Doğumla başlar , mücadele ile devam eder . Ve son nefesi verene dek bir maratondur yaşam denilen süreç . Işığı ilk gördüğümüzde ağlayarak merhaba deriz hayata . Ebe hanımın popoya vurduğu tokatla . Bu ilk tokattır bedenimize vurulan . Ama yaşama tutunmak için gereklidir denilir . Artık geride kalsa da göbek kesildikten sonra ilk cendereye sokulmamızdır kundak . Geleceğin ilk sıkıntısının emaresi gibidir . En sevildiğimiz çağlardır . Karşılıksız , beklentisiz , koşulsuz sevenimiz çoktur . Büyüdükçe bu sevgi yerini başka şeylere terk eder . Düşe kalka öğrenilir adım atarak yürümek . O ana kadar herşeyi babamızın bildiğini varsayar , dediklerinden asla dışarı çıkılmaz . Okul çağı başladığında artık herşeyi baba değil de öğretmenlerimizin bildiği düşünülür . Eti senin kemiği benim diyerek teslim edildiğimizde doğru yanlış itaatimiz sağlanılır . Sorgulamadan sadece boyun eğmek . Ve hayata da öyle hazırlanırız . Eğitim öğretim diyerek başlanılır hayat mücadelesine ... Korku toplumunun korkak yetiştirilenleri ... Böyle gelmiş böyle gider . Çünkü o eğitenler de böyle yetişmişlerdir . Yaşadıklarını uygulayacaklardır . Kişiliğimiz daha o zamanlar da bir kalıba sokulmaya çalışılmaktadır . Belli bir öğretim son bulduğunda kızlarımız evde çeyiz hazırlıklarına başlarken erkeklerimiz vatan borcu , peygamber ocağı denilerek askerliğe hazırlanırlar . Ne varki orada da koşulsuz itaat beklenir . Uymayanların akıbeti ise bellidir . Bazen soğan patates soyanlar şanslıdır . Kimisi de vatan nöbetinde vatan için belli bir düşman ülkenin kurşunlarına değil , törerist kurşunlarıyla can verir . Yuvalarına sağ salim dönenler ise şanslı olup , hayatın onlara ne sürprizler hazırlayacağından bi haber yeni bir mücadeleye , ekmek kavgasına başlanılır . Adeta yorgun bir savaşçı olunur . Artık herşeyi babamızın , öğretmenlerimizin değil ,bizim bildiklerimize inandığımız bir dönem başlamıştır . 

Evlenilir . çoluk çocuğa karışılır . Artık hayatın anlamı daha bir başkadır . Torunlar da mevcuttur . Geriye baktığımızda ne de çabuk geçmiş denilir bunca yıllar . Daha dün dü sanki yaşam hep ağlamaklı ... Yaşamın tokadı üzerimizden inmemiş gibi ... Daima yanaklarımızda veya omuzlarımızda ... Ağlayanımız çok , gülenimiz azdır nedense . Hayat işte . Kime neyi nasıl sunacağı meçhul . Bilinmiyor kimi neyin beklediği . Hep birşeylerden çekinerek , belki de korkarak devam edilir yaşama . Bir zamanlar aklımıza gelmeyen ölüm düşer aklımıza ... Tabutumuzun tahtasının acaba hangi ağaçta olduğunu düşünmeye başladığımız günlerdir artık . Sanki ölüm , hayata veda sadece hasta ve yaşlılara özgü bir durum gibi ... Artık ruhumuzu ve bedenimizi sarar bu korku . Ne çare ki kurtuluş yok . Göçeceğiz başka bir aleme . İstemesek te çıplak gelip çıplak gideceğimiz o yere giderken arkamızda hoş bir seda bırakabilmişsek ne ala . Hayırla hatırlanabiliyorsak ne mutlu . Sahi bunca mücadele ne içinmiş ...Tek yarimiz kara toprak olduktan sonra ...


Refik
06 . 11 . 2017
İstanbul


https://www.youtube.com/embed/3k71VumqHy0

( Başlangıçtan Sona başlıklı yazı keskin2011 tarafından 6.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.