermek  için  tabii  ki  Ankara  Antlaşmasının  tam  metnini  bilmek  lazım.  ( Antlaşmanın  tam  metnini  yazı  ekinde sunacağım ) Ancak  yaklaşık  herkesin  ağzında  olan  5.  Maddedir.  Yalnız  5.  Maddeye  geçmeden  önce  Ankara  Antlaşmasının  12.  Maddesi  ne  diyor  bir  bakalım:

12.  Madde:  Türkiye ile Irak memurları, öteki Taraf uyruğundan olup kendi toprakları üzerinde bulunan aşiret beyleri, şeyh ya da öteki üyeleri ile resmi ya da siyasal niteliğe sahip her türlü iletişimden kaçınacaklardır. Bağıtlı Taraflar, sınır bölgesinde öteki Devlete karşı yöneltilmiş hiç bir propaganda örgütüne ve kuruluşuna izin vermeyeceklerdir.

Neden  5.  Maddeden önce  bu  maddeyi  ele  aldım?  

Sorunun  cevabı  gayet  açık  değil  mi:  Gerek  ölmeden  önce  Celal  Talabani,  gerekse  pek  çok  iktidar  döneminde  zırt  pırt  ülkemize  gelen  Mesut  Barzani  nedir?  Hangi  sıfatla  ülkemize  gelmişlerlerdir?

Hafızalarımızı  yoklayalım:  30  Mart  2011, 16  Kasım  2013, 10 Aralık  2015  ve  27  Şubat 2017  de  ülkemizde  değil  miydi  Mesut  Barzani?  Havaalanımıza  bile  bu  gün  pek  çoğumuzun  pkk  bayrağı zannettiği  ve  aslında  pkk  bayrağından  pek  de  farkı olmayan  Kuzey  Kürdistan  Bayrağını çekmedik  mi?  Halktan  gelen  tepkiler  üzerine  ülkenin  Başbakanı  bizzat  '' Irak  anayasasına  göre Kuzey  Kürdistan  Bölgesel  yönetimi Özerk  bir  yapıdır.Dünyada  da  bu  şekilde  tanınır ''  demedi  mi?    


Kuzey  Irak  Bölgesel  Kürt Yönetimini  resmen  tanıyıp  daha  sonra  aynı  yönetimin  başı  ''  Referandum  yapacağız.  İleride  bağımsızlığımızı  da  ilan  edeceğiz''  dediğinde. ''Olmaz.  Ankara  Antlaşmasının  5.  Maddesi  gereğince  sınırlar  bozulursa  müdahale  etme  hakkımız  doğar  ve  bu  hakkımızı  kullanırız''  demenin  bir  mantığı  var  mıdır?  Sınırlar  Kuzey  Kürdistan  Özerk  Bölgesi  kurulup  orada  bir  Kürdistan  bayrağı  dalgalanınca  ve  sen  de  bu  yönetimi  kabul  edince  bozulmuyor  da  tam  bağımsızlık  ilan  ettiklerinde  mi  bozuluyor?  Haaa  bunu  sadece  günümüz  iktidarına  sormak  da  doğru  değildir  çünkü  bugün  Musul,  Kerkük,  Süleymaniye  gibi  ata  yadigarı topraklarda  dalgalanan  Kürt  bayrağı  o  topraklarda  11 Mart 1970  tarihinden beri  dalgalanır. Yani 47  senedir.

Öte  taraftan  o  meşhur  5.  Madde  mucibince  Musul'a  girme  hakkına  sahip  filan  da  değiliz.

Bakın  5.  Madde  ne  diyor:   ''Bağıtlı Taraflardan her biri(  Türkiye , Irak ve Tabii  ki  antlaşmayı  imzaladığımız İngiltere... )  1. Maddede belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul ederek, bunu değiştirmeği amaçlayan her hangi bir girişime geçmekten sakınmayı yükümlenir.''

