“İnsan oğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi”
Kimi konuşur durmadan
Konuştukları doldurmaz incir çekirdeğini
Bilgi sahibi olmadan
Fikir sahibi olur
O da bilmez neyi anlatmak istediğini
Kimi anlatır birkaç cümleyle
İşin özünü
Ölçer biçer
Öyle söyler sözünü
Önemli olan haddini bilmektir
Bilgiyi, sevgiyi, hoş görüyü sözle yoğurup
Tatlı dille
Anlatabilmektir

Pazar günleri aldığım gazetelerin “PAZAR” eklerini okurum. Gazeteleri almamın nedeni de o eklerdir. Yoksa gazeteler internetten de okunuyor. Geçtiğimiz pazar günü bu eklerin birinde Çinli sanatçı Ai Weiwei’nin İstanbul’da açtığı porselen sergisinden ve bu sanatçıdan söz eden bir yazı, daha doğrusu röportaj vardı. Porselen derken bu muhalif sanatçı porselen yapmıyor. Porselen üzerinde çeşitli eserler oluşturuyor. Burada anlatmak istediğim o sergi değil. Yazıyı okurken sanatçının bir sözü dikkatimi çekti. Şöyle diyordu Ai Weiwei: “Kendini ifade etmek için bir sebebe ihtiyacın var; ama kendini ifade etmen o sebeptir.”
Her insan bir yolla kendisini ifade etmek ister. Bunu söz, yazı veya davranışlarıyla anlatabiliyorsa bundan da ayrı bir mutluluk duyar. İnsanlara olumsuz gözle bakan, kusur arayan biri değilim. Yaşımın da verdiği deneyimle kusursuz insan olmayacağı, herkesin hata yapabileceği anlayışına sahibim. Bunu yazarken şunu da belirtmek isterim. Yaşadığımız toplumda hep ön planda olmak, bulunduğu ortamda bir yolla dikkat çekip kendini göstermek isteyen insanlar da tanıyoruz. Bu öne çıkmayı, dikkat çekmeyi yetenekleriyle, bilgisiyle başarabiliyorsa diyecek lafımız yok. Böyle değil de “Her şeye maydanoz olmak” durumuna düşüp “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma”ya kalkışıyorsa gülünç duruma düşmekten öteye geçemez.
Bu tip kişiler; düğünde en iyi oynayan, cenazede en etkili ağıt yakan, sohbetlerde lafı kimseye düşürmeyen, her şeyin ucundan kıyısından yalan yanlış bilgisi olan kişilerdir; ama foyaları da kısa zamanda ortaya çıkar. Lider, önder olmak bir takım meziyetler ister. Yoksa o özelliklerin niye uğraşırsın ki... Kendini olduğun gibi kabul et. 
Ne olursa olsun bu tip insanlara da hoş görüyle bakmak gerekir. O kişiler, bu “öne çıkma, kendini gösterme” davranışlarını sonunda güç duruma düşeceklerini bilseler de isteyerek yapmıyorlar. Hani derler ya “Can çıkmayınca huy çıkmaz.” diye.
Otuz beş yıl değişik seviyelerdeki sınıflarda konuştum; ama öz eleştiri yapacak olursam sınıftaki o konuşmalarımı bir topluluğun önünde elimde yazılı kağıt olmadan yapamam. Kısa sürede azalıp geçse de bir heyecan sarar beni. Yazmayı sevdiğim kadar sevemedim, beceremedim nutuk atmayı. İşin doğrusu bu. Oysa bir arkadaşla, dostla ya da arkadaş grubuyla söyleşmek çok hoşuma gider.
Yazımın başında Çinli sanatçının sözünü yazdım. Okuyanlar anlamıştır o sözün ne demek istediğini. Ben de kendimi bu yazılarla ifade etmeye çalışıyorum. Sanal ortamda, facebook paylaşım sitesinde de pek çok insan “kendini ifade etmek” amacıyla değişik sözler, yazılar, fotoğraflar, videolar paylaşıyorlar. Kimi özlü sözlerle, kimi ders verici hikâyelerle, kimi din içerikli söz ve yazılarla, kimi iktidarı destekleyici ya da eleştiren siyasi mesajlarla, kimi ilginç videolarla…
Kendimizi değişik yöntemlerle, becerilerimiz ölçüsünde ifade etmeye çalışırken bence önemli olan insan olmanın erdemlerinden uzaklaşmamamız gerekir.
Ortaokul Türkçe kitaplarında “ÖVÜLMEK” diye bir okuma parçası vardı. Nurullah Ataç bu yazısında övülmenin her insan için bir ihtiyaç olduğunu; ama bu ihtiyacın kendimizi övmekle değil de başkalarının bizi hak ettiğimiz ölçüde övmeleriyle karşılanabileceğini anlatıyordu. Doğrusu da bu, bırakalım “Ben şuyum, ben buyum; şöyle yaparım, böyle yaparım…” demeyi, yaptıklarınızla diğer insanlar övsün sizi.
Ne diyeyim, o sanatçının dediği gibi kendini anlatmak için başka sebep aramaya ne gerek var, kendini anlatmak ihtiyacı buna bir sebeptir zaten. Ben de o sözü okuyunca bunlar geldi aklıma, geldiği gibi de yazdım.
…………………

