Toplumumuzun sınıflarından küçük esnaf
ve zanaatkarlar bir hayli fazla güzel yurdum Türkiye'de... Lakin gün geçtikçe
de sayıları azalıyor. Bunu epey bir sorgulamak lazım. Geçmiş zamanlarda
çocuklar ilkokulu bitirince, babası kulağından tutup bir meslekerbabına getirir
ve al usta bunu bir güzel adam et ''Eti senin kemiği benim.'' derlerdi... Tabi
ki bu eti senin kemiği benim yakıştırması bir deyim, al bu çocuğu dayaktan
gebert manasında değildi...
Eskiden mahallemizin bakkalları,
manavları, kasapları, terzileri, yufkacıları, yorgancıları, olurdu... Biz hep
gidip de onlardan alış veriş yapardık. Veresiye Defteri diye bir kavram
vardı... ''Oğlum şuradan iki ekmek, bir sigara bir kalıp da beyaz peynir al Ali
Amcana da yazdır.'' dendi mi akan sular dururdu... Ali Amca yazar, ay sonunda
da tahsil ederdi azar azar...
Esnaflık ve ticaret sadece rakamlardan,
çeklerden, senetlerden ibaret değildir. Esnaflığın, ticaretin yarısı işi
kavramak ve bilmek ise öbür yarısı da tatlı dil ve güler yüzdür. Çevremde bir
çok örnekleri var. Vatandaş devlet dairesinde yüksek kademede bir memur. Otuz
kırk seneyi doldurup emekli oluyor ve ek gelir elde etmek için hemen bir dükkan
açıyor. Açıyor açmasına da başarılı olamıyor bir türlü... Resmi kurumlarda amir
iken alışmış millete emir yağdırmaya, buyurmaya, tabi iş esnaflıkta, ticarette
öyle değil. Müşteri velinimet, emir verir gibi davranamazsın asla müşteriye,
her ne dükkanı açmış isen açmış ol...
Büyük firmalar şehrin büyük, devasa
panolarında dünya kadar para harcayıp reklamlarını sık sık yaparlar... Küçük ve
orta ölçekli firmaların buralara reklam vermesi maddi bakımdan imkansız
gibidir, sermayeleri kısıtlı olduğu için. Küçük firmalarda reklamlarını tatlı
dil ve güler yüz ile yaparlar. Ellibir liralık alış veriş yapan müşterinin bir
lirasını yeri geldiğinde ikram ederek yaparlar. Babası ile dükkana gelmiş üç
yaşında ki kız çocuğuna ufak bir sakız veya çikolata ikram ederek yaparlar...
Küçük Esnaf ve zanaatkar bu memleketin
öz evladıdır, çimentosudur, yapı taşıdır. Aileleri ile birlikte düşünülürse,
milyonlarca kişinin geçim kaynağıdır esnaflık ve ticaret... Bizim ayakkabıcılık
mesleğinde de her meslekte olduğu gibi sevilen tiplerde var az da olsa
sevilmeyen tiplerde, insanlar da var. Zaman zaman meslektaşlar arasında
çekememezlik olduğu da oluyor lakin şu da iyi bilinmelidir ki rızk her zaman
için Allah'ın dilemesi ile insanlara verilen bir nimettir. Biz ne kadar
yırtınır isek yırtınalım o gün ki rızkımız ne ise o girecektir kursağımıza...
Alnımızın teri ile dürüst çalışırsak rızkımızın da artacağını Rabbımız
''Herkese çalıştığının karşılığı vardır.'' NECM/39. ayeti ile de biz kullarına
ifade etmiştir...
Müşterilerimizin çoğu ile kanka olmuşuz
neredeyse. Tabi aynı sokakta aynı meslekten başka başka esnaflarda var. Zaman
zaman dayanışma oluyorsa da, zaman zaman çekememezlik de oluyor gereksiz
yere... İşte bu gerçekten üzüyor insanı... İş yerlerimizin olduğu mahalleler
fakir ve gariban mahalleleri, arayıp buluyoruz çoğu kere ihtiyaçlı insanları ve
dertlerine derman olmaya da çalışıyoruz gücümüz yettiğince, önce insanlık,
sonra da esnaflık bunu gerektiriyor... Çoğu dükkanda görmüşsünüzdür geçmişte,
duvarda bir resim ''Veresiye mal satan, peşine mal satan'' Veresiye satan
üzüntülü, peşin satan ise gayet mutlu yüzünden belli mutluluğu... Vadeli mal
alım satımında tabi ki belli bir güven ve tanışıklık da lazım. Öyle her önünüze
gelene, çek senet getirene de mal veremiyorsunuz. ''Pazarlık sünnettir.'' de
derler. Tabi ki beş liralık mal alan ile elli bin liralık mal alan müşteri
arasında fark olacaktır illa ki ödemelerinde...
Meslek icabı bir dolu insan tanıdık ve
hala da tanımaya devam ediyoruz. Ayakkabıcılık mesleği hakkını vererek
yaparsanız her meslek gibi güzel bir meslektir. Şu iyi bilinmelidir ki
müşteriyi ancak bir sefer kandırırsınız, sonrasında ise o müşteriyi
kaybedersiniz. Her zaman doğru olmak, doğru mal satmak ve malın üstüne de sık
sık yemin etmemek gerekir ki zaten Hazreti Mevlana'nın dediği gibi ''Doğru söz
yemin istemez.'' Bir de ''Dost başa düşman ayağa bakar.'' derler ama bizim çok
şükür ki kimselere düşmanlığımız yoktur ayakkabıcılar olarak. Biz sadece ayakta
ki ayakkabılara bakar ve insanlarımıza iyi ayakkabı giydirmek için çırpınır
dururuz, severek işimizi yapmaya çalışırız, diğer esnaflar gibi...