BİZİM CEHALETİMİZ VEYA VURDUMDUYMAZLIĞIMIZDAN MI YOKSA ŞAİR/YAZARIN YAZDIĞININ ANLAŞILIR OLMAMASINDAN MI ?
Bazı manzum ya da nesir yazıları anlamakta zorluk çekiyoruz. Hatta zorluk çekmekten de öte hiç bir şey anlamıyoruz. Hiç bir şey anlamadığımız için de o yazı ya da şiirle ilgili olarak herhangi bir yorumda bulunmuyoruz / bulunamıyoruz. İşte böyle durumlarda da yazının ya da şiirin yazarı iki tür davranış içine giriyor: 1- Ya bizleri cehaletle suçluyor 2- Ya da sitem ediyor '' Neden benim yazdıklarıma da misafir olmuyor, iki kelime de olsa bir yorum yazmıyorsunuz?'' Diye.
Bizlerin durumuna bakalım önce
Evet bazı yazılanları gerçekten de cahaletimiz sebebiyle anlamıyoruz. Yazılanlar konusunda cahiliz. Yazarın yazdıkları bizim seviyemizin oldukça üzerinde.
Şöyle bir örnek vereyim:
İki liseli genç arkadaş birinin evinde Edebiyat Dersi çalışılıyorlar ve önlerinde Yunus Emre'nin bir dörtlüğü var:
Beni bende demen
Bende değilem
Bir ben vardır bende
Benden içeru
Liseli gençler '' Şair bu şiirde ne demek istemiş'' onu yazacaklar ödev olarak. Tam bu konuda fikirlerini söyleyecekleri anda birinin dokuz yaşlarındaki kardeşi atılıyor:
-Bunda anlaşılmayacak ne var? Bunu yazan her kimse '' Bir ben vardır bende benden içeru'' Diyerek hamile olduğunu anlatmaya çalışmış.
Evet..Dokuz yaşında bir çocuk elbette ki bu dörtlüğü böyle anlayacaktır çünkü tasavvufu bilmez, mecazdan, kinayeden, açık ve kapalı istiareden anlamaz. Yunus Emre'yi tanımamıştır henüz. Bunlar onun seviyesinin çok çok üzerindedir. Yani onun anlamaması henüz bu konuların cahili olmaktan kaynaklanır.
İstanbulda bir semtin adının Mahmutpaşa olduğunu bilmeyen biri Orhan Veli'nin '' İstanbul'u dinliyorum '' Şiirinde geçen '' Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa'' dizesini gördüğünde '' Bu Cıvılcıvıl Mahmut Paşa kimdir? Ne zaman yaşamış? Ne biçim lakabı varmış: Cıvıl cıvıl'' derse bu, şiirin eksikliğinden ya da noksanlığından değil, okuyanın cehaletindendir. Yani evet bazen cehaletimizden bir şiir ya da düz yazıyı anlamadığımız doğrudur.
Peki, ne kadar okumuş, bilgili, kültürlü olursanız olun aşağıda okuyacağınız paragrafla ilgili nasıl bir yorum yapabilirsiniz? ( Ki pek çoğumuz orta düzeyde bir bilgi, kültür ve entellektüel birikime sahibiz. )
Said-i Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatından Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı kitabın 27. Mektup bölümünden bir paragraf: ( İnternetten tesadüfen buldum bu örneği )
Önce bir ayet var: Zümer Suresi 22. ayetten kısa bir cümle.
أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ ''E fe men şerahallâhu sadrahu '' ( Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, )
Sonra bu ayet ile ilgili bir tahlil...
Şimdi o tahlile bakalım ve ''Ne anladık? Diye soralım kendi kendimize
'' Madem bu büyük âyet, hesab-ı cifirle bu asra ve iki Harb-i Umumîye bakar; eski harbin patlamasına ve Risale-i Nur’un zuhuruna tevafuk ettiğini mânen de gösterir. Elbette mezkûr hakikatlere ve kuvvetli karinelere binaen, bilâtereddüt hükmederiz ki, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve tercümanı, bu âyet-i azîmenin mânâ-yı işârî tabakasının külliyetinde dahil ve medâr-ı nazar bir ferdidir ve bu âyet ona işaret eder ve mânâ-yı remziyle ondan haber verir ve ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi gösterir denilebilir.''
Evet... Yukarıdaki ayet bize bir şeyler anlatıyormuş. Ne anlattığını ise Said-i Nursi'nin şakirdlerinden Küçük Hüsrev Fevzi, bizlere yukarıdaki paragrafta açıklıyor(!) Bir şey
anlayan oldu mu? Hiç sanmıyorum.
Şimdi...
Bu tahlilde anlatılmak isteneni açıklayacağım sizlere ama lütfen anlatılmak istenenin doğru ya da '' Hastir lan !'' türünden bir şey olduğuna kafanızı takmayın. Çünkü meselemiz Risale-i Nur değil. Şair ya da yazarın anlaşılırlığını ya da anlaşılamazlığını konu ettik değil mi?
