Prodüktivite Ve insan faktörü

Ben ev ödevlerini yapmazdım arka sırada cetvele avuç açan tip bendim.

Ev ödevi yapmak sahteciliktir. öğretmenin ben derste öğretemedim, öğrencinin derste öğrenemedim itirafıdır.

Ev ödevini yap karnedeki notların iyi olsun herkes seni sevsin. Güzel ve sinsi bir anlaşma.

Ama gerçek hayat öyle değil ödevini yapınca karne iyi gelmez kimse seni sevmez.

Çünkü gerçek hayatta ödevin tanımı değişir ve ödevi tanımlayan vicdan yapan sorumluluk duygusudur.

Oyun öylemi oyun öğrenmenin esasıdır.İnsan eşyanın tabiatını oynarken öğrenir.

Dişinle tırnağınla kavga etmeyi, küsmeyi, barışmayı, zayıfa tolerans göstermeyi, hep beraber alınmayan hazzın başarı olmayacağını…,dürüst olmazsan oyundan atılacağını,

Zekanı nasıl kuralına göre kullanacağını…………….

Oyun haktır ve oyun oynamayan çocuk 100 alır ama yüzsüz olur sinsi olur yalancı olur.

İnsanlıktan nasibini alamaz.

Vicdanı ile kendisine ödev tanımı yapamaz , sorumluluk duygusu geliştirmediği içinde tanımlama gereği görmez.

Onun iş yaşamı da aynı olur. Uydurulmuş  ev ödevini yapan, öğretmeninin gözüne giren idareciler zinciri……

Ben mühendis değilim ama hep fizikten 1 almama rağmen üniversite sınavında bütün fizik sorularını eşyanın tabiatını bildiğim için tam olarak doğru cevapladım. Bütün bildiğim lise fiziğidir.

Ama insanı iyi tanırım. 20 yıllık doktorum bilgimde var, tecrübemde…

Şimdi size şaşıracağınız bir tespit yapacağım.

Bir otomotiv elektronik aksam fabrikasında çalışırken ki gözlemimi anlatayım.

Önce işin niceliğini eleştirelim.

Ürünler standart değişmez.Son kalite kontrol programı ve bilgisayarını işletmede bıraksak, montaj hattındaki tezgahlardaki sistem, arabanın sistemini simüle eden elektonik feedback(geri bildirim) yapan devrelerden ibaret.

Bugün herkesin evinde program yüklendiğinde onay sinyali verebilecek bir bilgisayar var.

Her eve halı tezgahı gibi montaj tezgahlarını kursak, her işçi her gün en az 2 tane getirir.

Buda fabrikada 3000 çalışan olduğuna göre 6000 parça mamül eder.

Yüzlerce parça üretiyoruz diyerek öğünüyorlar.

E! bizim gibi oyuncu değil, ev ödevciler.

Kurnazlar, baştan az başlamışlar, her sene lineer grafik çiziyorlar. Üretim artışı!.

Tabi ki ev ödevi yapmanın inceliklerinden; oyuncular gibi yaratmak yerine, taklit edecekler tertip, düzen …lazım. Öğretmen aksini söyleyene kızar. Düşündüğünü bile belli etme.

Fabrika dediğin, üretim hattı demektir. Oda, tezgahların yürümesi demek.O zaman öyle olacak…..

Ödevini yap, göz boya, herkes seni sevsin.

Oyuncu olan ben, ilk gün daha üretim hattını görmeden vertigo vakalarından dolayı aksayan bir şey olduğunu hemen anlamıştım ama tam tasavvur edememiştim.

Üretim hattını yaparken, ergonomik açıyla tezgahları dikmişler. Buraya kadar mantıklı ve hepsini beraberce zincir sistemi ile  sirküler dönecek halde dizmişler.

Tezgahlar işin gereği ,çok büyük olduğu için ve işçi çalıştığı tezgaha bir metreden yakın mesafede olduğundan, tezgah ,tüm periferik görme alanını kaplıyor sonuçta ayakları üstünde sabit duran işçinin iç kulağından gelen sinyalle gözden aldığı sinyal farklı olduğu için baş dönmesi oluyor. Üretim hattı uzun olduğu içinde, Toplumdaki vertigo insidansı gereği, neredeyse her hatta o gün bir nefer düşüyordu. Tezgahlar şeffaf veya ızgaralı olması biraz işçiye faydalı olabilecek olsa bile yine de hattın dizaynının başka dezavantajları var.

