Gelip geçici var olmalar insana bir şey kazandırmaz. Zeki KAYMAKÇI

       


Bu söyleşilerimizde Kayseri’nin Develi ilçesinden bir konuğum var. Kendisi Edremit’te ikamet eden kalemi kuvvetli bir şair… 1968 İstanbul doğumlu, biyografisinde “Türk, Vatansever, imanlı, Atatürkçü, Devrimci, Halkçı, Milliyetçi Cumhuriyetçi, Laik, Vicdanlı, Hayvan sever, Gülümser, Fenerbahçe’li, Samatya’lı… Eski bir radyocu, çoktandır şair, Doğuştan Sanatsever ve mümkün olduğunca insan…” diyerek özetlemiş kendisini…



Kalemi kuvvetli bir şair dedik ya… Öyle ki yaşayan hece şairlerimizden şiiri etkili olana örnek ver deseler Türkiye’de sayılı olanlar arasında sayabilirim. Elbette şiirdeki güzel yorumu da onun başka bir özelliği. Okurken adeta yaşatıyor. Böylesine içten okuyunca söyleşimizde içten olsun istedim ve sorularımı hiç çekinmeden soracağım. Biliyorum ki Zeki Kaymakçı dürüst cevaplar verecek…



Görüntünün olası içeriği: 2 kişi



“Hoş geldiniz… Sayın Zeki Kaymakçı, okuduğunuz her şiiriniz ‘aklımda kalanlara’ girdi desem abartmış olmam. Zeki Kaymakçı’ya şiiri sevdiren ne oldu? Edebiyata nasıl gönül verdi? O da mı elini uzattı da kolunu kurtaramadı?”

 



Zeki Kaymakcı: Öncelikle hakkımdaki güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ediyorum. Bende sizi tanıdığımız kadarıyla hakkınızda düşündüklerimizi söylemek isterdim fakat hem benim hem de Kazdağı Şairleri grubunun diğer üyelerinin Fatma Çetin Kabadayı hakkında düşündüklerini böyle bir çalışmada paylaşmak “Körlerle sağırlar, birbirini ağırlar’’ boyutuna gider o yüzden zaten edebiyat dünyasında ki dikkat çeken yerini işaret etme gereği duymadan geçiyorum. 



Edebiyata gönül verme işi biraz da aileden hatta topraklarımdan gelen bir şey. Bildiğin gibi Develi denildiğinde akla gelen şeylerin başında Kayseri’de adını taşıyan bir de üniversite bulunan Âşık Seyrani gelir. Ailemin Edebiyata olan bağlılığı beni de küçük yaşlarda bu yola itti. Çocukluğum ile alakalı aklımda kalan en net şey, anne, baba, ağabeyler, yengeler ve ablaların bulunduğu geniş bir ailenin 850 sayfalık bir Şiir Antolojisinden,  o televizyonun herkesin evinde olmadığı nefis dönemlerde salonda hep birlikte oturup kendisi de çok iyi bir şair olan ağabeyim Mustafa Kaymakcı’nın okuduğu şiirlerle geçen 70’li yılların geceleridir. Çocukluğumda öğrendiğim ilk isimler Kazak Abdallar, Kaygusuz Abdallar, Pir Sultanlar, Yunus Emreler, Cahit Sıtkılar, Namdar Rahmi Karatay’lar oldu. 15 yaşında neredeyse okumadığım Klasik ve Çağdaş Türk şiirleri Antolojisi kalmamıştı. Her işte olduğu gibi merak etmek, araştırmak ve daha iyisini öğrenmek dürtüsü beni şu an bulunduğum yere getirdi; yani şiir yazan, okuyan ve iyi şiir duyduğunda hiçbir egoya yenilmeden saygı ile nefesini tutarak bu şiiri yaşayan kişi…



 

“Umarım bu şiir sevdanız hep böyle kalır. Peki, Zeki Kaymakçı’nın bir günü nasıl geçer, neleri sever, nelerden hoşlanmaz? Özü sözü bir, güleryüzlü, sözünün eri olarak tanıdık sizi. Acı gerçekler var mı?”



