Sobalı Evler
Sanki o
çocukluğumuzun sobalı evlerinde şimdikinden daha fazla mutluyduk gibi gelir hep
benim aklıma. Sene yetmişli yıllar. Televizyon denen, batılıların ta bin dokuz
yüz otuzlarda hayatına giren ve aptal kutusu dedikleri alet, bizim toplumumuza
altmışlı yılların sonu, yetmişli yılların başlarında girmiş. Hakikaten hepimizi aptallaştırmış da, o zaman anlayamamışız bunu...
Şimdi ki gibi nerede öyle her oda da renkli televizyon? Bir tane siyah beyaz
televizyon, o da salonda durur. Haftada iki ya da üç gün yayın yapar belli
saatlerde. Kışın mutlaka televizyon sobaya yakın bir yere kaldırılır ki
seyrederken millet üşümesin...
İki katlıydı o sobalı evimiz Ankara Bahçelievler de. Geniş bir terasımız vardı
ve de bahçede üç beş tane meyve ağacı, dut, iki tane kayısı, armut, erik. Her
sene de güzel meyveleri olurdu, ye yiyebildiğin kadar. Sana da yeter komşulara
da. Çevremizde ki evlerin de birçoğu bizim ki gibi sobalıydı. Sağ taraf ta Han
oğlu apartmanı, sol tarafta Yugoslav muhaciri Loçka teyze ve kızları, onun
yanında Şekerim Teyze dediğimiz dünya tatlısı Kamuran Teyze. Öldü gittiler
hepsi Allah rahmet eylesin. Ne güzeldi o yıllarda ki komşuluklarımız,
birbirimize olan yakınlıklarımız, samimiyetimiz...
En büyük dertlerden biri her gün sobayı temizlemek, evin erkeği sabah erkenden
işe gittiği için o işi de çoğu zaman kadınlar yapar. O tarihte kaloriferli
evlerde oturanlara gıpta ile bakılır. Çok zengindir onlar biz sobalı ev
sahiplerinin gözünde...
Kışın belki zor ısınırdık, çoğu zaman yorganlara sıkı sıkı sarılırdık ki üşüyüp
de hasta olmayalım diye, ama komşuluk üst düzeydeydi her zaman için,
birbirimizin evlerine selamsız sabahsız girerdik çoğu kere. Kimsenin başkasının
ekmeğinde gözü olmazdı. Salonun ortasında duran sobaya yanaşır, kimimiz sohbet
eder, kimimiz masal dinlerdik, kimimiz ödev yapardık. Kimse de üşüdüm demezdi.
Soğuk kapıdan girmeye çalışsa bacadan kovardık ''Hop hemşehrim bizi
üşütemezsin yüreğimiz sıcak bizim'' derdik. Çoğu zaman annem kömürlükten odun kömür
getirir, babam ev de olduğu zaman da o yapardı o işi...
Bahçelievleri bahçelievler yapan o iki katlı sobalı evlerden şimdilerde eser
kalmadı. Sahipleri ya sattılar, ya da yıktırıp yeni yeni kaloriferli evler
yaptırdılar...
Bahar gelip de kışı davullarla zurnalarla uğurlayacağımız zaman yüreğimiz
pırpır ederdi, bir başka sevinç kaplardı, hele de biz çocukları ayrı bir
sevinç. Eeee nasıl kaplamasın ki? Sokakta top tepmek var, bisiklete binmek
var, kızlara oğlanlara hava atmak var...
Evin Reisi soba borularını çırpıp çırpıp kömürlüğe kaldırır, ondan sonra da
eylül veya ekim ayına kadar sobanın yüzünü görmek yok. İyi ama o zamana kadar
soba üstün de kestane de yok. Ne yapacağız şimdi, hadi gel de çık işin
içinden...
(
Sobalı Evler başlıklı yazı
AhmetZeytinci tarafından
29.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.