''Sınır  çizgisinin  bozulmazlığı  kabul  edilir. Bunu  değiştirmeyi  amaçlayan  herhangi  bir  girişimden  sakınmayı  yükümlenir''  Diyor antlaşma.  ''Türkiye'nin Musul'a  girip  geri  alma  hakkı doğar''  demiyor.  Ama  dikkat  edilecek  olunursa  bu  5.  Maddede  antlaşmanın  1.  Maddesine  atıf  yapılmış.  O  halde  Ankara Antlaşmasının  1.  Maddesine de bakmak  gerekiyor.

1.  Madde: Türkiye ile Irak arasında sınır, Milletler Cemiyetinin 29 Ekim 1924 günlü oturumunda kararlaştırılmış çizgiye uygun olarak, aşağıdaki biçimde kesinlikle belirtilmiştir. (  Bu  çizgiye  ya  da  sınıra  daha  sonra  Brüksel  Çizgisi  denmiş ) 

Hımm  bir  de  1924  tarihli  Brüksel  Sözleşmesi  var  demek  ki.  Türkiye-  Irak  sınırı o  sözleşme  ile  belirlenmiş.

Peki  Milletler  Cemiyetince  oluşturulan   bir  heyet  tarafından  28  Ekim  1924 de Birleşmiş  Milletlere  sunulan  raporda ne  varmış?  ( Yani  Brüksel  çizgisinin  ana  hatları  nelerdir? ) 

1-Musul vilâyetinde çoğunluğun, sayıları 500 bini bulan Kürtler'den meydana geldiği,
2-Kürtler'in Türk ve Arap nüfustan fazla olduğu,
3-1928 yılında sona erecek olan Irak'taki manda yönetiminin 25 yıl daha uzatılması,
4-Bölgedeki Kürtlere yönetim ve kültürel haklarının verilmesi kaydıyla Musul'un Irak yönetimine bırakılması,
5-Milletler Cemiyeti Meclisi'nin, bölgenin iki ülke arasında taksimine karar vermesi halinde Küçük Zap çizgisinin sınır olarak kabul edilmesi,
6-Milletler Cemiyeti, Irak'taki manda yönetiminin uzatılmasını ve Kürtler'e imtiyazlar tanımak suretiyle bölgenin Irak'a bırakılmasını uygun görmediği takdirde, Musul'un Türkiye'ye bırakılmasının uygun olacağı,
7- İngiltere'nin Hakkari üzerindeki iddia ve isteklerinin kabul edilmemesi.

Bu  sözleşmeye  Türkiye  itiraz  etse  de Lahey  Adalet  divanının  kararı  da  noktası  virgülüne  kadar  Brüksel  Sözleşmenin  aynıydı  ve  Türkiye  Lahey  Adaley  Divanının verdiği  kararı 8  Aralık 1925  te  kabullendi.

Şimdi...Brüksel  sözleşmesini  okuduğumuz  zaman  iki  önemli  madde  çıkıyor  karşımıza

4.  Maddeye  göre  Musul,  Irak  yönetimine  bırakılmış.
  
6.Maddeye  göre  ise Milletler  Cemiyeti eğer ki  Iraktaki  manda  yönetimini  uygun  görmezse  veya  Kürtlere  bir  takım  imtiyazlar  verilmesi  şartıyla  Irak  hükümetine  bırakılmasını  uygun  görmeze,  Musul  Türklere  verilebilecekti...

Peki  Milletler  Cemiyeti  böyle  bir  uygunsuzluk  gördü  mü?  Hayır.  Zaten  görmüş  olsaydı  şu  an  Musul  bizim  elimizde  olurdu  değil  mi?  Oysa  Irak'ın...

Şimdi  denilebilir  ki:  Irak  rejimi  içinde  özerk  bir  Kürdistan  ile  tamamen  bağımsız  bir  Kürdistan  farklı  kavramlardır.  O  bölgede  Barzani  eğer  tam  bağımsız  bir  devlet  kurarsa  bu,  sınırların  değişmesi  anlamına  gelir  ve Musul'u  geri  almak  için  müdahale  hakkımız  doğar.