E üretim hattı bu hareket olacak.

Düzen 3 boyutlu parçaların bulunduğu ve kullanılan  ekipmanın taşınmasının zor olduğu durumlarda verimli olur.

İki boyutlu tezgah üstünden yapılan ve el montajı gerektiren işlerde hareketli tezgah derinlik algısını bozacaktır. Çünkü çalışan işçinin elinin harekete başladığı andaki parça konumu, hareketin  bitiminde farklı yerde olacaktır. Tezgahın hareketini takip etmek ve kendi bedeninin dengesini sağlayıp parça ile arasındaki verimli çalışabileceği ergonomik pozisyonu sabit tutmak için,işçi  tüm bedeni ile çalışarak aşırı efor sarf eder. Kas eklem ağrıları oluşur . nitekim tanılar hep öyle….

Eğer 75  kilogram ağırlığında iseniz ve kol yüksekliğinizi değiştirmeden bir kibrit çöpünü aldığınız noktadan bir metre yukarıdaki başka bir noktaya merdivenle çıkarak koyarsanız .bedeninizle merdivende bir metre yükseklik çıktığınızdan bir kibrit çöpü için ek bir joulle enerji kaybedersiniz.

Parça horizontal(yatay) düzlemde, linear(çizgisel) ilerlemektedir. Çalışan parçanın ve önündeki tüm periferik görmesini kaplayan tezgahın hareketine karşı, vertigosu olmasın diye iç kulağını dolayısı ile başını bir adım mesafesine denk bir mesafeye kadar horizontal olarak, linear harket  ettirecek, sonra adımı ile açığı kapatacaktır.   Buda, ağırlık merkezini değiştirdiği için eğilme sırasında fazladan enerji sarf edecektir. merdiven çıkmaktan farkı yoktur. Anında vücut sıcaklığı yükselecek, termal konfor ölçümlerinde ortam sıcaklığı normal çıksa da terleyecek, elektrolit kaybı (Na)ile  iritabilitesi artacak, epilepsi hikayesi varsa konvuzyon geçirecek,laterjisi olacak, tansiyonu düşecek ve nitekim öyle olduğu gibi gebe ve anemikse hemen bayılacaktır.

Bu gibi ortamlardaki üretim bantlarında parça çalışanın önüne gelince durmalı, işlem bitince işçi parçayı sirkülasyona sala bilmelidir.

Peki bunu nasıl yaparız. Bu benim konum değil, mühendisler üretim bandının nasıl tasarlanacağını belirler , benim görevim insanı tanımaktır. Mekanizmaya insanın vereceği tepkiyi söyleye bilirim. baştan, makine insan uyumu olur mu? ona faydası olur…..

Dengenin sürekli kaybı efor demektir, yorgunluk demektir, sebebini bilmediği korku hissi demektir, anksiyet demektir, iritabilite demektir, çalışma barışının bozulması demektir. Dikkat azlığı demektir, adrenalin ve aşırı refleks kaza demektir.

Havalandırma çıkışları ve üretim hattı ayrı zamanlarda ayrı ev ödevi olarak yapılmış, ne geometrik nede işçinin eforu ile uyumu var. Oturan işçinin üstünde, koşan işçiden nerdeyse kaçıyor.Yaz ayında bronşitte gördüm, terden dehidratasyona girmiş hastamda oldu. Ya sıcak ya soğuk çarpması şamarlayıp duruyor işçiyi. Molada, kim nerde çalışıyor?Hemen anlıyorsunuz. Biri ilk tuvalete koşup, kafayı ıslatıyor, diğeri güneşleniyor.

E üretim hattı bu, hevesle performans ödevi bitirilmiş, evde nereye koysak acaba? Şu kadar metre kareye şu adet hat sığar mantığıyla dizmişler. Hatları, çıkış kapısının önünde. Hat ve hattın malzeme askısı …..