Zeki Kaymakçı:  Yüreğimden geçenleri şiirlerime aktarmaya çok büyük çaba gösteriyorum ama bu soruyu sorarken gösterdiğin nezaket dolu iltifatın gerçek payı varsa, yani insanlar aslında gerçek yüzümü görüyorsa ne mutlu bana. Hayatım boyunca her zaman doğruların yanında oldum bazen kaybeden ben oluyormuşum gibi olsam da uzun vadede kazanan ben oldum. Acı gerçekler tarafına gelince her insanın kendisi için kullandığı bir söz vardır ‘’Hayatımı yazsam roman olur.’’ Bende bu sözü kendim için kullanırım çünkü acı çekilmeden güzelliklerin kıymeti bilinmiyor bunu yaşayarak görmek en büyük ilimle eş değer…



        Günlük yaptıklarım kısmına gelince bütün insanların günlük yaptıkları işlerin dışında bol bol şiir okumak, okuduğum şiirlerin neresinde hatalar var ve ben bunları ne kadar hızlı bulabiliyorum. Bulduğum bu hataların kendi şiirlerimde olmaması için ne yapabilirimden yola çıkarak biraz fazlaca okuyorum. Kazdağı Şairleri oluşumu için projeler geliştiriyorum çünkü ben aslında her zaman bir takım oyuncusu olmayı seviyorum ve bir başarı olacaksa bir kişinin omuzlarında değil bir topluluğun ellerinde yükselsin istiyorum. En özel uğraşım ise sokaklarda yaşayan hayvanlar için yapmaya çalıştıklarım; onlar için yaptığım her ne olursa beni daha huzurlu ve mutlu kılıyor.



 

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, ayakta duran insanlar, takım elbise ve iç mekan

 



“Şiir nedir desem?”



 

Zeki Kaymakcı: Yaşamın ta kendisi, insanın içinden geçenleri karşı tarafın anlayacağı şekilde fakat anlam ve kural karmaşasına sebep vermeden anlatabilme sanatı. En basitinden ise isyanı, tutkuyu ve aşkı ifade edebilmenin en etkili yolu…

 



“Hece ağırlıklı yazıyorsunuz. Hece yazmak ustalık gerektirir, matematik, kelime bilgisi ve elbette çalışma. Her şiiri beğenmediğinizi tahmin edebiliyorum. Sizce bir şiir okurda ne bırakmalı, ne gibi özellikler ararsınız?”

 



Zeki Kaymakcı: Evet genelde hece şiirleri yazıyorum arada serbest nazım şiirlerim de var fakat bunları genelde bak bunu da yazabiliyorum anlamında yazdığımı söyleyebilirim. Şiir denildiğinde son yıllarda çok şaşkınlık verici bir eleştiri ile karşılaşıyorum, bu eleştirileri de şiir severlerden değil de şiir yazan bu uğurda mesai sarf eden kişilerden duyuyor olmak beni ayrıca şaşırtıyor. Üzüyorum da derdim ama o eskidendi yani daha geç daha az anladığım zamanlarda üzülüyordum. Nedir bu eleştiri diyecek olursanız da ‘’Ben hece şiir yazmıyorum, çok basmakalıp hem hece şiirler insanı dar kalıplara hapsediyor’’ …



             İşte bu eleştiri aslında benim Türk şiirinde verdiğim en büyük savaş. Aslında hece kafiye şiir yazmanın ne kadar zor olduğunu bilmeyen ve yazdığı düz yazıları bir müzik eşliğinde ve ahenk dolu bir sesle okuduğunda şiir olduğunu sanan bu arkadaşlar bu eleştiriyi yaparken, suçun hece kafiyede değil de kendilerinin bilgi azlığında olduğunu fark edememesi, edebiyat adına şiir adına bir trajediden farksızdır. Her şiiri okuyorum ama işin tek hoşa gitmeyen yanı şiir bir şeye benzememişse şairi olduğunu söyleyen kişiye mümkün olan bir dille bu durumu muhakkak anlatıyorum. Bugüne kadar berbat bir şiire ‘’kalemine, yüreğine sağlık, harika olmuş’’ yalanını hiç kullanmadım. İnşallah ömrüm olduğunca da bu çizgimden ayrılmayacağım.


 

 

“İnşallah, size katılıyorum bu hususta. Zaten doğruyu söylemek lazım kırmadan. Yoksa hemen egoları patlayan ama şiirleri patlayamayan bireyler oluşuyor.  Peki, edebiyat dünyasında eser çıkarma olayının bir yarış haline döndüğünün farkındasınız. Piyasada şiir kitabı altında kâğıt israfı denecek kadar çok sayıda kitap var.  Sizce kendini geliştirebilmek için bu şart mıdır, yoksa meyve olgunlaşmadan ağaçtan indirmeye mi benzer bu iş?”