Peki Küçük Hüsrev Fevzi bize ne anlatmak istemiş günümüzde anlaşılabilir bir Türkçe ile?
Demiş ki:
''Madem ki bu büyük ayet ( Yani Zümer Suresinin 22. ayetinin yukarıya alınan kısmı cifir hesabıyla ( Arap alfabesinde harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi) içinde yaşadığımız çağı ve iki dünya savaşını işaret ediyor ve I. Dünya Savaşının ve Risale-i Nur'un doğuşuna manevi olarak işaret ediyor, elbette ki bahsedilen gerçeklere ve kuvvetli delillere dayanarak hiç tereddüt etmeden karar verebiliriz ki Risale-i Nurun manevi şahsı ve tercümanı ( Yani Said-i Nursi ) bu büyük ayetin işaret edilen manasının bütünlüğü içinde dikkate alınması gereken bir ferdidir ve bu ayet ona işaret eder ve işaret edilen ince ve gizli manasıyla ondan haber verir ve gaybdan ( bilinmeyenden ) haber verir türünden mucize pırıltılarını gösterir.''
Açıklamadan da fazla bir şey anlamadık sanırım. O zaman daha da açıklayayım:
Vatandaş diyor ki kısaca:''E fe men şerahallâhu sadrahu '' Ayeti'nin harflerinin ebcet hesabıyla toplamı Hicri 1326 yı işaret ediyor. Hicri 1326 da I. Dünya Savaşının patlak verdiği ve aynı zamanda Said'i Nursi'nin Risale-i Nurları yazmaya başladığı tarihtir. Bu bir tesadüf değildir. Bu ayet gerek Risale-i Nurların, gerekse onun yazarı olan Said-i Nursinin Kur'an ayetiyle bize sanki gaybdan heber verirmişçesine mucizevi pırıltılarını gösterir''
Daha da özeti: '' Kuran-ı Kerimin bir ayeti ebcet hesabına dayanarak bizlere I. Dünya Savaşını haber verdiği gibi Risale-i Nur ve onun yazarı Said-i Nursi'' den haber veriyor...''
Evet... '' Özetin özeti '' dediğim kısım gibi anlatsa anlayacağız ne demek istediğini. O zaman da yorumumuz ya '' Aaaa vallahi doğru. Vay canına be. Neymiş bu Risale- Nurlar ve Said-i Nursi'' Diyeceğiz, ya da '' Hastir lan dangalak !'' diye yapacağız yorumumuzu. Ama ilk şekliyle anlatıldığı gibi söyleyince bir halt anlamadığımız için daha ilk cümlede okumayı bırakıyoruz.
Peki basitçe '' Kuran-ı Kerimin bir ayeti ebcet hesabına dayanarak bizlere I. Dünya Savaşını haber verdiği gibi Risale-i Nur ve onun yazarı Said-i Nursi'' den haber veriyor.'' demek yerine bir ton anlaşılmaz laf eden o yazar bizlere '' Siz cahilsiniz'' deme hakkına sahip mi? Değil. Ya da '' Yahu neden benim yazdıklarımı okumuyorsunuz?'' deme hakkına sahip mi? O da değil. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi Bir dirhem bal yemek için bir çeki odun mu çiğneyelim yani? Üstelik bir çeki odun çiğneyip elde edeceğimizin bir dirhemcik de olsa bal olup olmayacağından emin değilken...
Yahu Allah lillah aşkına '' Susadım '' demek o kadar zor mu. Alt tarafı yedi harf. Onun yerine...
Durun, fıkranın yeri geldi şimdi.
Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
"Susadım hocam!"
Hoca sinirlenmiş:
"Öyle denmez... ''Derûnum âteş - i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb - ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskin - i âteş ve bu suret ile iktisâb - ı ferâh - ı bi şûmar eylemeliyim.'' demeliydin... Cahiller gibi ''susadım'' demek olur mu?"
Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki sobadan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş...
Molla hemen parmağını kaldırmış:
"Ey hâce - i bi misal, v'ey üstâd - ı zi kemâl, bu şakird - i pür kemâl, şol vechile arz - ı hal eyler ki; bî hikmet - i mütteâl, nâr - ı mangaldan bir şerrare - i cevvâl pertâb ile ser - i al'ül âlinizdeki sarığı iş'al eylemiştir."
Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır:
"Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!"
Molla, taşı gediğine koyar:
"Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?"
Evet... Lütfen ''Susadım'' deyin susadığınızda ki biz de size bir bardak su verelim. '' Susadım'' yerine bir ton anlaşılmaz laf ederseniz daha sonra '' Su istedim de bir bardak su verenim olmadı '' Diye sitem etme hakkınız olmaz. Sonra biz de maazallah sarığınız yandığı zaman kısaca '' Sarığınız yanıyor'' demek yerine bir ton laf ederiz , siz bu arada yanıp gidersiniz ey sitemkar kardeşlerim.