Önce ödevlerini yapıp, çıkan metanla balon kariyerlerini şişirmişler, şimdi de üstünde yuvarlanıp dururlar. Beya

Ben Deliormanlıyım, ne kendimi kandırırım, ne başkasını. Ne kadar ekmek, o kadar köfte!

Bu söz nerden gelir bilir misiniz?

Eskiden Kırkpınar gibi turnuvalar olduğunda, ekmekte köftede güreş ağasından. Eger çeyrek ekmekle gelirsen mangalın başına çeyrek ekmeklik, yarım ekmekle gelirsen yarım ekmeklik köfte alırsın.

Teklif bizden, talep senden, ne kadar talep edersen, o kadar hizmet alırsın.

İşle ilgili uzmanlarınız, mühendisleriniz  varken insan kaynaklarınıza hizmet alımını bırakırsanız, işle ilgili hizmetin kalitesinin öneminin ne olduğunu anlayamaz .Anlamadığı içinde ne önemi var diyerek ,sadakat yerine çeşitli ilişkiler kurarak, OSGB hizmeti alır.

Osgb de profesyonel hizmet vereceğiz git diye doktoru sadece işverene karşı sorumlu iken ve hatta 3 lü sözleşme ile işverenin haklarını kendi osgbsine karşı koruma görevi olan doktoru, insan kaynaklarının cahil cesaretinin insafına bırakır. Hem doktoru hem işvereni dolandırır.

Fabrikanın mali veya pazarlama ile ilgili sıkıntılarından, diğer idari problemlerinden ben anlamam.

Ancak konu en sonunda insana dayanıyorsa, bizim örneğimizin değişik ama neden sonuç ilişkisi açısından benzeri olduğuna eminim.

Esas sıkıntı yukarıdaki sebepken, vicdanın geçek ödev tanımını belirlediği konusunda birkaç örnek verirsek;

İlk dönem ödevinde tehlike sınıfımızı zamanında düşük göstermeyi başardık ya bütün tehlikelerden kurtulduk efsunlandık. Ağır düşecek parça yok çalışma bakanlığının yönetmeliğindeki çelik burunlu ayakkabıya gerek yok. Aferin pappy, hadi koş, bi daha getir.

Dar gelirli olduklarından herkesin ayakkabısı sürekli ayakta çalışmaya işe uygun olmadığı için ve aslında bir çoğunun ki çocuklarının eskisi olduğu için, hepsinin ayaklarında mantar hastalığı dolu, yarıklar ve nasırlar kanamış, askerde bile böyle olmamıştı diyen mi dersiniz….

İşçi dar gelirli olduğu için acı çekerek , işverende bunun bedelini üretimde düşüş olarak ödüyor. sürekli kanayan bir yara…… ve insan kaynakları, insan pınarı gibi akıp gidenin yerine yenisini buluyor…….mevcut işçideki verim düşüşü…..

İshal vakaları almış götürmüş. Kaynağı sebil mi, yemekhanemi bilemem çünkü geldiğimizden beri kontrolleri yok ev ödevci kadrolu hekim sorumlu olacak diye sözleşme yaparken insan kaynakları anlaşma yapmış ….biz poliklinik yapıyoz…

Oyuncu birinin eline yetki geçmesi ezber bozan sorular demek….ama ishal yerleşmiş kalmış hemde kliniğe göre bakteriyel ben bile 2 kez oldum mecbur olunca tedavi başka yolu yok.

Ateşi olanı ishali gribi olanı ayıralım yayılmasın demek yok rapor grafiği  yükselir kırık not alırız .üretim veriminin grafiği başkasının ödevi…

Eski dünya gibi tabaklar düz. Yuvarlak olmalı desek Galileo gibi tecrit olursun revirde işçinin yediği kalori ile üretim kapasitesi, protein ve meyve ile el becerisi arasında direk korelasyon vardır. Bir çok kadına demir tedavisi verilmesine rağmen anemisi var ağızlar aft dolu harita dil bile gördüm evdeki beslenmeye güvenip iş beklenirse….

Sağlıklı olan hızlı çalışıyor ve kenarda yavaşı bekliyor üretim bandının ne önemi kaldı.

El bilekleri ganglion dolu sürekli aynı hareketi yapmaktan parmaklarda istemsiz hareketler ağrı, ….