Bir  kez  daha  hatırlatalım:  Musul,  hali  hazırda  Irak  devletinindir.  Fiiliyatta  olmasa  da  resmiyette  Irak'a  aittir.  

O  topraklarda  bir  Kürdistan  devletinin  kurulması  halinde ne  olur  peki?

Eğer  kurulacak/  kurulması  planlanan  Kürdistan  devleti,  Türkiye'den  de  toprak  talebinde  bulunuyorsa  bu  durumda  böyle  bir  devlete  savaş  açılır ve  bu  bir  haktır.  Türkiye'den  toprak  talebinde  bulunmuyorsa  açacağınız  savaş  haklı  gerekçelere  dayanan  bir  savaş  olarak  kabul  görmeyecektir. Hele  hele  de  ''  Kürtler bir  devlet  kurmaya kalkıyorlar  o  halde  Irak'a  ait  olan  Musul'u  geri  alayım''  Diyemezsiniz.  Çünkü  sınırları  değişen  siz  değilsiniz,  Irak.  Ancak  yine  de  sınırlarınızı  tehdit  eden  bir  durum  söz  konusu.  Bir  tehdite  karşı  da  her  türlü  önlemi  alma  hakkınız  var elbette. Sınırlarınızı  koruma  hakkınız  çerçevesinde  hazır  eliniz  değmişken  Musul'a  da  girebilir  misiniz?  Girebilecek  gücünüz  varsa  girersiniz. Ama  zaten  böyle  bir  güce  sahipseniz Ankara  Antlaşmasının  5.  Maddesine  sığınmanıza  gerek  yoktur. 

Yani  efendim  bazılarının  dediği  gibi Ankara Antlaşması ve  o  meşhur  5.  Madde  91  Yıllık  sigorta  değildir. Sigorta olabilmesi  için  en  başta  Birleşmiş  Milletlerin  ''Aaaa  namussuz Barzani'ye  de bak  sen.  Ankara  Antlaşmasının  5.  maddesini  çiğnedi.  Haydi  Türkiye,  hakkını  kimselere  bırakma''  Demesi  lazım. Yani  efendim  o  meşhur  5. madde öyle  üstün  bir  dehanın  Antlaşma  metnine  soktuğu koruyucu  kalkan olmadığı  gibi  91  senedir   kimsenin  görmediği  ama  şimdi  birdenbire  mal  bulmuş  Mağribi  ya  da  yeni  gelin  misali  sarılmamız  gereken  bir  nesne  de  değildir. 

Diyelim  ki  bir  müdahale  yapıp  Barzani'yi  bertaraf  ettiniz  ve  Musul'a  da  girdiniz Ankara  Antlaşmasının  5.  Maddesi  mucibince;   sonrasında  yine  Ankara  Antlaşmasının  1.  Maddesi  mucibince  Irak'a  bırakmak  zorundasınız eğer  her  şey  Ankara  Antlaşması  ile  düzenlenecekse...

Peki  tüm  bunlara  rağmen  Musul'a  girelim  ve  ''  Baskın  basanındır. Geri  aldık  ulan  Musul'umuzu  var  mı  bir  itirazınız''  Diyelim  mi? 

Vallahi  milletteki  coşkuya  bakacak  olursanız  ABD,  AB,  İsrail  hepsi  vız  gelir.  Bir  an  önce  dalalım  ve  Musul'umuzu,  Kerkük'ümüzü  geri  alalım. 

 Eeee  normaldir  tabii  ki.  Kore  Gazilerinin  nesli  tükenmek  üzere,  Kıbrıs  gazilerinin  er  olanları  ben  misal  63-64  yaşlarında olduğundan  yeni  nesil  savaşı  pek  bilmiyor.  O  bakımdan  da  bilgisayarda  oynadıkları  savaş  oyunları  gibi  bir  şey  sanıyorlar. 

Aslında  ''Musul  nasıl  elimizden  çıktı?''yı  da  anlatmam  gerekirdi  ama  yazı  hayli  uzadı. O  bakımdan  noktayı  koyuyorum.

