Uyandığımda sabah olması gereken bir saatti, ama nedense her taraf karanlıktı. Kulubemden kafamı çıkarıp dışarı baktım, karanlıktan başka rutubet yüzüme vurdu. Karanlığın nedeni belli olmuştu: Sis vardı. Gökyüzünden aşağıya siyah bir bulut inmiş olmalı, yoksa bu kadar karanlık olmaması gerekirdi. Daha önce de birkaç defa sis olayına tanık olmuştum, hiç biri böyle değildi. Bir metre ilerisini bile göremiyordum. Canım sıkıldı, bu sıkıntıyla yiyecek kabında olanları sildim süpürdüm, suyumu da içtim. Gözlerimi kapatıp uyumayı denedim. Uyumuşum. Kalktığımda günün hangi vaktinde olduğumuzu çıkaramadım. Sis yoğunluğunu kaybetmişti ama güneş gene de görünmüyordu.

Güneşi gördüğümde gökyüzündeki yerine bakarak öğlen olduğunu tahmin ettim. Acıktım. Sabahleyin yiyeceklerimin hepsini yuttuğumdan kap boştu. Kenan Baba ya uyuyordu, ya da dün gece eve dönmemişti. Piknik yerinde dünden kalma bir şeyler vardır umuduyla oraya gittim. Oradaki sis evin bulunduğu yerdekinden daha yoğundu, hayal meyal çöpler görünüyordu. Karıştırdıklarımdan dişe dokunur bir şey çıkmadı.

Bir ara kan kokusu ve tanıdık bir koku aldım. Bu tanıdık kokusundan çok emin değildim, belki de yanılmıştım. Kan kokusunun geldiği tarafa doğru yöneldiğim sırada bir otomobil motorunun sesini duydum. Bu ses giderek azaldı ve kısa bir süre sonra tamamen duyulmaz oldu. Sisin iyice dağılmasını bekleyecektim, bu arada vakit geçsin diye çöplerle oyalandım.

Sis tamamen kalkınca kan kokusunun geldiği tarafa yöneldim, kısa sürede bir insana ait olan küçük bir cesede ulaştım. Yaklaşınca kanlar içindeki cansız bedenin dün kaçırılan çocuk olduğunu anladım. Seri katil öldürdükten sonra çocuğu aldığı yere getirip bırakmıştı. Böyle yaparak herkese bir mesaj mı vermek istiyordu?

Cesedin başında durup ne yapacağıma karar vermeliydim. Tabii cesedi yemek düşüncesi hiç aklımdan geçmedi, ama bu başka köpeklerin de aklından geçmeyecek demek değildi. Onun için orada bekleyip cesedin yenmesini engellemem gerekiyordu. Nitekim iki köpek gelmekte gecikmedi. Onlara hırlayıp dişlerimi gösterdim. Sandılar ki, o yiyecek benim ve onlarla paylaşmak istemiyorum. Uzaktan beni seyrettiler. Aslında ikisi birlikte bana saldırsalar, birkaç dakika içinde işimi bitirebilirlerdi. Neyse ki yardımlaşmayı bilmiyorlardı...

Bu bekleyiş ne zamana kadar sürecekti? Birazdan burası köpek dolardı ve benden cesedi alırlardı. Etrafa bakıp bir insan arıyordum yardım istemek için. Yürüyüş yapan bir kadınla bir erkek gördüm uzakta. Sesim çıktığı kadar havlamaya, hırlamaya, hatta viyaklamaya başladım. Zor da olsa nihayet dikkatlerini çekmeyi başardım. Beni zor durumda kalan bir hayvan zannedip yardım için yanıma geldiler. Çocuğun cesedini görünce kadın bir çığlık attı, adam onu sakinleştirdi. Bana iyice yaklaşıp başımı okşadı. Bu okşamanın “aferin” yerine geçtiğini anladım.

Etraftaki köpek sayısı dört olmuştu. Adam kadına:

-Hayatım, ben burada kalayım, sen eve git. Polise, jandarmaya telefon edip haber ver, hatta komşulara da söyle buraya gelsinler.