Ama herşey den önemlisi psikosomatik rahatsızlıkların çok oluşu çalışma ortamlarında fizyolojik dengelerinin yanında ruhsal durumları da bozuluyor. Burada da ödevcilerle oyuncular ayrılıyor oyuncun adamın ateşi var, kaşı yarılmış yok devam diyor. ödevci yapmacıktan hasta gelip kaleci gibi revir yatağına atlıyor nezaketle anlat anlata bilirsen bir şeyin yok…. .dosyaya bakıyorsun oyuncu ilk okul ödevci üniversite mezunu …

sorumluluk duygusu oyun oynayanda gelişir.

Her meslekte bu böyle Tıp fakültesini birincilikle bitiren kız geçici görevle kasabaya gelmiş ve ilk bulduğu hastayı gereksiz yere ambulansa atıp şoför mahallinde çekirdek yiye yiye kasabadan ile gidiyor. kasabada başka ambulans yok gidiş geliş 4 saat ihtiyacı olan gelse ölecek.

 

Ödevle yetişmiş birisine ne derseniz onu yapar ama siz demeden de bir şey yapmaz.

O evödevini yaptığı için taktir görmüş kendi olduğu için taktir görecek kadar kendisini tanı mamıştır. oyuncu düşe kalka takdir ve azar göre göre kendini yaşaya yaşaya kendi olup kendi kendini takdir edebilmiştir. kendi ödevini kendi kişiliği ve vicdanı ile tanımlar.

50 milyon Euro luk teşhiste evden getirdiğimiz aletlerle muayene yapıyoruz. aletin kullanılıp atılan plastik parçası için naz yapıyorlar. Kendilerine sorulacak soru değilse soruda sorunda yok .

Sağlık kayıtları insan kaynaklarının eline yasal olamasa da geçsin yeter. aslında bir şey anlayacakları yokta çürüttükleri elmaları yeni dönemde ayıklayacaklar yenilerini alacaklar.

Kim fazla rapor aldıysa onu çıkart yeter ama neyi iyileştirirsem bu insanlar bu yola kaçmaz diye birine sormak yok.

Ev ödevi gereği bir soruya mantıklı bir cevap olabilecek bir durum bulundu önlemimiz budur. Fazlasına gerek yok…

Ödev tamam peki bir sorun vardı ve siz bunu insanların azınlıkta kalan bir kısmının mesaiden raporla kaçarak çözdüğünü fark ettiniz. sorundan kaçanları ayıkladık sorun ne oldu ve sorunla hala yüz yüze çalışan çoğunluğun iş verimindeki düşüş acaba rapor alanların yokluklarından dolayı olan iş gücü kaybından büyük mü sorunla yüzleşmeden nasıl bileceksin.

Doktorun revirindeki hastası eskiden maden ocaklarında gaz detektörü olarak kullanılan kanarya gibidir bir sorun varsa hastalanır. Bu yüzdende kötü haber veren baykuş muamelesi görür. Sorunla yüzleşmek yerine görmemezlikten gelerek tehlikeyi bertaraf edenler boyahanede sorun var diyen doktora sen ne anlarsın boya haneden diyecektir. Mesele doktorun boyahaneden ne anladığı değildir. Doktorun kitabında şunu görürsen şurada sorun var yazmaktadır. Oradaki sorunun tespiti ve çözümü mühendislik işidir. Bizim fabrikanın örneğinde dönersek vertigo üretim bandından kaynaklanır yazar mantıklı açıklamasını insan fizyopatolojisini anlatarak açıklar. Üretim bandının ergonomik olarak insana ne şekilde uyması gerektiğini anlatır. Makine nedir nasıl çalışır anlatmaz, insan nedir nasıl çalışır onu anlatır.ve derki” insanı yönetemeyen makineyi de yönetemez çünkü dönüp dolaşıp iş insan faktörüne takılıp, kalacaktır.”

Eğer sadece emir vererek insan yönetilseydi şu anda verilen emri yerine getiren programlar ve makinalarla tam robotlaşmayı da çoktan sağlamış olurduk.

