Çağımızın en büyük sıkıntılarından biride ruhsal sıkıntılar. Yirminci
yüzyılın en büyük Ruhbilimcilerinden sayılan, Psikanalizimin de kurucusu
Sigmund Freud,''Bütün insanlık benim müşterimdir'' demiş zamanında... Yolda
yürürken diğer insanları gözlem altına alırım ara ara, meğer ne kadar çokmuş
Freud'a müşteri olacak adam...
Adamın biri önümde tin tin gidiyor, yanında kimseciklerde yok. Kelimeler
çıkıyor ağzından, peşinden cümleler çıkıyor, bilemiyorsun ki adamın o an ki
ruhsal durumunu, bu sadece sokak da değil; bazen otobüs de, dolmuşta da oluyor,
yani diğer bir deyiş ile sesli düşünme. Tamam sesli düşün birşey dediğimiz yok
amma, sesin desibel dereceside ayyuka çıkmasın.
Çoğusu da kulaklığı takmış cep telefonu ile konuşma yapıyor. Ben anlıyorum onun
biri ile cepten konuştuğunu ama, seksen yaşında ki nine yanından geçerken''tüh
tüh vah vah, pek de gençmiş, bu yaşlarda kafayı yemiş''diyor.
Cep telefonu haricinde kendi kendine konuşanlar, çok değişik adamlar.
Bakıyorsun kendi kendine konuşuyor, sonra kendini yanda bırakırmış gibi yapıp
karşıya geçiyor ve kendine cevap veriyor.
Köpekle, kedi ile, ağaç ile konuşanlarda bir hayli yekün tutuyor. Çiçeğe düşkün
hanımlardan duymuşsunuzdur ara ara çiçeklerle konuştuklarını, soruyorum'' Çiçek
cevap veriyor mu?'' cevap hazır ''Vermese bile beni anlıyor o sevgiye de
ihtiyacı var.''. Bir zamanlar bir sloganımız vardı, her orman kenarında
görürdünüz,''Ormanı sevgi korur''. Yok ya ben de inandım!!! Sen mangalı yak,
sonra da ateşi söndürme, gece de ağaçlar tutuşsun yansın, ondan sonra da git
sevgiye hesap sor.''Sevgi hani sen ormanı koruyacaktın''.Sevgi de cevap
hazır.''Valla ben o sırada çocukları uyutuyordum''... Hayvanlarla konuşanlarda
ayrı bir hikaye, Kemal Sunal'ın bir filiminde, köpekle konuşma sahnesi vardı,
izler izler yatardım yerlere...
Duvarlarla konuşanlar, hadi dağ ile bir derece konuşursun, sesin yankı yapar,
aynı şekilde geri gelir. Duvarlarla konuşanlarında çoğu cezaevi görmüş
insanlar, yine de hor görmemek lazım, içeri girip de normal çıkan var mı? Allah
kimsenin başına vermesin...
Bizler genç yaşlardayken mahallemizde bir deli Zeki vardı, kendi kendine
konuşurdu, esnaflar takılır,''Saçmalıyorsun Zeki kendine bir tokat
at''derlerdi, o da havaya bir yumruk sallar''Tüh be yine ıskaladım'' derdi... Geçenlerde
bisikleti ile konuşan bir velet vardı mahallede, gittim yanına, Furkan
dedim''Seni duyuyor mu''cevap gecikmedi''Ne yapayım abi babam arabasıyla
konuşuyor, arabası onu duyuyorsa, benimki de bisiklet, o da demir, bu da demir
duyar'' dedi...