Güzel de bir şarkıdır aslında ''Parmağında yüzükler kolunda bilezikler''
diye devam eder gider sözleri. Sosyete şarkıcılarımızdan biri parmağında ki bir
milyon lira değerinde yüzük ile basına poz vermiş, bizim aslan magazincilerde
hemen yakalayıp gazetelere haber yapmışlar, aferin onlara, hiç memlekette zaten
konuşulacak başka konu yok. Ne önemi var asgari ücret ile geçinmeye çalışan,
sürünen yüz binler varken, ne önemi var eğitimin durumu içler acısı iken, ne
önemi var yurdumun güneydoğusunda akıl almaz bölücü örgüt oyunları oynanırken,
ne önemi var geceleri çöplerden ekmek toplayan kadın erkek bir sürü insan
varken, onlar yazılır mı, kaleme alınır mı hiç? Varsa yoksa bilmem kimin
parmağına taktığı bilmem kaç milyonluk yüzük. Af edersiniz ama sizi bir
yerlerden gözüm ısırıyor gazeteci kardeşim. Yoksa, durun çıkartacağım, yoksa
siz şu çocuk programlarında hem küçüklere hem de büyüklere masal okuyan masalcı
amca mıydınız?
Asgari ücret ile çalışan birinin o yüzüğü alabilmesi için hiç durmadan dört yüz
beş yüz yıl çalışması gerekir. Efendim, duyamadım ''İnsan ömrü o kadar değil
mi?'' Olsun bilim ilerliyor insan ömrünü uzatma konusunda yıllardır
çalışıyorlar, şu an ortalama seksen sene olan insan ömrünü bakarsın dört yüz
beş yüz seneye çıkarırlar belli mi olur?
İnsanlar arasında ki gelir dağılımının adaletsizliğinin daha ileride bir dolu
sosyal çalkantılara yol açtığı gün gibi aşikârken bunları defalarca basın yayın
organlarında dile getirmenin, hele ki böyle bizim gibi fakiri bol, zengini az,
orta direği nerede ise yok olmuş bir ülke de dile getirmenin ne kadar manasız
ve insanı çileden çıkaran bir iş olduğunu varın siz düşünün derim artık...
Zaman zaman yine zengin düğünlerinin basına yansımalarından da takip
etmişsinizdir. Uyanık basın mensupları hemen deklanşöre basıp fotoğraf
karelerini ve olayları yakalarlar, sonrada bir şey yaptıklarını zannederler.
Altlarında ki başlık hemen hemen her haberde üç aşağı beş yukarı birbirinin
aynıdır. Zengin iş adamı bilmem kimin oğlunun düğününde yüzlük dolarlar havada
uçuştu, şampanyalar su gibi aktı. Herhalde o düğünlere bir garibanın, bir
fakirin gidebileceğini aklınızdan geçirmemişsinizdir. Aman ha sakın aklınıza
böyle bölücü, kargaşa çıkartıcı düşünceleri getirmeyin. Onların dolarları
havada uçuşurken siz daha hayatınızda olsun bir kere uçağa adım atmamışsınız ne
önemi var? Adamların vergi levhalarına da sakın bakmayın ha, size ne ne kadar
vergi verdiklerinden, bölücü müsünüz siz yoksa?
Sahip olduğu maddi ve manevi varlıklar ile insanlara hava atmak aklı başında
insanların yapacağı bir olay değildir asla. Hele ki maddiyat bu gün var, yarın
ufak bir yangın ile, bir deprem ile ya da başka bir afet ile kül olur gider de
nasıl gitti bunlar elimden diye anlayamaz, sonra kukumav kuşu gibi düşünür
durursunuz...
Benim ülkem fakirlikten kırılıyorsa, ben birlerinin gözünün içine baka baka
sahip olduğum maddiyat ile hava atmamalıyım. Benim ülkem de binlerce insan
sokaklarda yatıyorsa, benim de başımı yastığa rahat koymamam lazım. Benim ülkem
de fakirler için kurulan aş evlerinde binlerce insan bir tas çorba, bir dilim
kuru ekmek için sıraya giriyorsa, bazı lokmaları yerken benim de boğazıma bir
şeyler takılmalı. Benim okuduklarımdan, aldığım eğitimden dolayı bir bilgi
birikimim varsa bunu insanların yararına kullanmalıyım, onları bilgi ve görgüm
ile ezip küçük düşürmek için değil. Vermek, kendinden bir şeyler verebilmek en
büyük kazanımdır manevi olarak. İşte böyle dostlar dünya fani ve zaman hızla
akıp gidiyor akıntıya kürek çekmemek en güzeli...