İzmir  Tepecik  Göğüs  Hastalıkları  Hastanesine  yatırmıştım  babamı.  Başında  refakatçı  olarak  da  ben  vardım.  Seksen  yaşındaki  babam  ömrünün  son  demlerini  bu  hastanede  geçirirken  ben  arasıra  kendime  ufak  bir  mola  verip  hastane  bahçesine  iniyor, bir  çay  alıp  üstüne  de cigaramı  yakarak  kendimce  yorgun  bedenimi  dinlendiriyordum.

Bir  göğüs  hastalıkları  hastanesinin  bahçesinde  sigara içmek  oldukça  ters  bir  durumdu  ama  ondan  daha  da  tersi   burunlarında  oksijen  hortumu  olduğu  halde  bahçeye  inmiş  bazı  hastaların  ' Allah  rızası  için  bir  sigara  ver  abi/  kardeşim'  diye  yalvarmalarıydı.  Bu  nasıl  bir  illetti  ki  ancak  makineyle  nefes  alabilecek  durumda  olan  bir  hasta  bir  sigara  için  resmen  dilencilik  yapıyordu.  Ki  bunlar  içinde  oldukça  yüksek  mevkilerde  olan  insanlar  da  vardı.  Koskoca  bir  köy  ağası  üç  kuruşluk sigara  için  yalvarıyordu.

Peki  bana  ne  demeli? Üç  dakika  önce  bir  hastanın  hırlaya  hırlaya  son  nefesini  verip  öldüğünü  gördüğüm  halde  nasıl  oluyor  da  o  lanet  sigara  paketini  hâla  göğüs  cebimde  taşıyabiliyordum.  (  Bu  gün  hâla  taşıyorum  maalesef )

İşte  bu  karmakarışık  düşünceler  içinde  çayımı  yudumlayıp  sigaramın  dumanını  taa  topuklarıma  kadar  indirirken  sanki  birdenbire  kafama  iğneler  battı.  '  Ne  oluyor  yahu '  deyip  elimi  kafama  götürdüğümde  bir  güvercin  kafamdan  pırr  diye  havalandı.  Evet  kafama  bir  kuş  konmuştu.  Hem de  talih  kuşu  olarak  nitelendirilen güvercin...Ama  daha  da  güzeli(!)  kafama  kakasını yapmıştı.  Heyoooo  bundan  sonra  artık  şans  benim  de  yüzüme  gülecekti.

Hemen  kalktım  ve  hastane  bahçesinden  çıkıp  sayısal  loto  oynadım.  Altıyı  tutturup  milyarder  olacağıma  kesin  gözüyle  bakıyordum.  Talih  kuşunun onca  insan  varken  benim  başıma  konması,  konmakla  da  kalmayıp kakasını  yapması  tesadüf olamazdı.

Akşam  sayısal  loto  çekilişi  yapıldı.  İnanmayacaksınız  biliyorum ama  altıyı  yakalamıştım.  Üstelik  de  üç  kolon  oynadığım  halde  altıyı yakalamıştım.  Birinci  kolonda  üç,  ikinci kolonda  üç,  üçüncü  kolonda  da  üç  rakamı  tutturmuştum.  Dördüncü  bir  kolon  oynayıp  ilk  üç  kolonda  tutturduğum  rakamların  hepsini  o  kolona  yazsaymışım  altı  garantiymiş  anlayacağınız.

Aradan  bir  kaç ay  geçti  babam  öldü.  Sonra bilmediğimiz, anlamadığımız  işlere  girip  çıkmamızdan  dolayı  iflas  ettik.  Sonra  eşimden  boşandım.  Sonra  ayağım  çatladı.  Sonra  mide  kanaması  geçirdim.  Kanama  iç kanamaya  döndü.  Günlerce  komada  kaldım.  Velhasılıkelam  talih  kuşu  şans  getirmemiş  tam tersine  var  olan  son  bir  kaç  gramlık  şansımın  da  içine  etmişti.  

..................

Bu  senenin(2017) Muharrem  ayındayız.  

Evlerde  kazan  kazan  aşure  yapılıyor  ama  bizim  kapımızı  çalıp  bir  tas  aşure  getiren  yok.  Face  bookta  biraz  da  gırgır  olsun  diye  '  Bu gün  Muharremin  onu  hâla  aşure  yemedim'  Diye  yazdım.  Sağolsun  arkadaşlar,  kimi  bol  bol  aşure  resmi  gönderdi '  buyur  ye'  diye  kimi  de  '  ilk  karşılaştığımızda  aşuren  benden'  Diye  yazdı.  