Zeki Kaymakçı: Öncelikle popüler olma savaşından vazgeçmeli insanlar, bilinmesi gereken popüler kültür bir büyük çarktır ve gelip geçici var olmalar insana bir şey kazandırmaz. Şu anda nasıl çıkıyor bu kitaplar? Hemen açıklayayım, ya bu işe gönül veren kişi ya da derneklerin kendi finanslarını yaratarak maliyetler harcayarak çıkıyor ya da bazı sahtekâr basımevi kılıklı düzenbazların kitaplarınızı ücretsiz basacağız yalanı ile… Bu yüzden Şairin düşünmesi gereken şudur ‘ben şiirimi yazayım’’ sonra kitap olur bestelenir onu zaman gösterir. Bana verilmiş yüzlerce imzalı şiir kitabı var yüzde doksan beşinin birkaç sayfasına baktığım an içim acımıştır. Bu iç acıması hem şiir adına hem de bu iş için para ve mesai harcayan o arkadaşa ve asla küçümseme değildir. Keşke sorsalar, öğrenseler ben her zaman dostlarıma bu konu da yardımcı olmaya çalışıyorum. Kimse kendisini dev aynasında görmemeli ve boş hayallere kapılmamalı. Şiir de sadece şiir yazarken yer vardır bunu bilmeli.

 



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, açık hava ve su

 

 

“Bir CD çalışmanız olduğunu kulağımıza fısıldadılar. Bu proje hakkında bilgi alabilir miyiz?”

 



Evet, aslında bir değil iki CD çalışması var. Şu an proje aşamasında ama bunların birini bu yıl sona ermeden çıkaracağım. Şiir kitabımla aynı anda hazırlanıp çıkacak ve 12 eserden oluşacak. Bu CD’de bulunan şiirleri ben seslendireceğim. İkinci CD ise Kazdağı Şairleri 3 isimli bir proje kapsamında çıkacak kitapta bulunacak şair arkadaşlardan 20 şiirin seslendirilmesi ile olacak, o projede şairler şiirlerini istedikleri kişiye seslendirebilecek ama burada ki tek şart okuyucunun bu işi çok iyi yapabildiğine ikna olmamız…

 


“İnsan her geçen gün gelişiyor ve değişiyor. Önceki şiirleriniz ile son yıllarınız arasında fark görebiliyor musunuz?”

 


Zeki Kaymakçı: Bu soruya en güzel cevabı bir öğretmen olarak sizin tanıklık ettiğinizi düşünüyorum, şöyle ki birinci sınıfa hatta anasınıfına gelen öğrencileriniz oluyor ve bir gün karşınıza liseli bir genç yada Üniversite bitirmiş bir yetişkin olarak çıkıyor. Edebiyatta insanlığın büyürken gösterdiği süreçleri yaşar büyür, büyür ve tek fark ölmez. Benim tek farkım eskiden de korkunç hatalı şiirler yazmıyordum çünkü aile içi bir otokontrol vardı. Tek fark şimdi daha çok kelime biliyor daha çok insan tanıyor daha çok yaşanmışlıklar biliyorum.

 



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor

 



“Her şairin örnek aldığı, imrendiği, keşke dediği kalemler vardır. Kimleri okur, kimleri örnek gösterirsiniz?”



 

Zeki Kaymakçı: O kadar geniş bir yelpaze ki bunun cevabı, ismini söylemeyi unuttuklarımdan utanabilirim. Yine de ismini zikretmem gerekenler; Yunus Emre- Pir Sultan Abdal-Seyrani- Erzurumlu Emrah- Namdar Rahmi Karatay- Aşık Veysel- Abdurrahim Karakoç- Nazım Hikmet- Necip Fazıl Kısakürek- Dadaloğlu– Aziz Nesin- Mustafa Kaymakçı- Sultan Yürük- Son zamanlarda genç kalemlerden Sibel Orcan ve her zaman yazdıklarını okurken çok hissettiğim Ali Altınlı’yı sayabilirim. Şiirin dışında yazdıklarını okurken nefesimi tuttuğum en büyük yazar idolim ise Nihat Genç’tir.