Kadın gitti, adam benim yanıma oturdu. Onun da benim de gözlerimiz bizi kuşatan köpek ordusunun üzerindeydi. Biraz sonra köpek sayısının dörtten daha fazla olduğunu gördüm. Saymadım, ama çoktu, çok... Kan kokusunu duyan gelmiş, duyan gelmiş...

Kadın ve dört komşusu geldikten az sonra da polis, jandarma arabaları ve bir ambulans da geldi. Hemen cesedin etrafı çevrilip, inceleme başlatıldı. Cesedin bulunduğunu duyan diğer sakinlerden çok sayıda kişi de bir saat kadar sonra geldi, içlerinde Kenan Baba da vardı. Heman yanına koştum. Bana sitem etti:

-Nerelerdesin yaramaz arkadaşım? Seni merak ettim, dedi. İlk gelen adam benim onlara haber verdiğimi ve diğer köpeklerden cesedi nasıl koruduğumu ona anlatınca yüzü güldü, başımı okşadı. Az sonra da Emniyet Müdürü ve Jandarma Karakol Komutanı da olay mahallindeydiler. Aynı açıklama müdüre de yapılınca:

-Bu köpeğin sahibi kim, diye sordu. Kenan Baba olduğunu söylediler.

-Bu akıllı bir köpeğe benziyor, bize işlerimizde yardım edebilir. Onu polis teşkilatına verir misiniz? Diye Kenan Baba'ya sordu. Yüreğim güp güp atmaya başladı ya beni verirse, diye. Cevabı “Hayır” olunca rahatladım. Müdür ısrar etti:

-Hiç olmazsa şu seri katil yakalanana kadar bizimle olsun, dedi. Kenan Baba:

-Benim ondan başka kimsem yok. Evimin güvenliğini sağlayan gene o, deyince kesin cevabı aldığı için müdür ısrar etmekten vazgeçti.

Flaşlar patlamaya başlayınca üç gazetecinin işbaşında olduklarını anladım. Nereden haber aldılarsa! Sanki bir yerde hazır bekliyorlarmış gibi, olaydan kısa bir süre sonra orada olmalarına hayret etmemek elde değildi. Benim fotoğrafımı da defalarca çektiler. Vatandaşlardan olay hakkında bilgi topladılar. Emniyet Müdürüne de soru yönelttiler, o da:

-Olay inceleme raporu hazırlanır hazırlanmaz bilgi vereceğim, dedi.

Yarım saat sonra rapor ve tutanaklar Emniyet Müdürü'ne geldi. Otomobilinin içine oturup bunları on beş dakika kadar inceledikten sonra, arabasından indi, basın mensuplarına açıklama yaptı:

-Kesin sonuç adli tıptan gelecek rapordan sonra belli olacaktır, ancak elimizdeki ilk bilgilere göre bu cinayet aynı caninin marifeti. Seri katil, üç aya yakın bir zamandır ortalıkta yoktu, gene çıktı ve dün kaçırdığı üç yaşındaki çocuğu, Can'ı bilinen yöntemiyle öldürdü. Cesedini de buraya yani piknik alanına bıraktı. Bu katil ya çok cesur bizimle alay ediyor ya da yakalanmak istediği için böyle davranıyor. Çocuğu kaçırdığı yere cesedini bırakmış olmasının başka bir izahı yok. Katile dair maalesef herhangi bir ipucuna ulaşamadık. Bu altıncı cinayet ve itiraf etmek gerekirse, biz bir arpa boyu bile ilerleme kaydedemedik. Valilik emri gereği polis teşkilatı ve jandarma işbirliği halinde çalışıyor. Sorularınız var biliyorum, ama soru almayacağım. Çok üzgünüm. Basın açıklamamız bu kadar; hepinize teşekkür ederim.

(Devam edecek...)
( Köpeğin Adı Badi-62 başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 16.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.