Makale / Eleştri Makaleleri

Eklenme Tarihi : 12.11.2017
Okunma Sayısı : 1633
Yorum Sayısı : 10
BİZİM  CEHALETİMİZ VEYA VURDUMDUYMAZLIĞIMIZDAN  MI  YOKSA  ŞAİR/YAZARIN  YAZDIĞININ  ANLAŞILIR  OLMAMASINDAN  MI ?

Bazı manzum  ya da  nesir  yazıları  anlamakta  zorluk  çekiyoruz. Hatta  zorluk  çekmekten  de  öte hiç  bir şey  anlamıyoruz.  Hiç  bir  şey  anlamadığımız  için  de  o  yazı  ya da  şiirle  ilgili  olarak  herhangi  bir  yorumda  bulunmuyoruz / bulunamıyoruz.  İşte  böyle  durumlarda  da  yazının  ya  da  şiirin  yazarı  iki  tür  davranış içine  giriyor: 1- Ya  bizleri  cehaletle  suçluyor  2- Ya  da  sitem  ediyor '' Neden  benim  yazdıklarıma da misafir  olmuyor,  iki  kelime  de  olsa  bir  yorum  yazmıyorsunuz?''  Diye.

Bizlerin  durumuna  bakalım  önce

Evet  bazı  yazılanları  gerçekten  de  cahaletimiz  sebebiyle  anlamıyoruz.  Yazılanlar  konusunda  cahiliz.  Yazarın  yazdıkları  bizim  seviyemizin  oldukça  üzerinde.

Şöyle  bir  örnek  vereyim:

İki  liseli  genç  arkadaş  birinin  evinde  Edebiyat  Dersi  çalışılıyorlar  ve  önlerinde  Yunus Emre'nin  bir  dörtlüğü  var:

Beni  bende  demen
Bende  değilem
Bir  ben  vardır  bende
Benden  içeru

Liseli  gençler  ''  Şair  bu  şiirde  ne demek  istemiş''  onu  yazacaklar  ödev  olarak.  Tam  bu  konuda fikirlerini  söyleyecekleri  anda  birinin  dokuz  yaşlarındaki  kardeşi  atılıyor:

-Bunda  anlaşılmayacak  ne  var?  Bunu  yazan  her kimse  ''  Bir  ben  vardır  bende  benden  içeru''  Diyerek  hamile  olduğunu  anlatmaya  çalışmış.

Evet..Dokuz  yaşında  bir  çocuk  elbette  ki  bu  dörtlüğü  böyle  anlayacaktır  çünkü tasavvufu  bilmez,  mecazdan,  kinayeden,  açık  ve  kapalı  istiareden  anlamaz. Yunus  Emre'yi  tanımamıştır  henüz.  Bunlar  onun  seviyesinin  çok  çok  üzerindedir.  Yani  onun  anlamaması  henüz  bu  konuların  cahili  olmaktan  kaynaklanır.

İstanbulda  bir  semtin  adının  Mahmutpaşa  olduğunu  bilmeyen  biri  Orhan  Veli'nin  ''  İstanbul'u  dinliyorum ''  Şiirinde  geçen  ''  Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa''  dizesini  gördüğünde  ''  Bu  Cıvılcıvıl Mahmut  Paşa  kimdir?  Ne  zaman  yaşamış?  Ne  biçim  lakabı  varmış:  Cıvıl  cıvıl''  derse  bu,  şiirin  eksikliğinden  ya  da  noksanlığından  değil,  okuyanın  cehaletindendir.  Yani  evet  bazen  cehaletimizden  bir  şiir  ya  da  düz  yazıyı  anlamadığımız  doğrudur. 

Peki,  ne  kadar  okumuş, bilgili, kültürlü  olursanız  olun  aşağıda  okuyacağınız  paragrafla  ilgili  nasıl  bir  yorum  yapabilirsiniz? (  Ki  pek çoğumuz  orta  düzeyde  bir  bilgi,  kültür  ve  entellektüel  birikime  sahibiz. ) 

Said-i  Nursi'nin  Risale-i  Nur  Külliyatından  Sikke-i  Tasdik-i  Gaybi  adlı  kitabın 27. Mektup  bölümünden  bir  paragraf: ( İnternetten  tesadüfen  buldum  bu  örneği ) 

Önce  bir  ayet  var:  Zümer  Suresi  22.  ayetten   kısa bir  cümle.

أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ  ''E fe men şerahallâhu sadrahu ''  (  Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, )

Sonra  bu  ayet  ile  ilgili  bir  tahlil...

Şimdi  o  tahlile  bakalım  ve  ''Ne  anladık?  Diye  soralım  kendi  kendimize

'' Madem bu büyük âyet, hesab-ı cifirle bu asra ve iki Harb-i Umumîye bakar; eski harbin patlamasına ve Risale-i Nur’un zuhuruna tevafuk ettiğini mânen de gösterir. Elbette mezkûr hakikatlere ve kuvvetli karinelere binaen, bilâtereddüt hükmederiz ki, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve tercümanı, bu âyet-i azîmenin mânâ-yı işârî tabakasının külliyetinde dahil ve medâr-ı nazar bir ferdidir ve bu âyet ona işaret eder ve mânâ-yı remziyle ondan haber verir ve ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi gösterir denilebilir.''

Evet... Yukarıdaki  ayet  bize  bir  şeyler  anlatıyormuş.  Ne  anlattığını  ise  Said-i  Nursi'nin  şakirdlerinden  Küçük  Hüsrev  Fevzi,  bizlere  yukarıdaki  paragrafta  açıklıyor(!)  Bir  şey
anlayan  oldu  mu?  Hiç  sanmıyorum.

Şimdi...

Bu  tahlilde  anlatılmak  isteneni  açıklayacağım  sizlere  ama  lütfen  anlatılmak  istenenin  doğru  ya da  ''  Hastir  lan !''  türünden  bir  şey  olduğuna  kafanızı  takmayın.  Çünkü  meselemiz  Risale-i  Nur  değil.  Şair  ya  da  yazarın  anlaşılırlığını  ya da  anlaşılamazlığını  konu  ettik  değil  mi?  

Peki  Küçük  Hüsrev  Fevzi  bize  ne  anlatmak  istemiş  günümüzde  anlaşılabilir  bir  Türkçe  ile?

Demiş  ki:

''Madem  ki  bu  büyük  ayet (  Yani  Zümer  Suresinin  22.  ayetinin  yukarıya  alınan  kısmı  cifir  hesabıyla ( Arap alfabesinde harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi) içinde  yaşadığımız  çağı  ve  iki  dünya  savaşını  işaret  ediyor ve  I.  Dünya  Savaşının  ve  Risale-i  Nur'un doğuşuna  manevi olarak işaret  ediyor,  elbette  ki  bahsedilen gerçeklere  ve  kuvvetli  delillere  dayanarak hiç  tereddüt  etmeden karar  verebiliriz  ki  Risale-i  Nurun  manevi  şahsı  ve  tercümanı  (  Yani  Said-i  Nursi ) bu  büyük  ayetin işaret  edilen  manasının bütünlüğü  içinde  dikkate  alınması  gereken  bir  ferdidir ve  bu  ayet  ona işaret  eder  ve işaret  edilen  ince  ve  gizli manasıyla  ondan  haber  verir  ve gaybdan ( bilinmeyenden )  haber  verir türünden mucize pırıltılarını  gösterir.''

Açıklamadan  da  fazla  bir  şey  anlamadık  sanırım.  O zaman  daha  da  açıklayayım:

Vatandaş  diyor  ki  kısaca:''E fe men şerahallâhu sadrahu ''  Ayeti'nin  harflerinin  ebcet  hesabıyla  toplamı  Hicri  1326  yı  işaret  ediyor. Hicri 1326  da  I.  Dünya  Savaşının  patlak  verdiği  ve  aynı  zamanda  Said'i  Nursi'nin  Risale-i  Nurları  yazmaya  başladığı  tarihtir.  Bu  bir  tesadüf  değildir.  Bu  ayet  gerek  Risale-i  Nurların,  gerekse  onun  yazarı  olan  Said-i  Nursinin  Kur'an   ayetiyle  bize  sanki  gaybdan  heber  verirmişçesine  mucizevi  pırıltılarını  gösterir''

Daha  da  özeti:  ''  Kuran-ı  Kerimin  bir  ayeti  ebcet  hesabına  dayanarak  bizlere I.  Dünya  Savaşını  haber  verdiği  gibi   Risale-i  Nur  ve  onun  yazarı  Said-i  Nursi'' den  haber  veriyor...''