 



“Serbest meslekte çalışmanız etkinlikler hazırlamanıza, antolojilere imza atmanıza daha fazla olanak sağlıyor tahminindeyim. Etkinlikler yeterli ilgiyi görüyor mu? Neler yapıyorsunuz?”



 

Zeki Kaymakçı: Elbette insanın maddi bağımlılıkları azaldığında başkaları ve başka şeyler için daha fazla zaman ayırabildiği doğru , ben de bunun avantajlarını yaşıyorum. Etkinlikler yeterli mi diye sorunca vereceğim cevap ise ‘’ASLA!’’ İnsanlar biraz ilgi gösterse hayata geçireceğim o kadar çok çalışma var ki anlatsam şu ana kadar anlattıklarımın on katı olur ama ne yazık ki insanlar sizin müthiş heyecan duyarak hazırladığınız etkinliklere bin bir nazla ilgi gösteriyor.



            Mizacım gereği bu konu beni hiç etkilemiyor çünkü spordan gelen bir kişiliğim var yenilgiler bana göre değil, yeniliyorsam da o an içindir bu beni daha fazla çalışma ve rövanşı alma hırsı verir. Yaptıklarımıza gelince de Edremit İlçesinde Kazdağı Şairleri Grubu olarak şiir ve türkü geceleri yapıyoruz. İlçe sınırları içinde bulunan Etnografya müzesinde “Şiir ve Fotoğraf sergisi” düzenledik. İlçemizde ki okullara geçen sene bazı derslere gidip öğrencilerle şiir söyleşisi yapmak şeklinde bir etkinliğe başladık ve çocuklarında ne kadar çok hoşnut olduklarını görmek, bizi bu işi daha ileri götürme bu projeyi ülke geneline nasıl yayarız fikrine götürdü. Amacım bu etkinliklerin Milli Eğitim Bakanlığı izni ile ülkenin birçok yerinde ki okullarında birçok Şair arkadaşın katılımları ile yapmak.



 

 

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar, iç mekan

 



“Bu camiada şair çok, şiir yok lafına katılıyor musunuz?”



 

Zeki Kaymakçı: Şair varsa eğer Şiir vardır, şunu diyebilirim Şairim diyen ama şiir yazmayı ne yazık ki öğrenmeden başlamış arkadaşlar bu kanıya varılmasına sebeptir.

 



“Sizce Kültür Bakanlığımız şaire, yazara destek konularında yeterli mi, neler yapılabilir?”



 

Zeki Kaymakçı: Herkes tarafından bilinen bir hikâyedir yattığı küfenin içinden kendisine ‘Dile benden ne dilersin ‘’diyen Büyük Komutana Filozof’un kısa ve net cevabı ‘’Gölge etme başka ihsan istemem.’’ O kadar çok engel var ki insanın bunlar olmasa yeter diyesi geliyor ama Kültür Bakanlığının bazen çok iyi projelere imza attığını bazen de çok anlamsız işler için hiç alakasız yapıları desteklediğini görmek beni her zaman üzmüştür.



 

Görüntünün olası içeriği: 6 kişi, gülümseyen insanlar, yazı

 



“Şiir kitabı çıkarmak isteyenlere ve şiir yazmaya çalışanlara neler önerirsiniz?”

 



Çok okusunlar, bu okuma hem şiir hem de bu işin kuralları nelerdir. Yine okumaya devam etsinler Türkçe ve içine giren yan diller nerede nasıl kullanılır, bunu öğrenmekle de bitmiyor yeteneklerini ortaya çıkaracak çalışmalar evde oturarak yapılamaz, bir toplulukla çalışsınlar zamanla en iyisi ile karşılaşacaklardır. Şiir kitabı çıkarmak isteyenler ise öncelikle yazdıkları şiirlerin sadece kendileri tarafından çok beğenildiğini düşünerek hareket etsinler. Bu işi yaparak para kazanacağını düşünmek insanı yanılgıya düşürür. Kendi şiirlerimi yazdığımda hiçbir zaman  ‘’insanlar çok beğenecek, kitap yaparım herkes satın alır’’ diye düşünmedim. Hayal kırıklıkları yaşamamak için bunları bilsinler.