Sonuç  olarak:  Musul'u,  Kerkük'ü,  Süleymaniye'yi  ve  ata  yadigarı  daha  nice  toprakları  geri  alabilecek  güç  ve  kudretiniz  varsa  Ankara  Antlaşmasının  5.  Maddesine  ihtiyacınız  yok.  '' Suyumu  bulandırıyorsun''  Demeniz  yeterli. Böyle  bir  güce  sahip  değilseniz  suyunuzun içine  işerler  siz  de  hâla   Birleşmiş  Milletlerin  çizdiği  sınır  için  ''Birleşmiş  Milletlerin  kararına  mucibince  müdahale  hakkımız  var.  Heyooooo.  Haydin  Musul'a''  der  durursunuz. 

Kısaca, bana  sorarsanız? 

 ''  Bâ'de  harabül  Basra ''  Diyeyim  arif  olan  anlar  mutlaka.


------------------------------------------------------------------------------------------------

5 ARALIK  1926  TARİHLİ  ANKARA  ANTLAŞMASI

Madde 1. Türkiye ile Irak arasında sınır, Milletler Cemiyetinin 29 Ekim 1924 günlü oturumunda kararlaştırılmış çizgiye uygun olarak, aşağıdaki biçimde kesinlikle belirtilmiştir.

(Brüksel Sınır Çizgisinin Tanımı)
- Eklidir -

Bununla birlikte, sözkonusu bu sınır Aşuta ve Alamun güneyinde, bu iki yeri birbirine bağlayan yolun Irak topraklarından geçen kesimini Türk toprakları içinde bırakmak üzere, değiştirilmiştir.

Madde 2. Son Fıkrası saklı kalmak üzere, 1. Madde ile belirlenen sınır çizgisi işbu Andlaşmaya bağlı 1/250.000 ölçeğindeki harita üzerinde gösterilmiştir.

Metin ile harita arasında aykırılık görülürse metin geçerli olacaktır.

Madde 3. Birinci Maddede tanımlanan sınır çizgisini toprak üzerinde işaretlemek üzere bir Sınır Komisyonu kurulacaktır. Bu komisyon Türkiye Hükümetince atanacak iki ve Britanya ve Irak Hükümetlerince ortaklaşa atanacak iki yetkili temsilci ile, kendisi kabul ederse, İsviçre Cumhurbaşkanınca İsviçre uyruklu bir başkandan oluşacaktır. Komisyon en kısa sürede ve en geç bu Ândlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak 6 ay içinde toplanacaktır. Komisyonun kararları çoğunlukla alınacak ve buna tüm Bağıtlı Yüksek Tarafların uyması gerekecektir.

Sınır Çizimi Komisyonu, her durumda, işbu Ândlaşmadaki tanımları en yakın biçimde izlemeğe çalışacaktır. Komisyonun giderleri Türkiye ve Irak arasında eşit olarak bölüşülecektir. İlgili Devletler, Komisyonun görevini yapabilmesi için, gerekli yerleşme, işçi, gereçler (kayıklar, işaret taşları) ile ilgili tüm konularda, gerek doğrudan doğruya, gerek yerel makamlar eliyle, ona yardım etmeği yükümlenirler.

Sözkonusu Devletler, bundan başka, Komisyonca konulacak nirengi noktalarına, sınır işaretlerine, kazık ve öbür işaretlere uymayı yükümlenirler.

Sınır işaretleri birinden öteki görünebilecek biçimde konulacak ve üzerlerine sayısı yazılacaktır. Bunların yerleri ile sayıları bir harita üzerinde gösterilecektir.

Sınırın belirlendiğini gösteren kesin tutanak ve ona ekli haritalar ve belgeler üçer örnek olarak düzenlenecek ve bunlardan ikisi sınırdaş devletleri hükümlerine, üçüncüsü ise, aslına uygunluğu onaylanmış örnekleri Lozan Andlaşmasmı imza eden Devletlere sunulmak üzere, Fransız Cumhuriyeti Hükümetine verilecektir.