Yazılarımda zaman zaman güzel dilimiz Türkçenin kullanımında yapılan yazım- noktalama yanlışlarını eleştiriyorum. Özellikle bu konunun yıllarca öğreticiliğini yapan eğitimci arkadaşlarım belki de bunu hoş görmüyorlar. Oysa amacım ne eksik, yanlış bulmak ne de yanlışları yüze vurmaktır. İnternet, ufacık telefonlara da girince bu yanlış kullanımlar öyle çoğaldı ki… “Yahu, ne yapayım telefonda bu kadar yazılabiliyor. Önemli olan yazdığımın anlaşılması değil midir?” diye düşünenlere şunu demek isterim. Dil, bir ulusun en önemli unsurudur, temel direğidir. 
Bunları yazarken üç gün önce bir paylaşımda gördüm. Başbakan, okulların kapandığı bir günde bir sınıfa giriyor ve tahtaya şunları yazıyor. Cümleleri değiştirmeden yazıyorum: “ Sevğili Ogrenciler Başarılar ve İYİ TATİLLER”…İnanın yazılanları hiç değiştirmedim. Sonra yanındakilerin çekine çekine yaptıkları uyarılarla bazı noktaları yerine koyuyor. Büyük harfle, küçük harfle yazılmış hiç önemli değil. Bu yazı karşısında sınıftaki öğrenciler ne düşündü bilmiyorum; ama orada hazır bulunanlar epey terledi sanıyorum. Ülkemin başbakanı konuştuğu dilin yazımında dikkatli değilse başkalarına ne diyebiliriz?
…….
O, rezilliği ayyuka çıkan evlenme programlarını kaldırdılar ya, şimdi pek çok TV kanalında anayı-babayı bulma, katili bulma, küskünleri barıştırma programları başladı. Sanki bu ülkede polis, jandarma, yargıç, savcı yok. Artık böyle olayları yaşarsanız sakın polise, yargıya gitmeyin(!). O kanallar sorununuzu çözer. Barışık aileleri birbirine düşürür. Ne kadar kavga ederlerse ekranlarda seyredilirlik de o kadar artacaktır. Zaten küfürden, kaba sözden, anlatılanların yarısı biplendiği için olanı biteni anlamak da biraz zor.
"Memleketimden insan manzaraları"nı bu programlarda öyle net görüyoruz ki...

Eğitimi, öğretimi; bilimsellikten, akılcılıktan hızla uzaklaşan, etrafında pek dost komşusu kalmayan, toplumun giderek ayrıştığı güzel ülkemde umarım gelecek daha aydınlık olur.
………………..

Numan Kurt
24 Eylül 2017

( Daldan Dala (3) başlıklı yazı Numan KURT tarafından 24.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.