İnsan biopsikososyal kompleks bir canlıdır ve maalesef onun fonksiyonunu yerine getirecek, onun işgücünün yerini olacak teknolojimiz hali hazırda bulunmamaktadır.

Nasıl makine fişini takınca daha iyi çalışırsa, çarkına dişlisine parça düşünce bozulursa. İnsanda fizyolojik ihtiyaçları sağlanırsa daha güçlü, psikolojik ihtiyaçları sağlanırsa daha dikkatli, azimli ve verimli, sosyal ihtiyaçları karşılanırsa daha sadakatli çalışır.

İnsan çıkarı, korkusu yada sevgisi nedeni ile saygı gösterebilir gerçek nedeni tam olarak bilemeyiz ama saygı yoksa sevgide kesinlikle yoktur. Çalışan temel haklarına saygı gösterilmediğini gördüğü anda insan ne düşünürse onu düşünür ve ondan sadakat ve verim bekleyemezsiniz.

Ev ödevciler üniversite mezunu ve yüksek matematik muhasebe bilirler. İş problemleri ilk okulda kalmıştır ve bir işçi bir işi….diye başlayarak sorar sanız hesap asla tutmayacaktır.

Çünkü iş süre giderken işçinin tabiatı değişmektedir . Beden aynı ruh farklı çıkan işte farklı….

işçi seçerken moral değerlere sahip olmayan kişiler seçim yaparsa işçinin bedensel sağlıklarını gözetecektirler. çünkü her bedenin çürüyeceği bir ortama alınan bir insanın sadakat sorumluk duygusu ve vicdan gibi kalıcı değerlere sahip olmasının bir önemi olmaz. Aslında kendilerinde de yok ki! kendilerinde var olmayıp başkasında var olan bir şeyin ne önemi olabilir ki.

Yine de seçim yaparken çeşitli testler yaparlar ve ev ödevi gereği çağımızın yeniliği bilgisayar algoritmalarını takip ede biliyor mu denerler. Ödev süslü püslü olmalı balon kariyerle daha da şişmeli. Halbuki o insanın düşünme algoritması değildir. İnsan sadece kortesi ile düşünmez. haz ve elem öğretilmeden yapay zekada oluşturamazsınız. Elinizde daima en gelişmiş bilgisayar ve programı var olacaktır. Şu ana kadar bildiklerimizle bu böyledir ve insanlık bunun yolunu açacak yeni şeyler bulmadan da bu böyle kalacaktır. Makina algoritmasıyla insan seçemezsiniz makine seçersiniz. İnsan biopsikososyal bir canlıdır. Ancak yaşarken ve ona yaşaya bileceği bir çalışma ortamı verirseniz seçebilirsiniz.

Risk raporlarınızı alın ve karşılaştırın aynı OSGB ye bağlı her fabrikaları risk raporlarıda aynıdır. Her yere ait fotoğrafı çeker kopyala yapıştır aynı cümlelerle (ki bunların bir olumlu birde olumsuz kopyaları vardır) resmin yanına yapıştırır size sunarlar ev ödevi gibi….

Fabrikanın kendine has risklerini arayacağına sektörün genel risklerini genel cümlelerle sırala

ve kendi riskini azalt hem bir şey olursa ben uyarmıştım der bilgiçlik taslarsın.

İnsanlar anksiyetelerini teskin eden şeye daima inanma eğilimindedirler.

İnsan kaynakları defteri kadrolu iş güvenliği uzmanına teslim eder. Oda yastık altında durdukça kendisini güvende hisseder. Bir şey olursa hemen yazacak kendisine kalacak nüshayı yırtıverecek.

E müfettiş öyle dedi. Peki müfettişi hikmet dinleyecek mi kaza olmayacak mı. Müfettiş seni bir şekilde dinledi bir şey olunca hâkim dinleyecek mi.

İşyeri tespit ve öneri defterinin tutanak olduğunu unuturlar. Kendilerinde taşımak

teskin edici ilaçlarıdır. Doktor bir türlü ulaşamaz doktora defterin yapraklarını ayrı ayrı imzalatıp hukuken geçersiz sakat bir belge ile ev ödevini yapmış olmanın gururuyla hem kendilerini hemde sizi uyuturlar

Zaten doktor anlamayacakları şey yazacak bu korku ve anksiyete getirip defterin tılsımını bozacaktır.