Madde 4. Birinci Madde uyarınca Irak'a bırakılan topraklardaki halkın uyrukluğu sorunu Lozan Andlaşmasının 30-36. Maddelerine göre çözüme kavuşturulacaktır.
Bağıtlı Yüksek Taraflar Lozan Andlaşmasının 31., 32. ve 34. Maddelerinde öngörülen seçme hakkının bugünkü Andlaşmanın yürürlüğe konulduğu günden başlayarak iki ay süre için geçerli olabileceğini kararlaştırmışlardır.

Bununla birlikte, Türkiye sözkonusu halktan seçme haklarını Türkiye uyrukluğu için kullananların işbu haklarını tanıma konusunda serbestliğini saklı tutar.

Madde 5. Bağıtlı Taraflardan her biri 1. Maddede belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul ederek, bunu değiştirmeği amaçlayan her hangi bir girişime geçmekten sakınmayı yükümlenir.

İKİNCİ KESÎM
İyi Komşuluk İlişkileri

Madde 6. Bağıtlı Yüksek Taraflar, bir ya da bir kaç silâhlı kişinin sınır bölgelerde yağmacılık ya da eşkıyalık yapmak amacıyle girişecekleri hazırlıklara ellerindeki tüm olanaklarla karşı koymağı ve bunların sınırdan geçmelerini önlemeği karşılıklı olarak, yükümlenirler.

Madde 7. 11. Maddede yazılı yetkili memurlar sınır bölgesinde yağmacılık ya da eşkıyalık yapmak üzere bir ya da bir kaç silâhlı kişinin hazırlıklarda bulunduğunu öğrendiklerinde, bunu karşılıklı olarak ve ivedilikle birbirlerine bildireceklerdir.

Madde 8. 11. Maddede yazılı yetkili memurlar, bulundukları yerlerde yapılmış olabilecek tüm yağmacılık ve eşkıyalık eylemlerinden, karşılıklı olarak, birbirlerine haber vereceklerdir.

Haber verilecek Taraf memurları, ellerindeki tüm olanakları ile bunları yapanların, sınırdan geçmelerini önlemeğe çalışacaktır.

Madde 9. Silâhlı bir ya da bir kaç kişi sınır bölgesinde bir ağır ya da hafif suç işledikten sonra öteki sınır bölgesine sığınmağı başarırsa oranın makamları bu kişileri silâhlarıyle ve yağma ettikleri eşya ile birlikte, uyruğu bulunduğu Tarafın makamlarına teslim etmek üzere, yasa uyarınca tutuklamak zorundadır.

Madde 10. Andlaşmanın işbu Kesiminin uygulandığı sınır bölgesi Türkiye'yi Irak'tan ayıran tüm sınır ile bu sınırın iki yanında 75 Km. derinliğindeki topraklardır.

Madde 11. Andlaşmanın işbu kesimini uygulamakla görevli, yetkili memurlar şunlardır :

Genel işbirliğini düzenlemek ve alınacak önlemlerin sorumluluğunu üstlenmek üzere;

Türkiye tarafından : Sınır Askersel Komutanı.
Irak tarafından : Musul ve Erbil Mutasarrıfları.
Yerel bilgilerin ve ivedi bildirilerin verişimi için;
Türkiye tarafından : Valilerin onamı ile atanacak memurlar.
Irak tarafından : Zako, Amadiye, Tibar, Rovandoz Kaymakamları.

Türkiye ve Irak hükümetleri gerek 13. Maddede sözü edilen Sürekli Sınır Komisyonu aracılığı ile, gerek diplomasi kanalından birbirine haber vererek, yönetimsel nedenlerle, yetkili memurların çizelgesini değiştirebilirler.

Madde 12. Türkiye ile Irak memurları, öteki Taraf uyruğundan olup kendi toprakları üzerinde bulunan aşiret beyleri, şeyh ya da öteki üyeleri ile resmi ya da siyasal niteliğe sahip her türlü iletişimden kaçınacaklardır. Bağıtlı Taraflar, sınır bölgesinde öteki Devlete karşı yöneltilmiş hiç bir propaganda örgütüne ve kuruluşuna izin vermeyeceklerdir.