 



Görüntünün olası içeriği: 15 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve iç mekan

 



“Elbette kendini ispatlamış yayınevleri var. Fakat yazar- yayınevi ilişkisinde çoğu zaman zarar gören taraf yazar oluyor. Sizce niçin? Yayınevleri hakkındaki gerçekler nelerdir? Yayınevlerinin yazara faydası mı zararı mı olur diye sorsam ne dersiniz?”

 



Zeki Kaymakçı: Çok ünlü bir isim değilseniz Yayınevinin bir faydası olmuyor ne yazık ki. Bir de piyasa da kitabınızı ücretsiz basıyoruz palavrası ile insanların güzel duyguları ve heyecanları üzerinden para kazananlar var bunlara da çok dikkat etmek gerekiyor. Birde istisnalar var elbette kalemi çok güçlü olup tırnakları ile kazıyarak iyi yere gelen yazarlar elbette var ama deyimde dendiği gibi KAİDEYİ BOZMUYOR…

 

 



“Söyleşimizi okuyanlara iletmek istediğiniz herhangi bir konu var mı?”

 



Zeki Kaymakçı: Sevsinler, Vicdan göstersinler, Anlayış göstersinler o zaman görecekler ki hayat harika yaşamak müthiş…

 



“Okurlarımız ile bir şiirinizi paylaşmak isteriz. Ben seçmekte zorlandım. Seçimi size bırakıyorum, hangi mısralarınız ile yine akılda kalmak istersiniz?”

 



           ORDAYIM İŞTE

Görmedim demişsin, hayli zamandır

Bilmezsin ki sevmek, nasıl yamandır

Aşk ile yananın, gönlü dumandır

          Uğrunda yanılan sevdalar var ya;

          Küllere dokun bak, ordayım işte…

 

Anayollardayım, hem şoselerde

Issız sokaklarda, boş köşelerde

Akşam iş dönüşü, kendi semtinde

          Bakmadan geçtiğin, duraklar var ya;

          Bir kere dönde bak, ordayım işte…

 

Sulardayım, topraktayım, ateşte

Gece yıldızlarda, gündüz güneşte

Uranüs, Jüpiter, bazen Venüs’te

          Yağmuru yağdıran, bulutlar var ya;

          Gökyüzüne bir bak, ordayım işte…

 

Soyadım ızdırap, adımsa cefa

Sensiz mümkün değil, süreyim sefa

Ölürüm sevinçten, görsem bir defa

          Ağlatan şarkılar, şiirler var ya;

          Okurken kalpten bak, ordayım işte…

 

Hikâyeyim gülmek için yazılmış

Oysa kabrim ben doğmadan kazılmış

Özlü sözüm hep üzerim çizilmiş

          Romanlar da hani son satır var ya;

          Sayfayı çevir bak, ordayım işte…

 

Şiir oldum satır satır ağlayan

Bir besteyim yürekleri dağlayan

Gözyaşının akmasını sağlayan

          Kemandan yükselen o figan var ya;

          Telleri izle bak, ordayım işte…

 

Beni benden alan, bir çift hilal kaş

Elden gelen güller, sanki bana taş

İçmesem sarhoşum, içersem ayyaş

          Gönlü bir hoş eden, o meyler var ya;

          Kapağı açta bak, ordayım işte...

 

Zehir içtim, avuç avuç baldıran

Var mı ömrü, benim gibi çaldıran

Şafak vakti, saba ile kaldıran

          Kubbeden yükselen, ezanlar var ya;

          Allah aşkına bak, ordayım işte...

 

Hasretim sevgine, sesine hasret

Hasretim kokuna, tenine hasret

Hasretim ismine, cismine hasret

          Sürmeler çektiğin, gözlerin var ya;

          Aynaya iyi bak, ordayım işte….

 

                             Zeki Kaymakçı

 

 



 “Bu şiirinize de bayılıyorum. Kıymetli vaktinizden ayırdığınız için, samimi cevaplarınız için teşekkür ediyorum. Yolunuz açık, ilhamınız bol, gerçek dostunuz çok olsun. ”



 

Zeki Kaymakcı: Ben de size bu güzel söyleşi için hem kendi adıma hem grubumuz Kazdağı Şairleri adına hem de Şiir adına sonsuz teşekkür ederim.

 



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, sakal, yakın çekim ve yazı

 



( Şair-yorumcu Zeki Kaymakçı İle Dobra Dobra başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 10.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.