OSGB yede işçiye de ödemeyi işveren yapıyor yapmacık ev ödevlerine bağlanmış prodüktivite artışı grafikleri yerde sürünürken .insan sağlığının dolayısı ile üretimde en büyük faktör olan insan emeğinin koruyucusu olan hekim, akla bilme fenne dayalı bir çalışan sağlığı yerine ,insan kaynakları müdürünün çeşitli ilişkilerinden dolayı OSGB ile yaptığı sözleşme  hekimin mesleki prensiplerinin ticari sözleşmede yazmasa da sözlü pazarlık konusu edilmesiyle ihanet ettiği işvereninin dolaylı olarak kat kat zararına sonuçlanmakta ve işin garip tarafı işveren tarafından da önemsenmemektedir.

Öyle bir zarar veriliyor ki

Revirin ne gereği var doktorun niye yetkisi olsun diyen cahil zihniyete insanın cevap olarak insan kaynakları departmanı olmasa o gün yoldan gelip geçen çalışsa daha verimli olur diyesi geliyor.

50 milyon Euro yatırım yap ev ödevinden idare ve üretim bandı kur, eğitimli ve yeterli malzemesi, çok sofistike teknoloji gerektirmeyen günümüzde modüller halinde evde imalat üniteleri kurulsa işçi başına evde bir kişinin bir parça üretebileceği bir işi, fabrikada üretim bandında işçi sayısının altında üret ve ilgili sanayi fabrikalarının üretiminin durmasına neden ol işte ev ödevciliği sonu böyle olur. idarecilere ev ödevi değil işçilere ödev verin güle oynaya yaparlar.

Sağlık Hizmetleri Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bir çok bakanlığın kanunlar esas olmak üzere çıkardığı yönetmelikler esas olmak üzere kompleks bir iş bir mevzuatlar kompleksi ile yönetilmekte olup

Temel Sağlık kanunu esas olmak üzere mevzuatın hiyerarşisi bulunmaktadır. Bir bakanlığın mevzuatına göre yaptırım uygulanması diğer kanun ve yönetmeliklerin (ki buna ceza kanunuda dahildir ) uygulanmasını ve yaptırım güçlerini ortadan kaldırmaz.

Hekimin hak ve sorumlulukları Çalışma Bakanlığı Mevzuatında açıkça ve konu itibarı ile amacına uygun olarak belirlenmiştir. Ancak bu durum Temel Sağlık kanunu ve Sağlık Bakanlığına ait mevzuatı geçersiz kılmaz ve birçok konuda esastır.

Hekimlik ile ilgili kanun ve yönetmeliklerimiz değişmez hekimin mesleki otoritesi kanunla yönetmelikle belirlendiği gibi , sorumlulukları, meslek etik kuralları ve moral değerleri mevzuatın dışında deontoloji adı altında ayrı bir bilim dalıdır.

Hekim mesleki uygulamaları ve sorumlulukları açısından Anayasa ve Temel Sağlık Kanunu nedeni ile Çalışma Bakanlığından önce Sağlık Bakanlığı Mevzuatına bağlıdır.

Çalışma standartlarının mevzuattan önce mesleğinin gereklerine, akla, fenne ve vicdanına  uygun olması gerekir.

Mevzuatımıza göre “Hastalar; hiçbir dış etki altında kalmadan, özgürce klinik ve etik kararlar veren bir hekim tarafından bakılma hakkına sahiptir”

– “Tabip ve diş tabibi, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdanî ve meslekî kantatına göre hareket eder.”  HÜKÜMLERİ BÜLÜNMAKTADIR.

Her şeyden önce hekimin bu hakları aslında hastanın da haklarıdır.

Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Millete ait olması Sadece Temsil ve Seçimlerle

İlgili bir düzenleme değildir. Millet adına seçilenlerin yaptıkları kanunların egemenlik sınırımız yani Misakı Milli sınırlarımızda Kayıtsız şartsız geçerli olduğunu bildirir.

Zaten yargıda bu sebeple hüküm verirken “TÜRK MİLLETİ ADINA” ifadesini kullanır.

