Dilimizde "kara sevda" diye bir deyim var. Neden kara diye düşünmüşümdür hep. Aşkın, sevdanın karası olur mu? 

Sevgilerin karanlık yüzü mü acaba? Görülmeyen tarafı mı? Yoksa körü körüne bağlanmışlık yönü mü? 

Hiç biri sevdanın önündeki o kara  sıfatını tam karşılamadı mantığımda. Bir şeye kara dendiğinde onun simsiyah bir yönü olmalıylı. Korkutucu, insanın içini ürperten bir tarafı...

Dogrusu sevdanın önüne böyle bir sıfatı hiç yakıştıramadım oldum olası. Sevda daha başka, daha latif, daha hoş bir şey olmalıydı oysa.

Ancak deyim olarak dilimize girdigine göre yok böyle bir sey diye kestirip atabilmeniz de mümkün değil. Atalarımız bu sıfatı koymuslarsa bir sevda sözcüğünün önüne, bildikleri bir şey var muhakkak. 

Ne bileyim ben yaşamadım kara sevda denen şey her ne ise. Bu yüzden bilmediğim bir şey üzerine ahkam kesmem ukalalık da olabilir. Ancak gözlem yaparak da öğrenebiliyor insan. 

Baktım ki sevgi ve aşk sözcükleri ölüm sözcüğüyle birlikte kullanılıyor.

"Ya benimsin, ya toprağın", "Seni kimselere yar etmem", "Ölesiye seviyorum", "Ölürüm senin için" 

Böyle söyleyerek ilanı aşk etmek çok da normalmiş gibi kabul görmüş toplumda. Aşık "Senin için ölürüm" diyor, maşuk "Neden? Ben senle yaşamak için beraberim" demiyor.

"Seni kimselere yar etmem" deyince, "Sen beni tehdit mi ediyorsun" diyen yok. 

Bu sözcükler bir sahiplenme edebiyatı değil mi? "Ben senin sahibinim, sen bana aitsin" deniyor resmen. Bunun adına sevgi diyoruz. Masumane sevgiyi bununla karıştırmamak için de önüne "kara" sıfatını koymuşuz ki, bunun sonu karanlık anlamına gelsin diye. 

Kara, kötülüğün, cehaletin, bağnazlığın, yobazlığın simgesidir. Sevdanın önüne sıfat olarak gelince sevgiyi, aşkı öldüren, yok eden bir anlam çıkıyor. 

Öyleyse sevdanın önünde ne işi var bu kötü sıfatın diye düşünmemek elde değil. Halbuki sevdalar pembe, beyaz, mavi gibi ruhu aydınlatan, güzellik katan renklerle ifade edilmesi gerekmez miydi? 

Gözü karalık, hayat karartmalar,  sevgiyi karanlığa hapsetmeler de neyin nesi? Sevgiler temiz duygulardır oysa. Kara sıfatıyla bu güzel duyguyu kirletmeye kimin hakkı olabilir? Sevgi özgürlüktür. Onu sevdayı karalayan prangalarla hapsedemezsiniz. Sevgi kanatlanmayı, uçmayı hakeder. Sahiplenmeyle özgürlüğünü kısıtlayamazsınız. Sevgilinin hayal dünyasını kara bir perdeyle kapatamazsınız.

Aşklar, sevdalar iki tarafı olan bir duygudur. Bu duyguyu tek yönlü kıldığınızda adı sevda olmaktan çıkar. Bir duygunun diğerini yok sayması, bastırması ve sömürmesi sonucu çıkar ki, buna aşk demek yanlış olur. 

Aşk zannedilen bu duygunun ileride daha katılaşacağı ve diğerini kendi malı olarak görmesi, diğerinin yok hükmünde olması şeklinde süreceği aşikardır. Kısıtlamalar, hor görmeler, ileride cezalandırmalara kadar gidecektir.

Halbuki aşk, farkı duygu ve hayallerin bir araya geldiğinde çoğalması, lezzetinin artmasıyla büyür ve ölümsüzleşir. Acı ve hüzünlerin paylaşılmasıyla, sıkıntıların birlikte aşılmasıyla güçlenir. Birliktelikler bir tarafa değil iki tarafa birden güç verince sağlamlaşir ve perçinlenir. Bağlılıklar iki tarafın özgür hayalleri ve iradeleriyle artar. Aşklar, sevgiler digerine verilen değer ve saygıyla uzun ömürlü olur. 

Kara sevdalar diğerinin hayatını çekilmez kılar, özgürlüğünü elinden alır. Diğerinin kölesi haline getirir. Bu yüzden ya nefretle ya da ölümle sonuçlanır. 

Hayatınızı karartacak sevdalara yelken açtığınızda, kendi yelkeninizin halatlarıyla bağlanırsınız. 

Bu yüzden ben kara sevdalara inanmam, kara sevdalıların sevdasını samimi görmem.

Ben sevdanın beyazına vurgunum.

M.Demir
( Ben Sevdanın Beyazına Vurgunum başlıklı yazı Mehmet DEMİR tarafından 24.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.