Evet... '' Özetin  özeti ''  dediğim  kısım  gibi  anlatsa  anlayacağız  ne  demek  istediğini.  O  zaman  da  yorumumuz  ya  ''  Aaaa  vallahi  doğru.  Vay  canına  be.  Neymiş  bu  Risale-  Nurlar  ve  Said-i  Nursi''  Diyeceğiz,  ya  da  ''  Hastir  lan  dangalak !''  diye  yapacağız  yorumumuzu.  Ama  ilk  şekliyle  anlatıldığı  gibi  söyleyince  bir  halt  anlamadığımız  için  daha  ilk  cümlede  okumayı  bırakıyoruz.   

Peki  basitçe  ''  Kuran-ı  Kerimin  bir  ayeti  ebcet  hesabına  dayanarak  bizlere I.  Dünya  Savaşını  haber  verdiği  gibi   Risale-i  Nur  ve  onun  yazarı  Said-i  Nursi'' den  haber  veriyor.'' demek  yerine  bir  ton  anlaşılmaz  laf  eden  o  yazar  bizlere  ''  Siz cahilsiniz''  deme  hakkına sahip  mi?  Değil.  Ya  da  ''  Yahu  neden  benim  yazdıklarımı  okumuyorsunuz?''  deme  hakkına  sahip  mi?  O  da  değil.  Nasrettin  Hoca'nın  dediği  gibi Bir  dirhem  bal  yemek  için  bir  çeki  odun mu  çiğneyelim  yani? Üstelik  bir  çeki  odun  çiğneyip  elde  edeceğimizin  bir  dirhemcik  de  olsa  bal  olup  olmayacağından  emin  değilken...

Yahu  Allah  lillah  aşkına  ''  Susadım ''  demek  o  kadar  zor  mu.  Alt  tarafı  yedi  harf.  Onun  yerine...

Durun,  fıkranın  yeri  geldi  şimdi.

Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
 
"Susadım hocam!"

Hoca sinirlenmiş:
 
"Öyle denmez... ''Derûnum âteş - i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb - ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskin - i âteş ve bu suret ile iktisâb - ı ferâh - ı bi şûmar eylemeliyim.'' demeliydin... Cahiller gibi ''susadım'' demek olur mu?"
 
Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki sobadan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş...

Molla hemen parmağını kaldırmış:

 "Ey hâce - i bi misal, v'ey üstâd - ı zi kemâl, bu şakird - i pür kemâl, şol vechile arz - ı hal eyler ki; bî hikmet - i mütteâl, nâr - ı mangaldan bir şerrare - i cevvâl pertâb ile ser - i al'ül âlinizdeki sarığı iş'al eylemiştir."
 
Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır:

 "Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!"

Molla,  taşı  gediğine  koyar:

"Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?"

Evet... Lütfen  ''Susadım''  deyin  susadığınızda  ki  biz  de  size  bir  bardak  su  verelim. '' Susadım''  yerine  bir  ton  anlaşılmaz  laf  ederseniz  daha  sonra  '' Su  istedim  de  bir  bardak  su  verenim  olmadı ''  Diye sitem etme  hakkınız  olmaz.  Sonra  biz  de maazallah sarığınız  yandığı  zaman  kısaca  ''  Sarığınız  yanıyor'' demek  yerine  bir ton  laf  ederiz , siz  bu  arada  yanıp  gidersiniz  ey  sitemkar  kardeşlerim. 

( Bizim Cehaletimiz Veya Vurdumduymazlığımızdan Mı Yoksa Şair/yazarın Yazdığı başlıklı yazı Sami Biber tarafından 12.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.