Fabrikaların özel mülkiyete sahip olması ve hatta yabancı sermaye kuruluşu olması

Fabrika ve eklerinin sınırında idareye kanunlara aykırı düzenleme hakkı ve özgürlüğü vermez.

Çalışma hayatı yaşamın bir parçasıdır. Her ne kadar işyeri olsa da orası işçilerin yaşam alanıdır. İşçilerin sadece özlük hakları değil kişilik hakları da vardır bu haklar vatandaş olmalarından kanunla beden sahibi olmalarından doğayla, insan aklı  ve ruhuna ve tabi ki ortak kültürleri olduğundan inanç ve moral değerleri ile kompleks bir bütündür. Dokunulamaz pazarlık konusu edilemez, ihlal edilemez….

Aksi durumda kişilikleri tanınmamış olur varlıkları tanınmamış olur. Egemenlikleri tanınmamış olur.

Bireyin bunun farkında olup olmamasından ziyade ortak aklın bilincin bunun farkına varması kendi reflekslerini geliştirmesi kanun ve yönetmelikler ve bunların uygulanması esastır. Milli egemenlikte bu demektir. Memleket sınırları içinde Adaletin geçerli olacağına söz birliği edilmiş yerdir.

T.B.M.M sinin çıkarttığı kanunlara uyulmadıktan sonra ne seçmene, ne seçilene, ne Milli iradeye ,Ne Vatana ,Ne millete Nede Allah’ın bizden Müslüman olmamızı, insan olmamızı beklemesine saygı kalır.

Unutulmamalıdır ki işverenler bu Milletin bir parçasıdır ve önderlik ederler ve bu sebepten dolayı ürünleriyle tüm Dünyanın rekabet ettiği pazalarda ortak markayı temsil ederler. Dünya itibar pazarındaki geçer akçelerinin bir yüzünde kendi markaları diğer yüzünde  made in Turkey yazar.

Bir ürünün değerini belirleyen en önemli faktör hangi verimlilikle üretildiğidir

Ve tabi ki bir ürünün kalitesini belirleyen onu üreten emeğin kalitesidir.

Emeğin kalitesini de Biopsikososyal olarak tam bir iyilik hali ile işçi sağlığı belirleyecektir.

Hemde sadece fabrikanızda çalışan işçilerin değil tüm işçilerin sağlığı hepinizin ürünlerinin kalitesini ve Pazar payını  belirleyecektir.

Madalyonun bir yüzünde made in Turkey yazar

Ne kadar ekmek o kadar köfte…

Dr.Özgür Eker22.09.2017

 

 

 

 

——————————————-

A fabrikanızda İşyeri Hekimi olarak çalışmaktayım.

18 sene Devlet Memurluğu yaptım. Özel sektörde son bir yıldır çalışmaktayım pek uyum sağladığımı da söyleyemem, tam  uyum sağlayabileceğimi de sanmıyorum. Fakat bu durum aslında  iş ahlakı ve profesyonelliğin gereği olup uzun yıllara dayanan tecrübe ve kazanılmış prensiplere dayanmakta, benim içinde yeminimin gereğini şimdiye kadar yerine getirmiş olmanın gururu ve az kalan meslek hayatımı hakkıyla tamamlayabileceğim umudu olması nedeni ile her şeyden daha önemli bulunmaktadır.

B şirketi adına gelmiş olsamda biz 3lü sözleşme yaptık yani kendi şirketim ile sözleşme

Yaptığım gibi A ile de sözleşme yaptım. Takdir edersiniz ki bu sözleşme gereği A ‘nin taahhütlerinin gereğini yerine getirmesi kanun gereği olduğu kadar iş ahlakı gereğidir.

Mesleki otoriteme ve Bağımsızlığıma saygı ve revir standartlarının yönetmelik gereğine uygun olmasını istemek en doğal ve kanuni hakkımdır.

Sağlık hizmetleri ertelenemez ve eksiksiz yapılır. Zamanın da ve tam yapmayacaksanız binlerce yıla dayanan ve bize hocalarımızın öğrettikleri prensiplere göre hiç yapılmamalıdır. Temel prensip önce zarar vermemektir. Binlerce çalışanı olan bir yerde her kamu hizmetin de olduğu gibi olası acil durumda sağlık hizmetinin de nicelik ve niteliği önceden kesin belirlenemez.

