Hiddet dolu evrenin ayak sesiyim,
Küçük pasajlarda yok olma isteğim
Bir de haraç mezat gömdüklerime
Taziye sunarken yabancılar…
Ben de yabancıyım kiminin gözünde
Oysaki ikram bildiğim sevgiye dairdi
Tüm maruzatım:
Hani pay ettiğim,
Hani başa aldığım sevgi pınarı,
Tabirlerden sıkkın cahil bir faniyim
işin aslı;
Sevgisiz yaşamayı becerenlere
hayranlığım
Bir de soytarı bir şiire dökerken
içimdeki buhranı
Katmanlarında kaybolduğum
Dünya denen güzergâhın kayıp
satırları.
Cümleten dileğim,
Cümlelerde ölüp defalarca dirildiğim
Ve imla hataları evrenin;
Bazen bir imleç,
Bazen ünlem içeren
Ama noktaya doyamadığım;
Üçlü ikramlarında noktaların
Son nokta olmayı bile beceremediğim
Kayıp bir hikâyeyim.
Mutlu sonları tehir eden Tanrı,
Deme özrüne sahip belli ki kıstas
sahipleri;
Yanıp da küllerimde aradığım
Aslında yanmaktan bile aciz boş bir
sayfayım.
Derlediğim hangi şiir ise kuramlardan
yakınan;
Hangi gölgeyse yine bana asılan
Ve beynamaz imgeleri ellerimle boğup
Ölümüne sevdalandığım hangi mecazi
aşk ise
Devrik bir rotanın da aradığı o
güvence
Yine varmayı tehir ettiğime dair de
Bir günce,
Her yeni güne imzamı attığım.
Dedim ya;
Noktasızım ezeldir;
Sevi dilinde kambersiz düğün misali
özlem duyduğum
Kayıp aşklarımın da mirası
Yine melekleri şahit tuttuğum
Ve gönül nikâhımda ömrümün son
bulduğu…
Yalan, tümü yalan
Ne de olsa gönül koydum ben bu
şiirsel düzeneğe
Bir de kayıtlardaki sezgilerime şerh
düştüm:
Olmazın oluru hangi duygu ise
Versin elini ilk ve son kere,
Sondan bir evvel görmeyi dilediğim
Hangi pencere olduğu da önemsiz
Ne de olsa
İçimin aksanında
Pervazındayım ve alabildiğine pervazı/sızım.
Demlendiğim üzüncün şerefine
Belki de ettiğim onca naz niyazın
hatırına
Katıksız bir mevtayım:
Sevgi uğruna değil ölmek
Doğmamayı dilediğim
O mezarda bir dilek taşı olmak adına
Yazmasınlar adımı asla,
Aksimde hüzünden ibaret,
Nefsimde şükrüme delalet
Belki de en garip kulum
Dünya denen cengâver yolculuğun
Bitmesine dair iken dileğim.