Madde 13. Andlaşmanın işbu Kesiminin hükümlerinin uygulanmasını kolaylaştırmak ve genellikle sınır ürerinde iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmek üzere, zaman zaman Türkiye ve Irak Hükümetlerince karşılıklı olarak atanacak eşit sayıda memurlardan oluşan bir Sınır Komisyonu kurulacaktır.

Bu Komisyon en az 6 ayda bir kez ve, durum gerektirirse, daha çok toplanır.

Sıra ile Türkiye ve Irak'ta toplanacak olan bu Komisyon, Andlaşmanın bu Kesiminin hükümlerinin yerine getirilmesine ilişkin işleri ve ilgili sınır bölgeleri memurlarınca üzerinde anlaşma sağlanamayan öbür her türlü sınır sorunlarını dostça çözmekle görevli olacaktır. Komisyon işbu Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden sonra iki ay içinde ilk kez Zako'da toplanacaktır.

ÜÇÜNCÜ KESÎM
Genel Hükümler

Madde 14. Her iki ülke arasında ortak çıkarlar alamnı genişletmek amacıyle, Irak Hükümeti işbu Andlaşmamn yürürlüğe konulması gününden başlayarak 25 yıl süre ile, aşağıda gösterilen gelirlerin % 10 unu Türkiye Hükümetine ödeyecektir.

a) 14 Mart 1925 günlü ayrıcalık Sözleşmesinin 10. Maddesi uyarınca "Turkish Petroleum" Kumpanyasından,
b) Yukarıda anılan Ayrıcalık Sözleşmesinin 6. Maddesi uyarınca petrol ihraç edebilecek olan Ortaklıklardan ya da kişilerden,
c) Sözkonusu Ayrıcalık Sözleşmesinin 33. Maddesi uyarınca kurulabilecek yan Ortaklıklardan.

Madde 15. Türkiye ile Irak, Dost Devletler arasında yerleşmiş yöntem uyarınca, bir suçluların geri verilmesi Andlaşman yapmak üzere ivedilikle görüşmelere girişmeği kararlaştırmışlardır.

Madde 16. Irak Hükümeti kendi ülkesinde oturan kimi kişileri, işbu Andlaşmamn imzasına dek, Türkiye lehindeki düşünce ve siyasal eylemleri nedeniyle, tedirgin etmemeği ve onlara en geniş anlamında bir genel af tanımağı yükümlenir.

Bu konuda verilmiş mahkeme kararlarının hepsi geçersiz kılınacak ve sürdürülmekte olan tüm kovuşturmalar durdurulacaktır.

Madde 17. işbu Andlaşma, onay belgelerinin verişimiyle yürürlüğe girecektir.

îşbu Andlaşmamn İkinci Kesimi, Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden başlayarak 10 yıl süre ile yürürlükte kalacaktır.

îşbu Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden başlayarak, 2 yılın sonunda Bağıt'lı Taraflardan her biri sözkonusu Kesimi kendisi açısından ortadan kaldırmak hakkına sahip bulunacaktır.

Ortadan kaldırma, onun bildirildiği günden başlayarak bir yıl sonra geçerli olacaktır.

Madde 18. îşbu Andlaşma Bağıtlı Yüksek Taraflarca onaylanacak ve onay belgeleri ivedilikle Ankara'da verişilecektir. Andlaşmanın aslına uygun örnekleri Lozan Andlaşmasını imza eden Devletlere sunulacaktır.

Bu hükümlere olan inançla, yukarıda adları yazılı yetkili Temsilciler işbu Andlaşmayı imza etmişler ve onu mühürlemişlerdir.

Ankara'da, 5 Haziran 1926 günü, 3 örnek olarak, düzenlenmiştir.

Dr. TEVFİK RÜŞTÜ--- R. C. LİNDZEY

( Türkiye 5 Haziran 1926 Tarihli Ankara Antlaşmasının 5. Maddesi Gereğince başlıklı yazı Sami Biber tarafından 24.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.