Ayrıca sağlık hizmetleri sadece Çalışma Bakanlığı ve SGK mevzuatına bağlı değil Sağlık, Çevre, İçişleri, Adalet ve Hatta Milli Savunma Bakanlığınca belirlenen çeşitli kanun ve yönetmeliklerle kompleks bir amaç, bir mevzuatlar kompleksi ile belirlenmektedir.

Kanunları bilmemek mazeret kabul edilmediği gibi profesyonel olduğunu iddia edenlerin cahil cesareti ve yetki gaspı ile iş yapılması düşünülemez.

A şu veya bu şekilde bana vermem gereken profesyonel hizmetin bir kısmını rasyonel sebeplerden istemeyeceğim diyerek yazılı belge bile verse senden talep edilen kadar hizmet ver dese de

Unuttuğunuz üçüncü şahıslar sağlık hizmeti talep edecek ihtiyaç duyacaktır.

Ben kimsenin gözünün içine ben mesleki prensiplerimi özel sektöre uyum sağlamak adına çiğnedim o yüzdenden sana yeterli hizmet veremiyorum diyerek bakamam.

Poliklinik benim için kutsaldır ve kanunun bana verdiği yetkileri tam bilirim. Hiç kimsenin işini yaparken vizyonsuz ve cahil cesareti ile kanun ve yönetmelikleri hiçe sayarak yaptıkları uygulamaları  kabul edemem. Bu iş ahlakı gereğidir. Bu kanun gereğidir bu mesleğimin onuru gereğidir.

Ne A doktorsuz kalır, ne ben işsiz kalırım Mesele şuki ben A’ye doktor girdim doktor olarak çıkabilecek miyim?

Ben A ile sözleşme yaptım A de taahhütlerine uyacak. kimse poliklinikte bana sormadan değişiklik yapamaz cevabımı bildirdiğim halde dört adet tanımadığım kişi bana kendilerini tanıtmadan hemşirelerini almaya geldik diyerek saygısızca giremez. Biraz felsefi düşünürseniz sözleşme gereği esas A’ye saygısızlık eder.

 

Hayatta kimseyi yüz üstü bırakmadım. Sizi de bırakmam kendi talep ettiğiniz ölçüde hizmet alacağınız birini bulana kadar sözleşme gereği  benim prensiplerimle,  ondan sonra benden bu kadar.

Dr X Beyin Kişisel muayene aletleri ile muayene yapıyorduk şimdi kendi kişisel aletlerimizi getirip 50 milyon Euro luk tehsiste ,siz talep etmediğiniz için önemsemesenizde talep edenlere bakacağız.

Ben A tabelasını onurla selamlayıp çıkacağım.

5 senedir çalışanınız olan  her hastayı ismi hastalıkları fabrikanın neresinde çalıştığını fabrikanın iş güvenliği uzmanlarından daha iyi bilmesine rağmen apar topar işten çıkaranlarda A’ni  tabelasına her sabah  nasıl bakar artık bilemem ama benim mesleki prensiplerimi çiğneyerek revirde zafer turu atamaz. Alt bilinçlerine de profesyonelliklerine de iş ahlaklarına da notlarını alırlar.

saygılarımla

Dr. Özgür EKER               21.09.2017

HEKİM KALAYIM

Ben ne zorluklar aştım ki bir meslek sahibi olayım.

Şimdi işsizlikten mi korkarım ki yeminimi unutup cayayım.

Ben kolay lokma mıyım ki düzenin yalayıp yuttuklarına uyayım.

Hekimlerden hekimlikten yeminimden kendimden utanayım.

Hekim gibi hekim olamamaktansa hiç yapmayayım.

Varsın bilezik dursun yastık altında soran olursa 24 ayar deriz.

Dr.ÖZGÜR EKER 22.09.2017

www.ozgureker.com.tr

http://www.3chukuk.com/blog/2017/09/24/produktivite-ve-insan-faktoru/

 

 
( Prodüktivite Ve İnsan Faktörü başlıklı yazı DR.ÖZGÜREKER tarafından 27.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.