Gerçekten  de  bir  kaç  gün  sonra  bir  grup  arkadaşla  buluştuk  ve  içlerinden  Fikri  Muştu  adlı  arkadaşım  bizi  bir  lokantaya  sokup  hepimize  yemek  ve aşure  ısmarladı.

Yemekleri  yedik.  Sıra  aşureye  gelince  daha  ilk    kaşığı  ağzıma  götürür  götürmez  üst  protez  tam  orta  yerinden  çaaat  diye  ikiye  bölünmesin  mi?  

Gerçi  yediğim  şey  muhallebi  değildi  ama  yine  de  başlıktaki  söz  tam  yerini  bulmuştu:  Talihsizse  bir  kişi  muhallebi  yerken  kırılır  dişi ' 

Mecburen  aşureyi  yuttum.

İçinde  ayva  da  vardı  sanki.  

Yani anlayın.  Millet  ayvayı  yiyor,  ben  yutuyorum. 

.....................


Tüm  bu  yaşadıklarıma  bakarak  kendimi  dünyanın  en  şanssız  insanı  addediyordum. Ama  akşam  televizyonda  haberleri  seyrederken  gördüm  ki  benden  de  beterleri  varmış.

Burdur'un   Yeşilova  ilçesinin  Horoz  Köyünde  oturan  58  yaşındaki  İsmail  Sargın,  solunum  rahatsızlığı  olan  bir  vatandaş.  Bu  vatandaş  6 Ekim  2017  Günü   iyice  rahatsızlanıyor.  Bunun  üzerine  Eşi  Teslime  Sargın,  ambulans  çağırıyor. 

Gelen  ambulansın  şoförü  Hamza  Tokgöz.  Sağlık  ekibi  olarak  da  anestezi  teknikeri  İbrahim  Bölükbaşı  ile  Sağlık  Memuru  Levent Yaman  var  bu  ekipte.  

Hasta  İsmail  Sargın,  eşi  Teslime  Sargın   ve  anestesi  teknikeri  İbrahim  Bölükbaşı ambulansın  içinde,  Şoför  Hamza Tokgöz  ile  sağlık  memuru  Levent Yaman  ambulansın  ön  kısmında  olmak  üzere  yola  çıkıp  hastayı  önce  Yeşilova  Devlet  Hastanesine  getiriyorlar.

Yeşilova  Devlet  Hastanesinde  ilk  müdahalesi  yapılan  İsmail  Sargın,  buradan  da  Burdur  Devlet  hastanesine  gönderilince  ambulans  yine  aynı  düzen  üzere  Yeşilova'dan  Burdur'a  doğru  hareket  ediyor.

Sabah  4.30  a  doğru  Göl  Evleri  mevkiine  geldiklerinde  ambulansta  şiddetli  bir  patlama  oluyor.  

Şöför  Hamza,  ambulansı  durduruyor  ve  önde  oturan  Levent  ile  birlikte  kendilerini  dışarı  atıyorlar.  Bu  arada  arkada  oturan  İbrahim  ile  Teslime  Hanım  da  kendilerini  ambulanstan  dışarı  atıyorlar.  Ancak  ambulans  yanmaya  başlamıştır  ve  İsmail  Sargın  Ambulanstadır.

İsmail'i  de  çıkarmak  için  hamle  yaptıklarında  ikinci  bir  patlama  daha  oluyor  ve  ambulans  tam  anlamıyla  alev  topuna  dönüyor.  Artık  İsmail  Sargın  için  yapılabilecek  hiç  bir  şey  yoktur.  Hayatı  kurtulsun  diye  çıkılan  bu  yolda  İsmail  Sargın,  ambulans  içindeki  oksijen  tüplerinin  birbiri  ardına  patlaması    sebebiyle  diri  diri  yanarak  can  veriyor.

Hani  derler  ya  'Az  yaşa,  çok  yaşa,  akıbet  gelir  başa'  Aynen  öyle...Bin  tedbir  bir  takdiri  bozamıyor.  Aşure  yerken  protezi  kırmak  neyse  de bir  ambulansın  içinde  yanarak  can  vermek  kimin  aklına  gelir  ki.
( Talihsizse Bir Kişi, Muhallebi Yerken Kırılır Dişi başlıklı yazı Sami Biber tarafından 12.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.